Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın da katıldığı Kara Harp Okulu 2017-2018 Yılı Eğitim ve Öğretim Yılı Açılış Töreni'nde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve nice kahraman komutanların mezun olduğu şanlı yuvada bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Yeni eğitim ve öğretim yılının Harbiyelilere, Kara Harp Okuluna, millete ve ülkeye hayırlı olmasını temenniside bulunan Canikli, 'Sevgili Harbiyeliler, üzerinizdeki üniformayı taşımak ağır bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu her zaman üzerinizde hissedin. Bu sorumluluk milletimize karşı olan bir sorumluluktur. Bu sorumluluk 'Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz.' diyen ecdadımıza karşı bir sorumluluktur.' diye konuştu.
'BUNA MECBURUZ, BUNA MAHKUMUZ'
Devlete ve millete sadakati, milli ve manevi değerleri, demokratik düzene bağlılığı, vazife ahlakı ve bilimsel düşünceyi esas kabul eden Kara Harp Okulunun, Milli Savunma Üniversitesi çatısı altında yeniden yapılandırılarak geçmişinden aldığı güçle üst düzey eğitimli subayları ülkeye kazandırmaya devam edeceğini ifade eden Bakan Canikli, insan gücünün kalitesi kadar savunma teknolojilerinin milli ve yerli olmasının da önemli olduğunu vurguladı.
Canikli, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve tüm güvenlik güçlerinin imkan ve kabiliyetlerini artırmak hedefiyle savunma sanayi atılımlarına devam edildiğini dikkati çekerek, şöyle konuştu:
'Savunma sanayinde yerlilik oranını her geçen gün artırıyoruz. 2002'de yüzde 18'ler düzeyinde olan oran bugün yüzde 65'leri aşmış durumdadır. Bu son derece önemlidir. Bu toprakların savunulması için sadece ya da büyük oranda başka ülkelerden alacağımız silah sistemleriyle bunu yürütmemiz kesinlikle söz konusu olamaz. Çok acı tecrübelerle en ihtiyacımız olduğu zaman dostlarımız, müttefiklerimiz parasını peşin ödediğimiz silahlarımızı bize göndermediler. Terör örgütlerine sağladıkları o imkanları bu ülkeden esirgediler. Sayısız kere bununla karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla bu toprakların savunulması için ihtiyacımız olan savunma sistemleri ve silahları büyük oranda kendi imkanlarımızla, kapasitemizle geliştirmek durumundayız. Buna mecburuz, buna mahkumuz. Son yaşadığımız olaylarla da bunu bir kez daha test etme imkanı bulduk. Halen de dostlarımız, dost bildiklerimiz, aynı ittifak çatısı altında faaliyette bulunduğumuz ülkelerin şirketleri çok kritik silahların üretilmesi için ihtiyacımız olan parçaları bize satmaktan imtina ediyor. Bunların bilgilerini kendilerine aktardık ama ona rağmen bu konuda en ufak bir gelişme yok. Kesinlikle özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı başkasına emanet edemeyiz, başkasının insafına terk edemeyiz. Kendi kapasitemiz, imkanlarımız, gücümüz, cesaretemiz ve yüreğimizle ancak bu toprakları özgürce ileriye taşımaya devam edebiliriz. Bu anlayışla bugüne kadar bu hedefe yönelik olarak milli ve yerli birçok projeyi hayata geçirdik.'