16 Ekim 1962?de ABD istihbaratı, Sovyetler Birliği?nin Küba?ya orta menzilli SS4 füzeleri yerleştirmiş olduğunu saptadı. Başkan John F. Kennedy, 22 Ekim?de, Küba?ya başkent Washington?u da vurabilecek 1000 mil menzile sahip nükleer başlıklı balistik füzeler yerleştirildiğini açıkladı. Bu gelişmeden sonra ABD donanmasına ait savaş gemileri Küba?yı ablukaya aldı. Amaç Küba topraklarına yerleştiren bu füzelere ateşleme sistemleri taşıyan Sovyet gemilerinin Küba limanlarına yanaşmasını önlemekti.
Abluka, iki ülke arasındaki gerginliği tırmandırdı. Başkan Kennedy Küba karasularına girecek Sovyet gemilerinin batırılacağını ilan etti. Sovyet lideri Kruşçev, Türk topraklarına yerleştirilmiş Jupiter füzelerinden bahsederek, ?karşılık vermek?ten söz etti.
Türk halkı, bu kriz vesilesiyle topraklarında nükleer başlıklı füzeler olduğunu öğrendi. Türkiye, Adnan Menderes hükümetinin 25 Ekim 1959?da Paris?te imzaladığı gizli bir anlaşmayla nükleer başlıklı 15 Jupiter füzesinin topraklarına yerleştirilmesine izin vermişti. TBMM?nin onayına dahi ihtiyaç duyulmadan, kamuoyunun haberi bile olmadan 1960 yılı sonuna kadar Türkiye?ye getirilip yerleştirilmişti. Türkiye?nin füze hazırlıkları gizli kapaklı bir şekilde devam etmiş; 1962 yılı temmuz ayına gelindiğinde Jupiter füzeleri kullanılabilir hâle gelmişti.
27 Ekim?de Kruşçev, Jupiter füzelerinin Türkiye?den sökülmesini istedi. Kennedy zor durumdaydı. Aynı gün Küba toprakları üzerindeki bir U-2 casus uçağının Sovyetler Birliği tarafından düşürüldüğü haberi geldi. Artık bundan bir adım sonrası diplomasinin lisanının bir kenara bırakılıp nükleer silahların diliyle konuşmak olacaktı. O lisan da en çok Türkiye ile Küba?yı yakacaktı.
ABD yönetiminin Şahinler kanadı gerilimin azalmasını istemiyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı General Curtis Le May, Küba'daki füze mevzilerinin ivedilikle bombalanmasında ısrarlıydı. Kennedy?nin danışmanlarındaki hâkim görüş ise farklıydı. Onlar, Küba'nın vurulması hâlinde, Sovyetler'in Amerika müttefiki ülkelere saldırarak karşılık vereceğini düşünüyorlardı. Bu da bir nükleer savaş demekti. Biir taviz verilmemesi hâlinde, Türkiye?nin Sovyetler tarafından girişilecek bir misillemenin kurbanı olması kaçınılmazdı.
Şahinlerin yükselen savaş çığlıklarına engel olabilecek tek kişi vardı: ABD Başkanı John F. Kennedy. Başkan Kennedy krizi çözecek gizli bir plan geliştirdi. Kardeşi ve Adalet Bakanı Robert Kennedy?den SSCB?nin Washington Büyükelçisi Dobrinin ile gizli bir şekilde bir araya gelmesini istedi. ABD Kruşçev'e, Türkiye'deki Jupiter'lerin sökülmesi karşılığında Küba'daki füzelerin kaldırılmasını öneriyordu. Ancak bir talebi vardı: ABD?nin bu girişimi gizli tutulacaktı. Bu yöndeki öneri SSCB?den gelmiş ve ABD tarafından reddedilmiş gibi davranılacaktı.
Plan, başarıyla uygulandı ve 13 gün süren kriz sona erdi. Diplomasi dili gâlip geldi. Sovyetler Birliği Küba?daki 42 füzesini sökerek ülkeden çekti. 20 Kasım?da ABD donanması Küba sularından ayrıldı. Savaşın kıyısından dönülmüştü. Ancak Kennedy, ertesi yıl uğradığı suikast sonucu öldü.
Küba Füze Krizi, ABD yapımı Thirteen Days filmine konu oldu. 13 günlük krizin diplomasi diliyle nasıl aşıldığını öğrenmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir film.
Dilimize Yakın Tehlike olarak çevrilen ve Kennedy suikastinin şifrelerinin verildiği Thirteen Days?de, barış yanlısı Kennedy ile savaş taraftarı ABD derin devletinin karşı karşıya gelişi de anlatılıyor.