TAŞ KESİLEN HİLÂL
15. asırda fethedilen Mostar, 1878?de Avusturya-Macaristan Krallığı?nın işgaline uğradı ve 1909?da ilhak edildi.
Rumeli topraklarında suyun iki tarafına kurulan şehirlerin en mühim özelliklerinden birisi, farklı kültürleri yaşatıyor olmasıdır. Dolayısıyla bu şehirlerdeki köprülerin en mühim özelliği de kültürleri birbirine bağlamadır. İşte bunun en somut örneği, Neretva Irmağı üzerinde taş kesilen hilâl; yâni Mostar Köprüsü?dür. Koca Sinan?ın hayâli olan köprünün inşâsı, talebesi Mimar Hayreddin?e nasib oldu.
Fethettiği toprakları îmar etmekte yarışan ecdâdımız, sıradan köyleri, şehir hâline getirdi. Onlara kimlik kazandırdı. İnsanları köprülerde buluşturdu. Barıştırdı; kaynaştırdı.
Mostar köprüsü, diğer adıyla Eski Köprü, sâdece Mostar?ın değil, Bosna?daki Osmanlı?nın da simgesiydi. İşte bu simgeyi yok etmek isteyen Hırvatlar, 1993 yılının 9 Kasım günü asırlardır Neretva?nın hırçın sularına meydan okuyan taştan hilâli, nehirle buluşturdu. Hem de dünyanın gözü önünde, canlı yayın yaparak. 1570?li yıllardan beri Mostarlı gençlerin köprüden atlarken attıkları sevinç çığlıkları, yerini, hüzün ve gözyaşına bıraktı. Bir de yıkmaktan zevk alanların hastalıklı çığlıklarına?. Deyim yerindeyse Taş Kesilen Hilâl yıkılınca Müslümanlar, âdeta taş kesildiler.
Mostar, Bosna Savaşı?nda ağır yaralandı. Binâlar çatısız; câmiler minâresiz; Neretva, köprüsüz kaldı. Mostar, tam bir kültürel soykırıma uğradı. Hâfıza kaybının eşiğine geldi.
Değil mi ki onlar yıkmayı sevenlerin biz ise yapmayı, îmar etmeyi sevenlerin torunlarıydık; Balkanlarda Osmanlı izlerini silmek isteyenlere inat, Türkiye, savaşın izlerini silmek için kolları sıvadı. Beş asır sonra Mostar Köprüsü tekrar inşâ edildi. Gözyaşları, Neretva?ya karıştı. Neretva, bir kez daha evlâd-ı fâtihân torunlarına başını eğdi. 1997?de başlayan inşaat, 2003?de tamamlandı ve 2004?de bir Temmuz günü gözyaşlarıyla köprünün açılışı yapıldı. Biz, bize mîras kalanı yaptık. Onlar da kendisine mîras kalanı. Her ikisini de tüm dünya, canlı canlı izledi.