Cumhuriyetin 94. yılını geçtiğimiz günlerde büyük bir coşkuyla kutladık. '94 yıl uzun bir süre, demek ki aradan 3 kuşak geçmiş. Şimdiye kadar çoktan bir Cumhuriyet kültürünün oluşması gerekirdi.' diyen Özdağ; yaşadığımız problemlerin arkasında biraz da bir Cumhuriyet kültürünü oluşturamama ve ya onu içselleştirememeden kaynaklandığına dikkat çekti.
Çoğunluğu ele geçirenin her şeyi yapabileceğini düşünmeye başladığına, iktidarın sınırlandırılmasını kabul etmediğini hatılatan Özdağ'a göre; sınırlandırılamayan her güç otoriterleşme eğilimi taşır. Sınır koymak yapılacak icraatları engellemek için değil, otoriterleşme eğilimlerini durdurmak, frenlemek içindir. Halk iradesi, meşru amaçlara hizmet ettikçe anlam taşır. Ülkenin hayrına olmayan bir iradenin sınırlanması bizzat o iradenin menfaatleri içindir.
Özdağ yazısında; diyelim ki halkın iradesi ülkenin bölünmesi istikametinde tecelli etti, buna evet mi diyeceğiz? diye de sordu.
'Demek ki halk iradesi de mutlak ve sınırsız değildir. O irade belli bir çerçeve içinde kalırsa anlam taşır. Batı'da Musollini'yi, Hitler'i seçen de halk iradesiydi. Keza, darbe ile iktidara gelmelerine rağmen sonradan iktidarlarını sürdüren Kaddafi ve Saddam gibi liderler de halkın iradesi ile devam etmişlerdi. Onun için Cumhuriyeti de demokrasiyi de doğru anlamak lazım. Halk iradesiyle bir heyeti iktidara getirir ama o heyete verdiği yetki sınırsız değildir.' ifadelerini kullanan Özdağ; 'Cumhuriyeti kuranlar da insandı ' diyerek onların da onların da hırsları, acıları, sevinçleri, özlemleri, zaafları olabileceğini belirterek geçmişle kavga etmenin bize fayda getirmeyeceğinin altını çizdi.
Özdağ yazısına şöyle devam etti:
Tarih bir kavga alanı değildir, bir anlama, yararlanma alanıdır. Tarihi ne kadar anlarsak bize o kadar ışık tutar, yolumuzu o kadar çok aydınlatır. Atatürk'le Abdülhamit'i, Abdülhamit ile İttihatçıları dövüştürmek kimseye fayda vermez. Sadece toplumda yeni yarıklar oluşturur, o kadar. Bugünü dünle yarıştırmak ve ya kavga ettirmek de yanlıştır. Dünün şartları çok farklıydı. Farklı olan şeyler birbirleriyle mukayese edilmezler. Ancak dün ve bugüne bakarak şunu söyleyebiliriz, devlet yönetmek bir liyakat işidir. Dindarlıkla, dinsizlikle alakası yoktur. Dindar olmak mutlaka iyi yönetim anlamına gelmediği gibi dindar olmamak da kötü yönetim anlamına gelmemektedir. Önemli olan liyakat ve halkın değerleri ile çatışmamaktır.
Tekkelerin, zaviyelerin kapatılması nedeniyle Gazi Mustafa Kemal'in, yıllarca dinsiz, imansız olarak takdim edildiğini belirten Özdağ, ' Allah aşkına doğru İslam'ı öğreten kaç tekke ve ya zaviye kalmıştı. Din pazarlayan, rant peşinde koşan bir sürü menfaatperest. İstisnaları tenzih ederim, ama kaç tanesinden din ve ya ahlak öğrenebilirsiniz. Devlet işinde liyakat ve ehliyet imandan önce gelir. Bir araba sırf dindar diye şoförlük bilmeyen birine teslim edilirse sonu uçurum olur.' diye yazdı.
AK Parti'li akademisyen kökenli vekil Doç. Dr. Selçuk Özdağ yazısını, millet olarak 94 yıldır bir türlü yapamadığımız bir muhasebe dileğiyle sonlandırdı:
Evet aradan 94 yıl geçmiş ama zihniyet olarak hala bir karış mesafe bile alamamışız. Hala eski şablonlarla düşünüyoruz. Hala ideolojik saplantılarımız bizi yönetiyor. Hala biz derken 80 milyonun tamamını içine alamıyoruz. Umarım 94. yıl böyle bir muhasebeye vesile olur.
Haber: Yasemi Altun