RADİKALLEŞME, ŞİDDET İÇEREN AŞIRILIK VE TERÖRİZM
Radikalleşme konusunda kabul görmüş genel geçer net bir sınıflandırma olmamakla birlikte zaman zaman birbiri içine de geçebilen dört tür radikalleşmeden bahsedilebilir:
a. PKK ve ETA gibi terör örgütlerinde görülebilen etnik radikalleşme;
b. DEAŞ, El-Kaide ve Hizbullah gibi örnekleri bulunan din istismarına dayanan radikalleşme;
c. FETÖ benzeri, sahte-mehdilik temelli radikalleşme;
d. DHKP-C ve MLKP gibi aynı anda mezhepçi ve aşırı sol ideolojiye dayanan sol-ideolojik radikalleşme.
Bu dört radikalleşme türünden üçü radikalleşme literatüründe yer alan varsayımlara büyük ölçüde uymakla birlikte, ?sahte mehdilik? temelli radikalleşme sui generis (kendine has özellikleri olan) bir radikalleşme türü olarak nitelendirilmelidir. ?Sahte mehdilik? temelli radikalleşmeye Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) en iyi örneklerinden birini oluşturmaktadır.
Bu raporda radikalleşme büyük ölçüde DEAŞ ve FETÖ özelinde ele alınmaktadır. DEAŞ örneğinde radikalleşme kısa sürede gerçekleşmektedir. DEAŞ anlatılarının Avrupa?da özellikle Müslüman gençler arasında karşılık bulması Avrupa?da anlatılara muhatap olanlar bakımından içinde bulundukları kişisel ve sosyal faktörlerin (ayrımcılık, ırkçılık, İslamofobiye maruz kalma vb.) örtüşmesinden kaynaklanmaktadır. Avrupalı genç Müslümanlara DEAŞ?ın anlatıları, Müslümanların küresel bir tehdit altında oldukları, DEAŞ?ın, ?yok olma? tehlikesiyle karşı karşıya bulunan İslam dünyasını koruyabilecek ?yegâne kuvvet? olduğu, diğer İslamî gurupların bu durumu idrak kabiliyetinden mahrum ve onlara yardım etmekten aciz oldukları şeklindedir. Bu durum aslında onlara takdim edilen bir ütopyadan başka bir şey değildir. Bu ütopya onlara, DEAŞ?a katılınca mü?minler arasına katılacaklarını ve dolayısıyla ezeli ve ebedi saadete kavuşacaklarını; DEAŞ saflarında cihad yaparken ölürlerse ebedi mutluluğa ereceklerini söylemektedir.
Sahte-mehdilik temelli radikalleşmeye dayanan FETÖ, Türkiye?de de örnekleri bulunan etnik, dini, mezhebi veya aşırı sol temelli terör örgütlerinin aksine militan kazanma faaliyetlerini yeraltı mescitlerinde ve kahvehanelerde/çay ocaklarında değil, küçük yaştan başlayarak özellikle dershanelerde ve farklı eğitim kurumlarında gerçekleşmiştir. FETÖ radikalleşmesi, Hizbullah, el-Kaide ve DEAŞ tipi diğer dini radikalleşme süreçlerinden ve amaçların açık şekilde ortaya konmasından farklı olarak, gerçek programını herkesten gizlemek suretiyle, uzun bir süreçte gerçekleşmiş ve şizofrenik bir ?çift kişilikli? militan profili ortaya çıkarmıştır. Yine radikalleşme literatüründe radikalleşmenin kısa (birkaç aydan bir yıla kadar) bir süreçte gerçekleştiği vurgulanırken, FETÖ radikalleşme süreci, ?paralel bir evren? yaratılarak sabırla sürdürülen 20-30 yıllık bir süreci kapsayabilmektedir.
Rapor, 2016 yılında Polis Akademisi, Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi tarafından Antalya?da düzenlenen I. Uluslararası Antalya Güvenlik Sempozyumu?nda sunulan bildirilerden yola çıkılarak düzenleme kurulu üyelerinin hazırladığı sonuç raporudur.
PKK?NIN BÖLGESEL TERÖR AĞI YAPILANMASI
Doç. Dr. Bayram Ali Soner - Yrd. Doç. Dr. Ömer Aslan - Arş Gör. Hakan Kıyıcı
Batılı terör uzmanları 11 Eylül terör saldırılarının akabinde Afganistan?ın işgali ve teröre karşı küresel mücadele nedeniyle büyük baskı altına giren El-Kaide?nin önce varlığını devam ettirmek, akabinde gücünü arttırmak amacıyla, Arap yarımadasından Güney Asya?ya, Mağrip?ten Afrika?ya kadar uzanan bir terör ağı kurduğunu iddia ettiler. El-Kaide?ye atfedilen bu terör ağı yapılanması stratejisinin aynı örgüt tarafından bugün Suriye?de kullanıldığı ve bu sayede örgütün Suriye?de kendi taraftarları ve bölgedeki kolu ile kalıcı bir yer edinmeye çalıştığı iddia edilmektedir. Ancak el-Kaide, franchise?ları vasıtasıyla varlığını devam ettirme ve Suriye?deki devam eden savaşa yön verme çabası içinde olan tek ulusaşırı örgüt değildir. ABD ve AB tarafından bir terör örgütü olarak listelenen PKK da Suriye devrim hareketleri sürecinde ortaya çıkan boşluğu kullanmış ve PYD, YPG, YPJ ve diğer kolları aracılığı ile bölgedeki varlığını tahkim etme çabası içine girmiştir. PKK?NIN BÖLGESEL TERÖR AĞI YAPILANMASI başlıklı bu rapor bu çalışması, PYD, YPG ve YPJ gibi örgütlerin Batı medyası ve siyasi çevrelerinde ortaya konulan aksi yöndeki yorumlara rağmen PKK?nın kurduğu, PKK için var olan ve PKK kontrolünde olan uzantılar olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede bu çalışma, PKK?nın Öcalan?ın 1999 yılında yakalanması sonrasında bir örgütsel yeniden yapılanma sürecinden geçerek kendisini tekrar nasıl kurduğunu tartışmakta; PYD ve YPG yanısıra Türkiye?den MLKP ve yine ABD?nin terörist grup listesinde olan DHKP-C ve diğer sol radikal örgütleri nasıl kendi ideolojik ve örgütsel bünyesine dahil ettiğini göstermeye çalışmaktadır.
Rapor hem Türkçe hem de İngilizce olarak basılmış, Türkçe raporun basın ve tanıtım toplantısı Mardin?de yerel ve ulusal basın mensuplarının katılımı ile gerçekleştirilmiş, İngilizce raporun basın ve tanıtım toplantısı ise İstanbul?da uluslararası medyanın ve ulusal medya kuruluşlarının dış haberler servis editörlerinin davetli olduğu bir toplantıyla yapılmıştır.
FETÖ ve PKK BAĞLAMINDA TERÖR AMAÇLI KULLANILAN KAMUSAL MAL VE HİZMETLER
Şafak Ertan ÇOMAKLI - Deniz TURAN
FETÖ ve PKK BAĞLAMINDA TERÖR AMAÇLI KULLANILAN KAMUSAL MAL VE HİZMETLER raporu Türkiye Cumhuriyetinde faaliyet gösteren terör örgütlerinden özellikle Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve PKK?nın, halkın ödediği vergilerle finanse edilen kamusal mal ve hizmetleri kullanarak terör faaliyetlerini nasıl finanse ettikleri, örgüte nasıl militan kazandırdıkları ve hangi yol ve yöntemlerle kamusal malları kullanarak faaliyetlerini sürdürdüklerini analiz etmektedir. Özellikle son yıllarda artan terör saldırılarında kamu mallarının ön planda olması ve son olarak 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunan FETÖ?nün tam kamusal mal olan ordu ve personelini kullanması bu çalışmanın ortaya çıkmasında rol oynamıştır. Bu kapsamda, kamusal mal ve hizmetlerin niteliği ve Türkiye Cumhuriyetinde terörize edilen kamusal mal ve hizmetler, bu raporun ana konusunu oluşturmaktadır. Özellikle raporda FETÖ odaklı çalışılmış olup, PKK terör örgütü ile kamusal mal ilişkisine ise bazı örneklerde yer verilmiştir.
Görülmektedir ki kamu personel rejimi, adalet ve yargı sistemi, eğitim hizmetleri, sağlık hizmetleri, sosyal güvenlik hizmetleri, iç ve dış güvenlik hizmetleri (polis-asker-jandarma-özel güvenlik hizmetleri), cezaevi hizmeti, yoksul ve korunmaya muhtaç çocukların bakımı, belediye hizmetleri, teşvik ve sübvansiyonlar, gümrük hizmetleri, medya ve kitle iletişim hizmetleri gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından ortaya konulan kamusal mal ve hizmetler terör örgütleri tarafından kullanılmıştır.
Özellikle FETÖ?nün toplumsal algı başta olmak üzere kullandığı teknikler ve eğittiği militanlar neticesinde sızdığı kamu kurumlarında örgüte kullandırdığı kamusal mal ve hizmetlerin yoğunluğu dikkat çekmektedir.
Yapılan bu araştırmada görülmüştür ki terör örgütleri özellikle kamusal bilgi ve devlet tecrübesi üzerine yoğunlaşmışlar ve ilgili devlet kurum ve kuruluşlarını hedef almışlardır. Özellikle kamusal bilgiye sahip olan emniyet teşkilatı ve operasyonel güç olan ordunun FETÖ tarafından algı, etkileme, yönlendirme, tehdit ve daha birçok konuda kullanıldığı görülmektedir.
Çalışma neticesinde FETÖ?nün tam kamusal niteliği olan milli mal ve hizmetleri diğer terör örgütlerine nazaran yoğun kullandıkları görülmektedir. Değinmek gerekir ki Türkiye?de uzun yıllar terör eylemlerini sürdüren PKK ise yerel düzeyde üretilen kamusal mal ve hizmetleri kullanmış ve yoğun olarak fayda sağlamaya çalışmıştır.
SURİYELİ SIĞINMACILARA DAİR TEHDİT ALGISI: ÖNYARGILAR VE GERÇEKLER
Coşkun TAŞTAN - Salih Zeki HAKLI - Emir OSMANOĞLU
Savaş ve olağanüstü koşullar nedeniyle ülkelerini terk ederek Türkiye?ye sığınmak zorunda kalan Suriyelilerin sayısı 3 milyonu aşmış bulunmaktadır. Bu büyüklükteki bir göçmen-sığınmacı nüfusun ülkemize gelmesiyle birlikte birtakım sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fakat Suriyelilerle ilgili yanlış ve hatta yalan bilgilerin toplumun gündemine sürekli sunulması insanların hem yanlış bilgi sahibi olmalarına neden olmakta hem de şiddet ve zulümden kaçarak ülkemize sığınan masum insanlara karşı nefret duygusunun oluşturulmasına zemin hazırlamaktadır.
Polis Akademisi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan bu raporda, Türkiye?de geçici koruma altında bulunan Suriyelilerle ilgili oluşturulmaya çalışılan pek çok kanaatin ardında gerçeklerin değil önyargıların olduğu ortaya konulmaktadır. Pilot il olarak seçilen Ankara?da 400 kişiyle yüz yüze gerçekleştirilen anketlerden ve ilgili kurumların istatistiksel raporlarından elde edilen veriler, Suriyelilerle ilgili önyargıların deneyimlerden ve gerçek yaşamdan bir hayli uzak olduğunu göstermektedir.
Ankara?da 400 kişiyle yüz yüze yapılan anketin sonuçları Suriyelilerle ilgili kaygıların üç alanda yoğunlaştığını göstermektedir: Ekonomik kaygılar, asayişle ilgili kaygılar ve sosyo-kültürel konulardaki kaygılar. Bu raporda, bu üç kaygıdan hareketle, ankete cevap verenlerin kanaatleri ve bu kanaatlerin gerçek durumla ne ölçüde örtüştüğü bilimsel veriler ışığında ele alınmıştır.
Raporda ?Suriyeliler geldikten sonra işsizlikte artış olduğuna? yönelik algıya ilişkin yapılan analizlerde bu algının gerçeği yansıtmadığı açıkça gösterilmektedir. Yine rapor ?Suriyelilerin ülkemize gelmesinden sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik yapılan sosyal yardımlarda azalma yaşandığı? biçimindeki algının gerçeğine ilişkin yapılan analizlerde Suriyeliler nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik sosyal yardımlarda ne kişi bazında ne de toplam miktar bazında azalma olmadığı ortaya konulmuştur. Aksine, Suriyeli nüfusun artış gösterdiği dönemde dahi bu yardımlarda artış kaydedilmiştir.
Rapor yine Suriyelilerin devletten ve vatandaşlardan sadece yardım alan kişiler olmadıklarını ve ülkemizin ekonomisine önemli ölçülerde katkıda bulunduklarını resmi kayıtlar üzerinden analiz ederek ortaya koymaktadır. Suriyeli yatırımcılar, son üç yıllık dönemde, Türkiye?de açtıkları anonim ve limited şirketler aracılığıyla önemli miktarda yabancı sermayeyi ülkemiz ekonomisine kazandırmışlardır. Özellikle bu dönem zarfında ülkemizde en çok kurulan şirket tipi olan limited şirketler bazında en çok şirket kuran yabancı yatırımcıların Suriyeliler olduğu görülmüştür.
Asayişle ilgili kaygılara ilişkin algıların analizinin de yapıldığı raporda ?hırsızlık vakalarında artış oldu?ğuna ilişkin algı ile ?darp, öldürme ve yaralama olaylarında artış oldu? yönündeki kanaatlerin gerçekle örtüşüp örtüşmediğini göstermek amacıyla raporda, 2015 yılında ceza ve infaz kurumlarına konan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile yabancı uyruklu kişilerin suç türüne ve uyruklarına göre dağılımlarını gösteren veriler sunulmuştur. Sanıldığı gibi hırsızlık ve suç oranlarının Suriyelilerden kaynaklı bir artış göstermediği ortaya konulmuştur.
Eğitim ve sağlık hizmetlerinde Suriyelilerden kaynaklanan bir kötüleşme olup olmadığı analiz edildiğinde hem eğitim hizmetlerinde hem de sağlık hizmetlerinin sunumunda herhangi bir gerilemenin söz konusu olmadığı ortaya konulmuştur.
ULUSLARARASI KİTLESEL GÖÇLER VE TÜRKİYE?DEKİ SURİYELİLER
Uluslararası Kitlesel Göçler ve Türkiye?deki Suriyeliler başlıklı raporu, Kitlesel göçler ve kentsel güvenlik, Suriyeli göçmen kitlelerinin barınma sorunları, Suriyeli göçmen kitlelerinin mekânsal dağılımları, Kitlesel göçmenlerin kentsel mekânlara dağılımları, Türkiye?deki geçici koruma kampları, Ürdün?deki göçmen kampları, Kent yönetimi ve uluslararası göçmenler, Avrupa?da göçmenlerin yerleşim/yeniden yerleşimleriyle ilgili politikalar ve uygulamalar, Suriyeli göçmen kitlelerinin sağlık sorunları, Suriyeli göçmen kitlelerinin eğitimi, Suriyeli göçmen kitleleri ile ilgili olarak emek piyasasında ortaya çıkan sorunlar (iş ve çalışma ile ilgili yasal düzenlemeler; ucuz işgücü; kaçak işçi çalıştırma; emek sömürüsü; kayıt dışı ekonomi), Türkiye?de geçici koruma altında bulunan Suriyeli göçmen kitlelerin adli ve idari hukuk ile ilişkileri, Uluslararası göçmenler ve mali konular (vergi; kazanç; idari (parasal) cezalar vb.), Uluslararası göçmen kitlelerinin eğitim, sağlık, barınma ve çalışma sorunlarını çözmeye yönelik iyi uygulama örnekleri çerçevesinde beş başlık altında bir analiz sunmaktadır.
Kitlesel Göçler ve Ekonomi başlığı altında, genel olarak kitlesel göçlerin getirdiği ekonomik sorunların yanı sıra, geniş hacimli kitlesel göçmenlerin ev sahibi toplumun ekonomik yapısı üzerindeki olumlu etkilerine de işaret edilmektedir. Kitlesel Göçler ve Barınma başlıklı bölümde, özellikle Türkiye?de GKAB Suriyelilerin barınma ihtiyaçlarını esas alan bir çerçevede, kitlesel göçün hem göçmenler hem de ev sahibi toplum açısından barınma konusunda ne gibi sorunları beraberinde getirdiği ele alınmaktadır. Kitlesel Göçler ve Eğitim başlıklı bölümde ise, yine Türkiye?deki GKAB Suriyelilerin eğitimi ile ilgili konuları esas alan bir yaklaşımla, kitlesel göç ve eğitim konusu ele alınmaktadır. Kitlesel Göç, Kent ve Güvenlik başlıklı bölüm, kitlesel göçlerin kentsel güvenliğe etkisi üzerine odaklanmaktadır. Son olarak, Deneyimler ve Uygulama Örnekleri başlıklı bölüm, bürokratlar, hukukçular ve politika yapıcıları gibi uygulayıcılar tarafından yapılan önemli tespitlerin ortaya konulduğu verileri ve yaklaşımları özetlemektedir. İlk dört bölümden farklı olarak V. Bölüm, özellikle Türkiye?deki GKAB Suriyelilerle ilgili politikaları ve uygulama örneklerini masaya yatıran ve aydınlatıcı bilgiler içeren verilere dayanmaktadır. Bu nedenle V. Bölüme daha hacimli bir alan ayrılmıştır.
Uluslararası Kitlesel Göçler Ve Türkiye?deki Suriyeliler raporu toplam 4000 adet basılarak ulusal medya mensuplar, kamu kurumları ve konu uzmanlarına dağıtılmıştır.
Raporu Hazırlayanlar:
Doç.Dr. Coşkun Taştan (Polis Akademisi, GÖÇMER Md. V.)
Yrd.Doç.Dr. Ayşe Çolpan Kavuncu (Polis Akademisi, SAMER Md. V.)
Arş.Gör. Ayşe Merve Akbulut (Polis Akademisi)
Arş.Gör. İbrahim İrdem (Polis Akademisi)
Uzman Emür Osmanoğlu (Polis Akademisi)
Arş.Gör. Ömer Özkaya (Polis Akademisi)
Arş.Gör. Aslıhan Küçüker Yıldız (Polis Akademisi)
HABER:YASEMİN ALTUN