Sözcü yazarı Soner Yalçın, 'Erdoğan iktidardan gitsin de nasıl giderse gitsin!? şeklindeki siyâsî tutumun doğru olmadığını ve takıntılı bir ruh hâli olduğunu yazdı.
Erdoğan'ın Suriye politikasının yanlışlığını tekrarlayıp duruyor. Peki, bunu kaç kez daha söyleyip, kaç kez daha yazacağız?
Evet, Erdoğan'ın dış politikası büyük hataydı. Türkiye'ye büyük zararı oldu. Ama.
Bugün realite Erdoğan'ı; Rusya, İran, Suriye ile aynı masaya oturtuyor. Bu masaya gözümüzü kapatabilir miyiz? Bu dış politik gelişmeyi görmezden gelip aynı sözleri-yazıları tekrarlamayı mı sürdürmek lazım?
Bozan bozduğunu toparlamaya çalışıyorsa aynı sözleri tekrarlamanın kime yararı/faydası var?
?Hangi nedenle olursa olsun? bugün emperyalizm ile Erdoğan karşı karşıya geliyor ise, bu politik gelişme suskunlukla karşılanabilir mi? Ne yani, ?yenilgicilikten? medet mi umacağız? Hayır. Mevzubahis olan Erdoğan değil, Türkiye'dir!
Olaylara tek açıdan bakan ?at gözlüğü? yanıltıcıdır?
Her yeni oluşan siyasal durumda yeni strateji yaratmak zorundayız. ?Erdoğan mecbur kaldı? vs. cümleleri kurmak strateji olabilir mi? Erdoğan'ı emperyalizme doğru iteklemek ülkeye ne kazandırır?
Günümüzde? Politika üretememe-politika geliştirememe bahanesi ?yesinler birbirini? yüzeyselliği oldu!
Bu aklı durdurmaktır.
Bu tek düşünce üretiminde saplanıp kalmaktır.
Bu doğrudan korkmaktır.
Erdoğan, İran, Rusya ve Suriye ile yan yana geliyorsa bu konuda suskun kalınabilir mi? Keza? ?Erdoğan gitsin? diye ABD'nin vize ambargosuna sevinilebilinir mi? Yapmayınız. Bu ruh çöküntüsü, insanın kendine ihanetidir.
Erdoğan bizim haklı çıktığımız yere/yanımıza geldi ise, biz bulunduğumuz yerden niye ?aman yan yana görünmeyelim? diye utanıp kaçalım? Bu kendine güvensizliktir.
Gelişmeler bizi haklı çıkardı, ne mutlu bize.'