Özhaseki, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda editör ve muhabirlerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, açıklamalarda bulundu.
Özhaseki, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda editör ve muhabirlerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, açıklamalarda bulundu.
Kentsel dönüşümde, ev sahipleriyle müteahhitler arasında yaşanan anlaşmazlıkların nasıl çözüldüğüne dair bir soruya Özhaseki, 'Her şehrin kendine has uygulamaları farklı. Biz bakanlık olarak uygulayıcı bir grup değiliz. Biz ancak yasaları yazıp, düzenleme noktasındayız. İstanbul biraz farklı uygular, Kayseri, Hatay farklı uygular.' yanıtını verdi.
Bu konuda temel prensipler belirlediklerini dile getiren Özhaseki, şunları söyledi:
'Bir, eğer kentsel dönüşüm olacaksa bu alan bazlı olduğu gibi sosyal donatı alanları baştan sona düzenlenecek ama vatandaşa yerinde ev teklif edilecek. Başka bir mahalleye taşınma teklif edilmeyecek. Teklif edilecek ama kendi ihtiyarına (seçimine) bırakılacak. Esas olan yerinde dönüşüm. Herkesi kendi hatırasıyla yaşadığı mahallede tutabilmek. Önemli olan bu. Bunu sağlayacak formüller geliyor zaten. İkincisi, eğer bir evi yıkıyorsanız siz, herkese bir ev vermek zorundasınız. 'Efendim ben üç tane evi yıkarım bir tane veririm.' Yok öyle bir şey. Üçüncüsü de 'rezerv' alanlar dediğimiz bizim boş alanlarda, kamu alanlarında yeni planlamalar yaparken, düşündüğümüz mahalle konseptine geçmek. O bizim bildiğimiz yüksek minare gibi binalara değil.'
Özhaseki, bölgenin değerli olması veya rezerv alan bulunması durumunda kişinin hiç borçlanmadan ev sahibi olabileceğini belirterek, 'İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet Mahallesi'nde çalışıyorum. Neredeyse vatandaşa bire bir verilecek gibi çıkıyor. Belki çok ufak tefek, hiç kimseyi incitmeden borçlandırmalar çıkacak. Ama her evi yıkılana bir tane ev, kaç metrekareyse karşılığında o kadar ev, belki ufak tefek çok cüzi geriye doğru faizsiz borçlandırmalar. O da senede 3-5 bin lira, herkes verir zaten. Kimsenin zoruna gitmez o para. Çünkü yepyeni bir mahalle çıkacak ortaya. Ve mahallenin içerisinde ne değer varsa o mahallenin olacak.' diye konuştu.
'Zamanında hatalar yapılmış'
'Sıfırdan yapılan bazı yerleşim yerlerinin de planlanamadığı' hatırlatılan Özhaseki, 'Sıfırdan planlamıyorsanız işiniz zor. Hali hazırdaki şehirleri düzenleyebilmek, yeniden bir biçim verebilmek. Sanki bir kumaş var, şahane bir kumaş, elbise dikilecek ama acemi terziler gelmiş sağından solundan kesmiş. Bir usta terzi gelmiş, nasıl yapacağım diye düzeltmeye çabalayıp duruyor.' değerlendirmesinde bulundu.
'Bursa'da yapılan yüksek katlı binalar sizi rahatsız etmiyor mu?' sorusunu Özhaseki, 'Uygulama hataları zamanında çok yapılmış. 'Şunun zamanında yapıldı, bunun zamanında yapıldı.' demek istemiyorum ama elime geçseydi, gücüm yetseydi bir tane çivi çaktırmazdım oraya.' dedi.
'Bakırköy sahiline baktığımız zaman bizi rahatsız etmiyor mu? Ediyor. Bursa Ulu Cami çevresindeki o yapı rahatsız etmiyor mu? Ediyor.' diyen Özhaseki, kendi memleketi Kayseri'ye girerken, eski bir köy yerleşim yeri olduğunu, burada dağın yamacına 7 katlı binaların yapıldığını kaydetti. Özhaseki, 'Hey güzel Allah'ım, her taraf bozkır, her taraf boş, hazine. Ne oluyor bu? Bunlar uygulama hataları ama şimdi yapılmıyor.' dedi.
'Kule şeklindeki binalar hata'
Özhaseki, 'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul için 'Biz bu şehrin kıymetini bilemedik. Bu şehre ihanet ettik. Hala da ihanet etmeye devam ediyoruz. Ben de sorumluyum.' demişti. İstanbul'a gerekli kıymetin verilmesi için nasıl çalışmalar yapılıyor?' sorusuna, 'Sayın Cumhurbaşkanımızın sözünü biraz şöyle görmek lazım; Sayın Cumhurbaşkanımız dost, düşman herkes kabul eder ki son yıllarda Türkiye'de rastlanan özü, sözü dosdoğru, düşündüğünü dobra söyleyen bir devlet adamı. Keşke diğer liderlerde de aynı özellik olsa ara ara dönüp kendilerini bir eleştirseler, yaptıkları hataları söyleyebilseler. Bu müthiş bir şey.' yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu ifadelerinde 'silüeti kastettiği'ni belirten Özhaseki, son 20 yılda yüksek kule şeklindeki binaların yapılması konusunda hata olduğunu herkesin kabul ettiğini söyledi.
Dünyanın her yerinde bu tür yüksek katlı binaların olduğunu, ancak bunların belli yerlere toplandığını, altyapısının, ulaşımının çözüldüğünü ifade eden Özhaseki, İstanbul'da bu tür yapıların dağınık olduğunu, bu konuda bir hatadan bahsedilebileceğini dile getirdi.
'Bunlar yapılırken kimler vardı?'
İtalyan Mimar Baroncelli'nin, 4'üncü, 6'ncı ve 20'nci yüzyılda İstanbul'un yapılaşmasına ilişkin hazırladığı haritaları gösteren Bakan Özhaseki, İstanbul'un farklı yüzyıllarda kapladığı alana dikkati çekti. Özhaseki, 1990'lı yıllardaki İstanbul'un haritasını da göstererek, 'İşgal etmişiz. Peki bunlar yapılırken kimler vardı? Bu konuda geçenlerde bir televizyon programında ana muhalefetin genel başkanı beni suçladı da Bakırköy sahillerinden dolayı. Onun suçladığı dönemde Bakırköy sahilleri yapılırken, ben Kayseri'de büyükşehir belediye başkanıydım.' dedi.
Bakan Özhaseki, 1960'lı yıllarda Haşim İşcan, sonrasında Aytekin Kotil ve Ahmet İsvan'ın İstanbul'da belediye başkanlığı yaptığını hatırlatarak, Nurettin Sözen döneminde gecekonduların zirve yaptığını söyledi. Özhaseki, 1960'larda 79 bin olan gecekondu sayısının, Nurettin Sözen bırakırken 640 bine çıktığını, kaçak yapıların arttığını söyledi.
'Sovyet blokunun tesirinde kalmışlar'
İdarecilerin, 'gecekondulara tapu verileceği'ni söyleyerek, vatandaşlardan oy topladığının hatırlatıldığı Bakan Özhaseki, şunları kaydetti:
'Zamanında rahmetli Özal, Mamak için birtakım dışarıdan haritacılar, şehir planları getirmiş. İncelemişler, sonra dönüp demişler ki raporu verirken, 'Bu insanlar köyden gelirken, siz neredeydiniz?' Buradaydık. 'Peki bunları yerleşime, iskana tabi tutarken iki harita yapsaydınız. Veya hiçbir şey yapmadınız, iki düz çizgi çizseydiniz de adamlar cadde üzerine evlerini yapsalardı. Altyapıyı yapardınız.' Bakın ben göçüp geldiysem, sırtıma heybemi aldıysam bu insani bir şeydir. Herkesin yapacağı şey başını eve sokabilmektir. Köyden gelen adam nasıl sokacak? Akrabasını bulacak. Çok net, sosyolojik bir olay bu. Akrabası diyecek ki 'Şurası hazine, gel sen de yanıma yap.' Eş dost toplanacaklar, briketler hazır olacak gündüz, sabaha kadar koyup, içine çoluğu çocuğu atacaklar.'
Bu belliyken, yöneticilerin buna bir şey yapmadığını dile getiren Özhaseki, 'İdeolojik bir yaklaşım var. Nedir o ideolojik yaklaşım? O günlerde soğuk savaş devam ediyor, iki kutuplu dünya var. Bizim sol yöneticilerimiz biraz Sovyet blokunun tesirinde kalmışlar. Sol dünyanın adamları genellikle, 'Bunlar gelsinler, yapsınlar, bizim arka bahçemiz olurlar, eylemlere götürürüz bunları...' dedi.
'Eylematik memur'
İstanbul'da 1980'li yıllarda ticaret yaparken, kahvelerin dolu olduğunu gördüğünü ve 'Bu kahveler hiç boşalmaz mı?' diye sorduğunu anlatan Özhaseki, kendisine 'Bunlar büyükşehir belediyesinin elemanları. Bunlar eylematik memur. Bunlar, maaşı alır, oturur burada. Eylem olduğu zaman otobüsler gelir, binerler bu arkadaşlar eyleme giderler.' yanıtının verildiğini aktardı.
Özhaseki, vatandaşın gecekondusuna, kaçak yapısına göz yumulması durumunda bunların başa büyük bir bela olarak çıktığını belirterek, şunları kaydetti:
'Diyeceksiniz ki 'Çok masumane şeyler, gecekondu ne ki?' Tamam eyvallah, bir şey demiyorum. Oradaki vatandaşın refleksini, çabasını çok doğru karşılıyorum. Başını bir yere sokmak zorunda ama siz onu düzenli, planlı tutmazsanız yarın bir gün işte başınıza bela olarak döner gelir. Gecekondu tek katlı, fazla risk taşımıyor ama kaçak yapılar 4, 5, 7 katlı. Depremde ilk yıkılacak olanlar da onlar. Şimdi çabaladığımız işte bunları dönüştürmek için. Gece gündüz uğraştığımız, üzerinde fikir yürüttüğümüz, milyarlarca dolar belki de bütçe ayıracağımız konular, işte o zamanki yapılan kaçak yapılar.'
Silüetin masum bir şey olduğunu ifade eden Özhaseki, 'Bugün silüeti eleştiriyoruz ya eleştirelim. Karşıyım ve yanında değilim silüet bozukluğunun, ancak depremde en dayanıklısı da onlar. Çünkü yıkılacak diye ödümüzün koptuğu, korktuğumuz, bütçeler ayırdığımız, günlerce kafa yorduğumuz konular da 70, 80, 90'lı yıllarda bizim ana muhalefet partisinin bulunduğu dönemdeki.' dedi.
Bakan Özhaseki, ana muhalefet partisinin bunu itiraf etmesi gerektiğini dile getirerek, şehirlerde bütün yöneticilerin, vatandaşların sorumluluğunun bulunduğunu kaydetti.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, terörden zarar gören şehirlerdeki çalışmalara ilişkin, '7 bölgede yoğun çatışma yaşandı. Bu bölgedeki yıkılan az ve çok hasarlı yapı sayısı 70 bin civarında. Bunun 26 bini ağır hasarlı, yani yıkmak zorunda olduğumuz ve ev vermek durumunda olduğumuz vatandaşların konutları. Diğer kısımlar az hasarlı olduğu için onların parası ödendi. Öbür konutların hepsinin yapımına başladık, bir kısmı bitti teslim ettik, bir kısmı da devam ediyor, yakında teslim edeceğiz. En geç 6 ay içerisinde bütün konutlar bitecek ve hak sahiplerine vereceğiz, onda bir sorun yok.' dedi.
Depreme karşı vatandaşın güvenliğine ilişkin durumlarda taviz verilmeyeceğini belirten Özhaseki, bunu belediye başkanlığı yaptığı dönemde de uyguladığını anlattı.
Büyükşehir sınırlarına dahil olmayan yerlerde yüksek katlı konutların fotoğraflarının çekilip sosyal medyada yayıldığını aktaran Özhaseki, 'Sorumluluğu olmayan, bana bağlı olmayan yerlerdeki birtakım işleri aleyhimize kullanıyorlar. Kullansınlar, ben doğru bildiğimi söylemeye devam edeceğim.' dedi.
'En geç 6 ay içerisinde bütün konutlar bitecek'
Terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonların ardından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın başlattığı proje kapsamında devam eden konut inşaatlarına ilişkin soru üzerine Özhaseki, şöyle devam etti:
'7 bölgede yoğun çatışma yaşandı. Bu bölgedeki yıkılan az ve çok hasarlı yapı sayısı 70 bin civarında. Bunun 26 bini ağır hasarlı, yani yıkmak zorunda olduğumuz ve ev vermek durumunda olduğumuz vatandaşların konutları. Diğer kısımlar az hasarlı olduğu için onların parası ödendi. Öbür konutların hepsinin yapımına başladık, bir kısmı bitti teslim ettik, bir kısmı da devam ediyor, yakında teslim edeceğiz. En geç 6 ay içerisinde bütün konutlar bitecek ve hak sahiplerine vereceğiz, onda bir sorun yok.'
Bakan Özhaseki, vatandaşın, bakanlık ile anlaşma yaptığı zaman, evinden ilk çıktığı günden itibaren, yeni evine girene kadar kira yardımı aldığını dile getirerek, bina bedelinin yüzde 12'sini de eşya bedeli olarak ödediklerini bildirdi.
Sur'daki çalışmalar
Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki tarihi yapılarda tamamlanan çalışmalara ilişkin görselleri paylaşan Özhaseki, tarihi eserlerin hepsinin restore edildiğini, tarihi dokunun korunduğunu vurguladı.
Sur'da ticaretin kalbi olan Melik Ahmet Caddesi'ndeki dükkanların tamamıyla yüzlerinin değiştirildiğini aktaran Özhaseki, bu çalışmanın sene sonunda bitirileceğini belirterek, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne Sur sokaklarında yaptığı peyzaj çalışması için de teşekkür etti.
Diyarbakır'da Sur içindeki vatandaşlar için Üç Kuyular mevkisinde hazırladıkları evlerin de görsellerini gösteren Özhaseki, Sur içinden ayrılmak isteyen vatandaşların kurayla bu evlerden birine sahip olabileceğini söyledi. Bakan Özhaseki, vatandaşa tercihlerin sunulduğunu, parasını isteyenlerin parasını aldığını, 'Mardin'de bir ev gördüm onu istiyorum' diyen bir vatandaşın da onu alabildiğine işaret etti.
'Evlerin fiyatını yüzde 30 geriye çektik'
Silopi'de, İdil'de, Cizre'de o yöreye uygun evler yaptıklarını aktaran Özhaseki, evlerin fiyatını yüzde 30 geriye çektiklerini, borçlanma gerekiyorsa uzun vadeli faizsiz borçlandırdıklarını, vatandaşı ev sahibi yapmak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade etti.
Özhaseki, sosyal medyada 'Biz de mi devlete kafa tutsaydık, silah sıksaydık kardeşim' gibi ifadelerin yer aldığına değinerek, şu görüşlere yer verdi:
'Doğru değil. Bu insanlar masum insanlar... Devlet olarak biz bu insanlara demişiz ki, 'Burada teröristler var, mahalleyi boşaltın, size bir zarar gelmesin.' Adam sessizce yatağını yorganını almış oradan çıkmış. Hatta, teröristler 'çıkmasın' diye baskı yapmışlar. Onları kullanmak istiyorlar. Ön tarafa siper edecek çocuklar ölsün istiyorlar. Dünyaya da çocuk ölümlerini göstermek istiyorlar. Fakat vatandaş onları dinlememiş. Bizim sözümüzü dinlemiş, evini terk etmiş. Biz de teröristlerle çatışmışız, canına okumuşuz. Şimdi bu adamlara ev vermeyecek misiniz? Devletin iki tane eli var. Biri kudret eli, bu kötüye, anarşiste vurur ama bir de rahmet eli, şefkat eli var. Bu da yaraları gider sarar. Bizim yaptığımız doğrusu oradaki o mazlum insanların yarasını sarmak. Bunun böyle net bilinmesi lazım. En geç önümüzdeki senenin altıncı ayına 'evimi alamadım' diyen vatandaş kalmayacak diye inanıyorum.'
'Rezerv alan için askeri alanları da kullanılabilir'
Şehir içindeki askeri alanlara ilişkin Özhaseki, 'Şehir içerisinde kalan askeri alanlar, bundan 50-60 yıl kadar önce bazen daha eski, şehirlerin çeperlerinde yer alan askeriyenin kullanacağı yerlerdi. Şehirler öyle büyümüş ki askeri alanları içine almış ve yutmuş. Buraların dışarıya taşınması çok doğru bir fikir. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı var, hepsi yeşil alan olacak. O konuda kimsede ters bir düşünce yok.' ifadesini kullandı.
Nereye taşınacağının, taşındığı yerdeki binaların yapılması, eğitim alanlarının yapılmasının biraz zaman aldığını aktaran Özhaseki, 'Eğer deprem meselesinde rezerv alan bulamıyorsak, bazı alanları böyle değerlendirmek faydalı olabilir. Çünkü depremin her şeyden önceliği var.' dedi.
İnsanoğlu için ilk gerekli olan şeyin nefes, sonra su, sonra yemek-içmek, sonra barınma olduğuna dikkati çeken Özhaseki, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Yediğiniz, içtiğinizden sonra ilk barınma geliyor, ondan sonra diğer ihtiyaçlar geliyor. Barınma ihtiyacını mutlaka gözetmeniz gerekiyor. Eğer bir deprem geliyorsa, bir binada sevdiklerinizi alıp götürüyorsa, bunun için her şeyi feda edersiniz. Bu yüzden deprem için bazı yerlerde rezerv alan bulamazsak, askeri alanlar da kullanılabilir. Bunları ara ara söylemeye çalışıyorum ki, 'niye yeşil dediniz de buna hazırlık yapıyorsunuz' denmesin diye.'
Özhaseki, askeri alanlardan bir ticaret merkezi oluşturmak gibi bir dertleri ve düşünceleri olmadığını vurgulayarak, 'Geniş askeri alanlar var. Mesela İstanbul'da 12 bin 600 hektarlık askeri alan var. Ankara'da 18 bin 800 hektarlık, İzmir'de daha çok, 26-27 bin hektarlık büyük alanlar var. Bunların içinde cüzi alanları, depreme hazırlık için rezerv alanları olarak kullanılabilir. İstisna olarak bu var. O da yüzde 1-2'ye tekabül eder.' dedi.
'Otopark yönetmeliği son aşamaya geldi'
Bakan Özhaseki, binalarda her daire için bir otopark yapılmasını da içeren yeni 'Otopark Yönetmeliği'ne ilişkin bir soru üzerine, bu yönetmelik üzerinde birkaç aydır çalışmalar yaptıklarını, hangi konuyla ilgili olursa olsun bir yönetmelik yayımlarken, belediye ve müteahhit odaları gibi ilgili kuruluşların da fikirlerine başvurduklarını bildirdi.
Fikrini bakanlıkla paylaşan herkesi bir araya getirip en makul çözümü aradıklarına işaret eden Özhaseki, 'Bu yönetmelik son aşamaya geldi. Kendi içimizdeki bazı prensip kararları verdik, 10-15 gün içerisinde Başbakanlığa yayımlanması için göndeririz.' dedi.
Özhaseki, eski yönetmeliklerde 3 tane daireye bir tane otopark gösterme zorunluluğu olduğunu belirterek, 'Yeni yönetmelikte, daire başına bir tane göstereceksiniz, 12 daire yapıyorsanız 12 otopark yeri. Yoksa yapamazsınız. Eskiden 'otopark yeri sıkıntılı efendim çok yok, biz bunun parasını verelim, belediyede bir fonda biriksin sonra da oradan otopark yapılır' gibi bir düşünceyle paraya çevirme vardı. Hayır, bu yok, çünkü bunun kötüye kullanıldığını gördük.' ifadesini kullandı.
Yeni gelecek yönetmelikte, bodrumda gözükmemek ve emsalden sayılmamak kaydıyla çok katlı otopark yapılabileceğine dikkati çeken Özhaseki, binaların bahçe alanlarının komşu bahçelerle birleştirilerek ortak otopark çalışmasının da yapılabileceğini bildirdi.
Bakan Özhaseki, çarşı içesinde ev ve iş yeri bulunanlar için de yapıcı çalışmalar yapıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Bina sahiplerinden biri derse ki, 'Ben bunu ABD'de gördüm otomatik asansörlü otoparklar var, şu binamı otoparka çevirmek istiyorum.' Çeviremez, yıksın yapsın. Gidip belediyeden plan tadilatı falan bir sene uğraşmasın. Belediye bazen 'yok' diyor, 'belediyemize şu kadar yardım yap, oradan şu kadar para kazanacaksın' diyor. Şimdi böyle bir şey yok. Yıkıp otopark yapabilir. Oraya da vinç sistemini kurar çalıştırır. Bu binaların çoğu değişime uğrayacak, Türkiye'nin neredeyse yarısı değişime uğrayacak. O zaman yeni koyduğumuz yönetmelik kuralları devreye girecek, otopark işi yavaş yavaş çözüme kavuşacak.'