Afrika'dan 15'inci yüzyıldan itibaren Anadolu'ya gelen ve başta İzmir olmak üzere Aydın ve Muğla gibi şehirlerde yaşayan siyah tenli vatandaşlar, 'Afro-Türkler' olarak anılıyor.
'İzmirli Afro-Türkler', Afrikalı atalarından miras siyahi rengi tenlerinde, yıllardır tek vatan bildikleri Türkiye sevgisini ise yüreklerinde taşıyor.
Afrika ülkelerinden 1500'lü yıllardan itibaren tarım işçiliği ve askerlik gibi çeşitli nedenlerle Anadolu'ya gelen siyahi göçmenlerin torunları yaşamlarını, sayıları azalsa da İzmir'in Bayındır ilçesine bağlı Hasköy Mahallesi gibi kentin bazı bölgelerinde sürdürüyor.
Siyah tenli başörtülü şalvarlı kadınlar
Zaman içerisinde 'İzmirli Afro-Türkler' olarak anılmaya başlanan Afrika kökenliler 'siyahi rengi' korusa da geçen süreçte tipik bir Türk ailesi gibi Ayşe, Hatice, Şakir, Mehmet ve Ali gibi isimleri tercih ediyor.
Artık 'bizden biri' olan Afrika kökenli İzmirlilerin evlerine girince ilk göze çarpan ise giyimleri oluyor. Siyah tenli kadınlar, başörtüleri ve şalvarları ile gülümseyerek misafirlerini karşılıyor. Sohbete başlayınca da dudaklarından Ege şivesiyle ifadeler dökülüveriyor.
'İlgi odağı olmanın mutluluğuyla' hayata tutunuyor
Mikrofon uzatılan mahalle sakinlerinden Güngör Delibaş, 'siyah-beyaz' aşkını, Sabriye Sınaiç 'melez torunlarını', Şakir Doğuluer ise 'atalarının Çanakkale Savaşı anılarını' anlatıyor.
Afro-Türkler sadece yaşadıkları mahalleye değil kent yaşamına da renk katıyor. Okuma yazma bilmeyen ama tarihi Kemeraltı Çarşısı'nın her sokağını adeta 'karış karış' bilen Mesure Doğan 'geçim mücadelesiyle', deri parçalarını dikerek yaşamını idame ettiren Yalçın Yanık ise çarşıdakilerin 'ilgi odağı olmanın mutluluğuyla' hayata tutunuyor.
'Arap' diyorlar
Hatice Doğuluer ise atalarının nereden geldiği hakkında hiçbir fikri olmadığını dile getirdi.
Çocukluğunun pamuk tarlalarında çalışarak geçtiğini vurgulayan Doğuluer, 'Okuyup 'şu olacağım' diyemedim. Her şey iyi olsun isterdim ama olmayacağını biliyordum. Köyümdekiler ise beni yabancı bilmediler. Köyün dışına çıkınca 'Arap' diyenler oluyor, işte onlara kızıyorum.' dedi.
Kent merkezinde yaşayan Afro-Türkler
Okuma yazma bilmeyen, tarihi Kemeraltı Çarşısı'ndan satın aldığı terlik, kumaş gibi ürünleri satarak geçimini sağlayan 70 yaşındaki Mesure Doğan ise hayatına ilişkin şunları anlattı:
'Babamı küçük yaşta kaybettim. Evlendim, çocuğum olmadı, eşim de öldü. Burada bir Allah'ım bir de kardeşlerim var. Kemeraltı'ndan aldıklarımı köylerde satıyorum. Bazen Kemeraltı'nda beni birbirlerine gösteren, 'Arap' diyenler oluyor. Yine de halimden memnunum, Allah beni böyle yaratmış.'
Basmane'de dericilik yapan 58 yaşındaki Yalçın Yanık ise dedelerinin köle olarak geldiğini belirterek, 'Ben Türkiye'de bir ayrımcılık görmedim. Kent hayatında Afrikalı olarak zorluk hissetmedim. Aksine ilgi daha fazla oldu.' dedi.
'Burası bizim vatanımız, bu vatanda biz de varız'
Atalarının Anadolu'ya tarım işçisi ya da asker olarak getirildiği yönünde bilgiler olduğunu dile getiren Doğuluer, şöyle konuştu:
'Türkiye'de 20-25 bin civarında Afro-Türk olduğunu düşünüyoruz. Sıcakkanlı olduğumuz için yaşadığımız yerlerde sorun olmuyor. İzmir'de sevenimiz çok. Burada doğduk ve büyüdük. Babam bu vatan için askerlik yapmış. Atalarımızın bazıları Çanakkale'de savaşa katılmış. Burası bizim vatanımız, bu vatanda biz de varız. Geçmişteki izlerimiz kaybolmuş. Keşke köklerimizi bulabilsek ama çok zor. Oğlum beyaz bir kızla evlendi. Renklerimiz açıldı.'