Askeri müdahale ilk seçenek olmamalı! Hukuki bir cevap verilmeli!

IKYB, tüm dünyanın gözü önünde herkese ve herşeye rağmen çok tartışılan ve karşı çıkılan referandumu gerçekleştirdi. IKYB cephesinden sonuçların 3 gün içinde açıklanacağı duyuruldu. Peki 'evet' çıkması muhtemel referandum s

Güncel 26.09.2017 02:33:55 0
Askeri müdahale ilk seçenek olmamalı! Hukuki bir cevap verilmeli!

 

Prof. Dr. Ersan Şen, hukuki haber adlı internet sitesindeki köşesinde MGK bildirisini ele alıp IKBY'nin tartışmalı referandumu sonrasında Türkiye'nin hukuki açıdan ne gibi bir rota çizeceğini değerlendirdi. 

 

'Türkiye, her devlet kadar kendisini savunma hakkına sahiptir; ancak Uluslararası Hukukta savunma, saldırı anlamına gelmez. ' diyen Şen'e göre; '1946 Andlaşması?nın ilgili hükümlerinin Irak'a sınır güvenliği konusunda bizimle işbirliği yapma ödevi yüklediği, sınırımızı 1983 Andlaşması uyarınca sınırötesi operasyonlarla dahi koruyabilme imkanına sahip olduğumuz gerçekleri karşısında, daha kapsamlı (daha derine), sözde bağımsız bir yönetime askeri bir operasyon yapılabileceğinin ima edilmesi, gerek şiddet kullanma yasağına aykırı ve gerekse BM Andlaşması m.51 ile uyumsuzdur. Diplomatik çözümler tüketilmeden, siyasi ve iktisadi önlemlerde soruna çözüm aranmadan, doğrudan askeri adımlar atılması, BM Andlaşması?nın ruhuna aykırı olacaktır; zira BM Andlaşması?nın ?Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi? başlıklı 7. Bölümü, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına benimsenecek politikaları, durumun özelliklerine göre tüketilmesi gereken diplomatik önlemlerden askeri müdahaleye doğru sıralamaktadır.'

 

Türkiye?nin hukuki bir cevap bulması gerekmektedir

'IKBY Türkiye topraklarına saldırı ihtimali yoksa, mevcut andlaşmalara göre askeri müdahale ve operasyon haklılık kazanamayabilecektir.' diyen Şen, Türkiye?nin bunu gözeterek, hukuki bir cevap bulması gerektiğini, hukukiliğin diplomasiden geçtiği aşamada, askeri müdahale ilk seçenek olmaması gerektiğini savundu.

 

Şen, yazısında askeri seçeneğin olması durumunda bir de uyarıda bulunarak; 'Türkiye Cumhuriyeti?nin duygusal yaklaşımlardan sıyrılıp, siyasetini hukuki bir zeminde yürütmesi gerekmektedir. Kendi nüfusumuzun bir kısmının IKBY?nin bağımsızlığına olumlu yaklaşma riskini gözardı ederek, henüz hukuki açıdan olgunlaşmamış bir askeri müdahalenin ulusal güvenliğin korunması yerine daha büyük bir tehlikeyi gündeme getirebileceğini dikkate almalıyız.' 

  Saldırı tehlikesi, BM Andlaşması m.51?in tatbiki için yeterli midir? 

'IKBY?nin bağımsızlık ilan etmesinin, tek başına Türkiye?nin meşru savunma hakkını kullanması için yeterli olmayacağı görüşü ileri sürülebilir. Bu görüşe göre; IKBY tarafından silahlı bir saldırı olması durumunda, saldırıya uğrayan devlet meşru savunma hakkını kullanabilir.' diyen Prof. Dr. Ersan Şen Körfez Savaşını hatırllattı:

Yakın ve somut bir saldırı tehdidi karşısında ilk saldıran taraf olmanın, meşru savunma kapsamında değerlendirilemeyeceği söylenmektedir. Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri ?savunma saldırısı? kavramını İkinci Körfez Savaşı?nda uygulamış ve bunun Uluslararası Hukuka uygunluğunu iddia etmişse de, bu görüş birçok devletçe kabul görmemiş ve Irak?ın toprak bütünlüğüne bir saldırı olarak nitelendirilmiştir. Bir an için savunma saldırısının ABD dışında kalan yabancı devletler tarafından kabul edildiği varsayıldığında dahi, Türkiye?nin İkinci Körfez Savaşı?nda benimsediği politikanın, Türkiye?nin bu doktrini IKBY?nin bağımsızlık ilan etmesi halinde kullanmasını engelleyebileceği ve böyle bir yaklaşımın dış politikada belirgin bir tutarsızlığa neden olabileceği ileri sürülebilir. Ayrıca; Uluslararası Hukukta BM Andlaşması m.51?in yalnızca yabancı devletlere karşı kullanılabileceğini savunan bir görüş de mevcuttur, yani meşru savunma tezi ile Irak?a değil de bu bölgede bulunan ayrılıkçı güçlere karşı askeri hamle yapılması da, bir anlamda bu ayrılıkçı gücü zımni tanıma olarak nitelendirilebilecektir.

 

Şen, yazısında Türkiye ile Irak arasında yapılan andlaşmalara da yer verdi. İşte ortak tatbikat için karar aldığımız Irak ile geçmişte imzalanan andlaşmalar: 

1- Türkiye ve Irak Arasında Andlaşmalar
Musul-Kerkük sorunu, 1923 Lozan Andlaşması?nda çözülememiş ve sonrasında 1926 yılında imzalanan Ankara Andlaşması ile İngiliz mandası altında bu yerler Irak topraklarında bırakılmış, ancak bölgede yaşayan nüfusun tabiyetlerini belirleme ve dilerlerse buna göre yer değiştirmelerini öngörmüştür. 1926 Andlaşması?nın bir devamı olan 1946 Andlaşması?nın 2, 3 ve 4. maddeleri ile bu sözleşmeye ekli Hudut Protokolü (6 numaralı Ek Protokol) önemlidir.

1946 Andlaşması?nın ilgili maddeleri:

Madde 2
Anlaşan Taraflar, birbirinin içişlerine karışmaktan kesin olarak kaçınma politikası gütmeyi taahhüt ederler.

Madde 3
Anlaşan Taraflar, kendilerinin ilgili oldukları, genel mahiyette milletlerarası meselelerde ve hususiyle bölgelik mahiyetteki meselelerde birbirleriyle danışmayı ve bu hususlarda güttükleri politikada birbirlerine Birleşmiş Milletler Andlaşması çerçevesi içinde tam bir yardım ve işbirliği sağ­lamayı taahhüt ederler.

Madde 4
Anlaşan Taraflar, Taraflardan birinin ülke bütünlüğüne veyahut hudut dokunulmazlığına karşı herhangi bir saldırma tehlikesi görüldüğünde veya saldırma yapıldığında Birleşmiş Milletler Teşkilatı?nın yetkili organına hemen haber vermeyi taahhüt ederler.

Hudut Protokolü?nün ilgili maddeleri:

Madde 1
Anlaşan Taraflar; iki memleket arasındaki hududun her iki yanında 75?er kilometrelik bir bölgede çıkacak ve hudut münasebetlerinin ahengini bozacak mahiyetteki her türlü olay ve anlaşmazlığın çözülmesini, bu Protokolde belirtilen şartlara göre sağlamak hususunda uyuşmuşlardır.

Madde 12
Yetkili hudut makamları hudut bölgesinde öteki tarafın rejimine veya güvenliğine karşı yönetilen eylemlerde bulunmak amacıyla bir veya birkaç şahıs tarafından hazırlıklar yapıldığını öğrendikleri takdirde hemen birbirlerine haber verecekler ve bu hususta elde edebilecekleri bütün bilgileri birbirlerine bildireceklerdir.
Adıgeçen makamlar, her ne mahiyette olursa olsun, ülkeleri içinde işlenen ve faillerinin öteki Tarafa sığınmaları imkanı bulunan bütün haydutluk eylemlerini karşılıklı olarak birbirlerine bildireceklerdir.
İki memleketten her birinin makamları gerek bu eylemlerin önüne geçmek, gerek faillerin hududu aşmalarını önlemek için bütün faydalı tedbirleri alacaklardır; bu hususta alınacak tedbirler lüzumunda hudut toplantılarında oybirliğiyle kararlaştırılacaktır.

Madde 13
İki tarafın biri kendi hudut bölgesinde güvenlik hareketlerine girişmeyi kararlaştırdığı takdirde lüzum görürse bunu hudut makamları aracıyla öteki Tarafa bildirecek ve bildirilen Taraf da bu hareketlerin başarılması için faydalı sayacağı bütün tedbirleri alacaktır.

Kararlaştırılan tedbirler bu iş için yapılacak hudut toplantısı tutanağına geçirilecektir.

1983?de Türkiye-Irak Sınır Güvenliği ve İşbirliği Anlaşması ile sınır ötesi operasyonların önü açılmıştır.

Bu tespitler çerçevesinde; andlaşmalarda garantörlüğe yer verilmediği görülmektedir. Andlaşmalarda Türkiye ve Irak Devletleri arasında işbirliği öngörülmektedir. MGK açıklamasının ?ikili andlaşmalar? kısmı; IKBY referandumundan bağımsızlık yönünde bir sonuç çıkması durumunda, IKBY?nin bağımsızlık ilanına karşılık iki Devletin birlikte hareket edeceği şeklinde yorumlanmalıdır. Andlaşmalarda garantörlüğün bulunmaması, bölgeye tek taraflı müdahale yapılamayacağı anlamına gelebilir. Ancak Irak ve Türkiye?nin; IKBY?nın olası bağımsızlık ilanı hakkında görüşleri birbiri ile uyumlu olduğundan, iki Devletin düzenleyeceği ortak bir operasyona herhangi bir engel yoktur. Bu tür bir müdahalede veya operasyonda, Uluslararası İnsancıl Hukuk ve İnsan Hakları hükümleri ilgili devletlerce gözetilmelidir.

2- Irak?ın toprak bütünlüğünün bir bağımsızlık ilanı neticesinde tehlikeye girmesi sonrası, Irak ile andlaşmalarımızın artık geçerli olmadığı gibi bir tavır takınmamız, IKBY?nin zımnen tanınması anlamına gelebilir. Bağımsızlık ilanından sonra dahi, mümkün olduğu kadar tüm siyasi, iktisadi ve askeri adımların, Irak Hükümeti ile mutabakata varılmak suretiyle atılması isabetli olacaktır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti?nin ulusal güvenliği veya toprak bütünlüğü gerçek ve yakın veya kaçınılmaz tehlike riski ile karşı karşıya kalırsa, Türkiye Cumhuriyeti?nin kendisini koruyup kollama hakkı doğacaktır.

3- Birleşmiş Milletler Andlaşması?nın 51. maddesine göre; ?Bu Andlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birisinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya kadar, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyine bildirilir ve Konseyin işbu Andlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez?.

 

 

Not: Yazının tamamına http://www.hukukihaber.net/ikby-referandumu-ile-ilgili-mgk-aciklamasi-makale,5440.html   linkinden ulaşabilirsiniz

 

 

 

 Prof. Dr. Ersan Şen

http://www.hukukihaber.net/ikby-referandumu-ile-ilgili-mgk-aciklamasi-makale,5440.html


Pazartesi 17.4 ° / 8.9 °
Salı 19 ° / 9 °
Çarşamba 23.3 ° / 10.8 °