Kartepe Zirvesi'nde 'Avrupa Birliği Felsefesi ve Demokrasinin Darbelere Karşı Korunma Refleksleri' başlıklı konuşma yapan Avrupa Birliği (AB) Genişlemeden Sorumlu Eski Komiseri Gunter Verheugen, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili şok yaşadığını, böyle bir şeyin gerçekleşebileceğine ihtimal veremediğini söyledi.
Darbeleri meşrulaştırma güdüsünün, farklı bir şekilde ortaya çıktığını belirten Verheugen, şöyle devam etti:
'Türkiye yıllarca demokrasiye engel koyan diktatörlüğün hüküm sürdüğü bir ülke olarak tasvir edildi. Askeri girişimlerin çok yaşandığı ya da bunun üzerine çok konuşulduğu bir ülke oldu ancak Türkiye tamamen işleyen bir demokrasiye sahiptir. Darbe girişiminden sonra 17 Temmuz'dan sonra Almanya'ya döndüm ve samimi yorumlar aradım. Yani, Avrupa'da her yerde güçlü gösteriler görmeyi bekledim. İnsanların bir araya gelip Türk demokrasisini savunmalarını, bununla ilgili görüşler bildirmelerini bekledim. Avrupa Birliği liderlerinin de yine bir araya gelip olağanüstü bir toplantı gerçekleştirerek birlik ve beraberlik mesajı vereceklerini bekledim Türkiye için ve elbette bu girişimi kınayacaklarını bekledim. Yani Avrupa Birliği'nin her köşesinde ciddi bir şekilde Türk sivil toplumunun gücünü destekleyeceklerini bekliyordum.'
'Bir anlığına şöyle düşünelim mesela Türkiye'de değil de İtalya'da böyle bir şey olsa sizce neler olurdu?' diyen Verheugen, şu ifadeleri kullandı:
'Aynı koşullar İtalya'da yaşanıyor, darbe girişimi var, İtalya Başkanı halkı sokağa dökülmeye, tanklarla savaşmaya ve askerlerin önünde durmaya çağırıyor diye düşünelim ve aynı senaryoyla darbe püskürtüldü diyelim tepki ne olurdu? İtalyanlar tam bir kahramanca hareket ettiler, sonsuza kadar hatırlanacak, Avrupa tarihine kesinlikle geçecek öyle değil mi? Söz konusu Türkiye olunca böyle olmadı. Birkaç günün ardından çok şaşırtıcı değerlendirmelerle karşılaştık. Yani Türk Cumhurbaşkanına bu darbeyi kendisinin planladığına dair suçlamalarda bulunuldu. Bu kabul edilemezdi ve tabii bize başka bir şeyi daha gösterdi, bu inanılmaz derecede mevcut olan anlayış eksikliği Türkiye'nin ne olduğu ve Türkiye'de yaşanan problemlerin algılanmasında ciddi sorunlar oluşturuyor. Uzun soluklu ve ciddi tehdit oluşturan güvenlik problemleri istikrarsız çevreden de kötü etkileniyor ve terör saldırılarından da Türkiye bir o kadar kötü etkilenmekte. Batı Avrupa ülkelerinde mesela bir terör saldırısı olursa tabii ki de nerede yaşanırsa yaşansın ciğerlerimiz, kalplerimiz yanmakta ancak şunu göremiyoruz o aynı seviyede birlik, beraberlik bazen görünemiyor. İngiltere, Almanya ya da Fransa'da yaşanan bir olayda görülen birlik ve beraberlik Türkiye için görülemedi.'
'AB'NİN TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR'
Verheugen, Türkiye'nin güçlü ve derinden toplumsal değişiklikler yaşadığını dile getirerek, liberal ve laik taraflar arasında bazen sürtüşmeler yaşandığını ama bütününe bakıldığında Türk toplumunun geleneklerine bağlı güçlü bir kültüre sahip olduğunu aktardı. Türkiye'nin Avrupa entegrasyon sürecine katılımının 1963 yılında başladığını anlatan Verheugen, '1999 Helsinki kararı dahil Türkiye ayrımcılığa maruz kaldı, diğer ülkeler aday ülke olarak kabul edilirken, Türkiye kabul edilmedi. 1999'da Helsinki'de yapılan toplantıda politik değişikliklerin yansımasını gördük. Kimi ülkelerde özellikle Almanya'da bir şeylerin değiştiğini gördük. Şunu belki bilmeyenleriniz olabilir, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihtiyaç duyduğundan daha fazla ihtiyacı var.' dedi.
Verheugen, 1999 Helsinki toplantısından sonra Avrupa'da bir değişim rüzgarı esmeye başladığını, 2005'te Fransa, Hollanda'da hissedildiğini, Türkiye'nin günah keçisi ilan edildiğini vurgulayarak, Avrupa tarafında kimi problemler yaşanınca bunun Türkiye'ye mal edildiğini sonrasında Avrupa Birliği'nin genişlemeye olan ilgisini de kaybetmeye başladığını kaydetti.
'Burada Türkiye için Avrupa perspektifini konuşmak aslında yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir.' diyen Verheugen, şunları kaydetti:
'Türkiye'nin Avrupa perspektifine ihtiyacı yok, Türkiye bir Avrupa ülkesi ve bunu hiç kimse sorgulayamaz. Türkiye'nin Avrupai bir bakış açısına ihtiyacı var diye kimse söyleyemez. Türkiye'nin Avrupa'ya ait olup olmadığını tartışmıyoruz zaten Türkiye Avrupa'nın bir parçası. Türkiye Avrupa Birliği'ni politik ve ekonomik açıdan daha da güçlendirir. Türkiye güvenlik meselelerinde elzemdir Avrupa Birliği'ne katılımında da ve bütün bu süreç kimi kuralların, düzenlemelerin, kotaların hayata geçirilmesi değil. Bütün bu süreç çok daha temelden gelen bir şeye dayanıyor. Avrupa bakış açısı Türkiye'ye karşı gerçekçi olacaksa o şu anlama gelir, Türkiye ve Türk vatandaşları Avrupa ulusları tarafından tamamen eşit şartlarda algılanmalı, eşit görülmeli. Eğer bu eşitlik üye ülkeler tarafından kabul edilmezse o zaman bu politikanın çok kibirli ve çok da cahil bir görüş kaldığını söyleyebilirim şahsen. Dolayısıyla Avrupa Birliği'ne tavsiyem şudur, Helsinki stratejisine geri dönülsün, Helsinki stratejisini yeniden güvenilir kılın ve net bir şekilde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılımını belki olur belki olmaz şeklinde değil ama Avrupalıların da isteyeceği ve ihtiyaç olarak göreceği, bir öncelik olarak algılayacağı bir hale getirmektir, benim Avrupa Birliği'ne mesajım. Kısa vadede her iki tarafta da bir miktar yatışmaya ihtiyacımız var. Özellikle politik söylemleri bir miktar değiştirmeye ihtiyacımız var.'