Geçmişte Anadolu'daki çoğu cami ve hamamda kullanılan takunyalar, plastik terliklerin yaygınlaşmasıyla unutulmaya yüz tutarken Gaziantep'te takunyacılık yapan Osman Çakmak 60 yıldır adeta aşkla sürdürdüğü mesleğini, çok fazla talep olmasa da evinin bahçesindeki küçük kulübede yaşatmaya çalışıyor.
Binbir emekle takunya yapmayı sürdüren Çakmak (69), her sabah erken saatlerde atölyesinde iş başı yapıyor.
Çakmak, takunyacılığa çok küçük yaşlarda başladığını ve yaklaşık 60 yıldır aşkla sürdürdüğünü söyledi.
'Nalın' olarak da bilinen bu terliklere Gaziantep'te 'haphap' adı verildiğini anlatan Çakmak, 'Camilerde, hamamlarda kullanılmakla beraber Gaziantep'te berberler, ekmekçiler, kasaplar haphap giyerdi. Özellikle ceviz, gürgen ve dut ağacından yapıldığı için doğaldır. Bu haphapları giyenler yorgunluk hissetmezlerdi.' dedi.
'Benimle çalışan oğlum da mesleği bıraktı'
Çakmak, kentte şu anda haphapçılık yapan bir tek kendisinin kaldığını belirrterek, 'Ben bu mesleğe hayatımı verdim. Mesleğimin şu anda geldiği duruma acıyorum. Mesleğimi çok sevdiğim için bu yaşımda devam ettiriyorum. Aza kanaat eden kalmadığı için çırak da bulamadık, bu duruma geldik.' diye konuştu.
Takunyaları eskiden tamamen el işçiliğiyle yaptıklarını, sonradan teknolojinin gelişmesiyle torna ve tesviye makinelerinin kullanıldığını anlatan Çakmak, şunları kaydetti:
'Takunyalara makineyle şekil verip zımparalıyorum. Ardından boyasını, desenlerini çiziyorum. Son olarak da deri bölümünü ekliyorum. Yüzde 90 kadın modeli çalışıyorum. 40 kere elden geçiyor. Takunyalar bel ve ayak ağrısına, topuk dikenine de iyi geliyor. Plastikten terlikler çoğalınca meslek haliyle kendiliğinden durmaya başladı. Gaziantep'te önceden 20-30 usta vardı. Onların da kimi öldü, kimi mesleği terk etti. Benimle birlikte çalışan oğlum da mesleği bıraktı, başka işe yöneldi. Benim de hala mesleği sürdürmeme şaşırıyorlar. Ben mesleğime aşığım, onun için ömrümün yettiği yere kadar bu işi sürdüreceğim. Ben var oldukça mesleğim de var olacak. Çalışan demir pas tutmaz derler ben de sabah erkenden kalkıp atölyeme geçer, işime bakarım. Bağım, bahçem yok, bir mesleğim var. Yaptığım takunyaları 35 liradan satıyorum. Takunya almak isteyenler genelde beni bilip, tanıyanlar veya katıldığım fuar ve festivallerde görüp beğenenler oluyor.'
'Yaşayan insan hazinesi' adayı gösterildi
Çakmak, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurarak kendisini 'Yaşayan insan hazinesi' adayı gösterdiğini dile getirerek, kendisi gibi mesleğinin son temsilcilerine çırak yetiştirebilecekleri bir yer açılmasını talep etti.
Yıllardır mesleğinin ölmemesi için destek beklediğine dikkati çeken Çakmak, 'Belki bir saha açılır da elimizin altında birkaç tane eleman yetiştiririz diye bekliyorum. Yeter ki meslek ölmesin. Bu bir kültür. Kültürümüzü kaybetmeyelim istiyorum.' ifadelerini kullandı.
Çakmak, evinde sadece tuvalette plastik terlik kullandıklarını belirterek, 'Onu da takunyayı orada giymeye kıyamadığım için aldım.' dedi.