Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da iki gazinin darbedildiği olaya ilişkin, 'Şehit yakınlarımız ve gazilerimiz, 80 milyon vatandaşımızın tamamının namusuna emanet edilmiş yadigarlardır.' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen '41. Muhtarlar Toplantısı'nda Ardahan, Bayburt, Bolu, Bursa, Erzurum, Gaziantep, Kayseri, Niğde, Osmaniye, Sinop, Şırnak, Trabzon, Uşak, Van, Yozgat ve Zonguldak'tan gelen muhtarlarla bir araya geldi.
Tüm muhtarlara ulaşıncaya kadar bu programları sürdüreceklerini dile getiren Erdoğan, 'Ülkemize mahsus bir yönetim birimi olan muhtarlar, 1830'lu yıllardan beri seçimle göreve gelirler, atanarak değil. Ülkemizde gerçek anlamda demokrasi işte bu muhtarlık seçimleriyle boy vermeye başlamıştır. Diğer düzeylerdeki seçimler çok sonraları yapılmıştır. Zaten kelime kökeni olarak muhtar da seçme, tercih etme sözcüğünün ismi mefuludur, Arapça'dan tevarüs ederek söylüyorum, yani seçilmiş, tercih edilmiş demektir.' diye konuştu.
'Mahalle kavramını da yeniden tarif etmemiz gerekiyor'
Mahalli idareler ve merkezi yönetim organlarıyla mahalle arasındaki ilişkinin yine muhtarlar üzerinden yürüyeceğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu süreçte ülkemizin yaşadığı gelişmelere, şehirlerimizdeki yerleşim birimlerimizde meydana gelen değişimlere uygun şekilde mahalle kavramını da yeniden tarif etmemiz gerekiyor. Öyle 20 nüfuslu, 50 nüfuslu,100 nüfuslu muhtarlıklar bizim hayalimizdeki hizmet birimleri olarak görev yapamaz. Belki mahallelerin teşkili için bir alt ve üst nüfus sınırı getirilebilir, bunu yapmamız lazım. Maliyetleri artırıyoruz, 50 nüfuslu muhtarlık maliyeti artırır, 100 artırır, öyle mi? Bizim nüfus itibarıyla sınırı yükseltip ve buralarda muhtarın da hizmet verirken hem gücünü artırmak hem de oradaki hizmette kaliteyi artırmasına imkan hazırlamamız lazım. Böylece kimi yerlerde olduğu gibi muhtarlıklarımızı sadece bir mühürden ibaret yerler olmaktan çıkartıp etkin ve işlevsel yönetim birimlerine dönüştürebiliriz.'
'Ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracağız'
Tüm bu meselelerin ele alınacağına ve 2019 yılındaki seçimlere yeni bir heyecanla, yeni bir anlayışla gireceklerine inandığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
'Meclisimizden, Başbakanlığımızdan, İçişleri Bakanlığımızdan ve diğer ilgili birimlerimizden bu çalışmaları süratle başlatıp neticelendirmelerini bekliyorum. Türkiye'nin kaybedecek tek bir dakikası, tek bir günü yoktur. Geçmişte kimi zaman hantallıktan, kimi zaman çekişmelerden, kimi zaman iş bilmezlikten çok zaman kaybettik. Son 15 yılda ülkemiz her alanda ciddi bir derlenme, toparlanma, büyüme, gelişme kaydetti. Şimdi bunu çok daha büyük reformlarla taçlandırma zamanıdır. Muhtarlıklarımızı da bu sürecin dışında görmüyoruz, bırakmıyoruz. İnşallah el birliğiyle bu meselelerin de üstesinden gelecek, ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracağız.'
'Kuklalar maalesef içeridendi'
Binlerce yıldır herkesin sahip olmak için can attığı, can verdiği bir coğrafyada kurulan son devletin 94'üncü yıl dönümünün önceki haftalarda geride bırakıldığını anımsatan Erdoğan, 'Böyle kıymetli bir mücevhere sahip olmanın bir bedeli var. Biz bu bedeli, ecdadımızın ayak bastığı ilk günden beri hep ödedik, ödüyoruz.' ifadesini kullandı.
Erdoğan, bugün de vatanın birliğini, milletin beraberliğini korumak için birlikte çalışıldığını ve mücadele verildiğini belirterek, bugün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ülkenin dört bir yanından muhtarların bulunduğunu dile getirdi.
Ecdattan devralınan mirasın korunması ve daha ileriye taşınması için verilen mücadelede, milletin karşısına kimin çıkacağının bilinmez olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Yeri geldi darbeci, cuntacı kılığında karşımıza çıktılar. Yeri geldi vesayet, yeri geldi uluslararası kuruluş kisvesine büründüler. Yeri geldi silahlı terörist, yeri geldi ekonomik tetikçi olarak göründüler. Aslında hepsi de aynı prizmanın birbirinin eşi olan farklı yüzleriydi. Amaç bu ülkeye ve millete diz çöktürtmekti. 15 Temmuz ihaneti. Bu sinsi ihanetin, bu sinsi niyetin artık gizlenemez, saklanamaz, üzeri örtülemez, tevil edilemez hali olarak karşımıza çıktı.
Atalarımız ne güzel söylüyor; 'Hırsız içeriden olunca, kapı kilit tutmaz'. Bu alçak işgal girişiminde kullanılan kuklalar maalesef içeridendi. Dışarıdan olanı halletmek kolay ama içeriden olunca iş berbat. Devletin namuslarını emanet ettiği silahları millete çeviren bu hainler, Türkiye'yi teslim alacaklarını sandılar. Ama milletimiz daha tanklar köprüye çıktığı, uçaklar alçaktan uçmaya başladığı anda meseleyi çözdü, hainleri teşhis etti. Aynı anda da istiklaline ve istikbaline sahip çıkmak için harekete geçti.'
'Feto' denilen alçağın arkasından giden kulları, onlar neredeler'
Erdoğan, 15 Temmuz gecesi tüm Tükiye'nin 'dökülün caddelere, meydanlara' denildiği zaman hiç tereddüt etmediğini, genciyle yaşlısıyla meydanlara çıktığını hatırlattı.
F-16'ların, helikopterlerin yukarıdan bomba yağdırdığını, tankların halkın üzerine geldiğini belirten Recep Tayyip Erdoğan, şunları kaydetti:
'Ama halkım bunların hiçbirinden yılmadı, kaçmadı. 250 şehidimiz oldu, 2 bin 193 gazimiz oldu ama onlar geri adım atmadılar. Üzerine üzerine gittiler, ölümüne ölümüne gittiler. Çünkü onlar biliyordu ki biz yokluğa gitmiyoruz, biz yok olmaya gitmiyoruz. Onlar biliyorlardı ki biz, şehadete gidiyoruz ve onlar şehadete gülerek gittiler. Ne mutlu bu millete, ne mutlu bu milletin annelerine, babalarına.
Ertesi gün akşam olmadan bu ihanet girişimi bastırıldı. Türkiye geleceğine çok daha güvenle bakan, eskisinden çok daha güçlü, çok daha azimli bir ülke olarak yoluna devam ediyor. Peki o 'Feto' denilen alçağın arkasından giden kulları, onlar neredeler? İşte bir kısmı şu anda cezaevinde, bir kısmı yurt dışına kaçtı, öyle veya böyle. Ama Pensilvanya'daki oradan ayrılamıyor. O nereye sığındı? O da Amerika'ya sığındı. 1999 yılından beri kendisine ayrılmış olan bir yerde, 400 dönümlük arazide, orada kendi, adeta köleleriyle beraber yaşıyor. Nereye kadar yaşayacaksın? Er veya geç hak yerini bulacaktır. Çünkü çok mazlumun ahını aldın. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste. Bu çıkacak. Seninle beraber bu zulme ortak olanlar da bunun hesabını verecekler. Onun için de biz PKK'lıyı nasıl inine kadar sürüyorsak izini, bunların da izini inine kadar sürmeye devam edeceğiz.'
'Gazileri darbedenler en ideal cezayı alacak'
Ankara'da iki gazi ve ailelerine yapılan saldırıyla ilgili üzüntülerini ifade eden Erdoğan, 'Şehit yakınlarımız ve gazilerimiz, 80 milyon vatandaşımızın tamamının namusuna emanet edilmiş yadigarlardır. Ülkesinin ve milletinin özgürlüğü, geleceği, korunması için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden, kimi şehit, kimi gazi olarak bu mücadeleden çıkan insanları başımızın üzerinde taşısak yeridir. Gazisine saldıran, şehit yakınına terbiyesizlik eden bu şehir magandaları, bu teröristler, bu zihniyetin bu ülkede nasıl barınabildiğini, ellerimizi başımızın arasına alıp düşünmemiz, sorgulamamız lazım.' diye konuştu.
Tek tük de olsa benzer hadiselerin daha önce yaşandığını bildiğini, bir yerlerde eksik, hatta yanlışlığın olduğunu vurgulayan Erdoğan, 'Gaziliğin, şehitliğin ne demek olduğunu, ezanın, bayrağın, vatanın, milletin, devletin ne anlama geldiğini ana sınıfı çağından başlayarak tüm çocuklarımıza en güzel şekilde öğretmeliyiz. Aksi takdirde bu tür vandallıkların, bu tür cehaletlerin, bu tür ayıpların önüne geçemeyiz. Bu, hukuk meselesinden ziyade bir kültür meselesidir.' ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Ankara'daki olayın failleri hakkında gereken işlemlerin yapıldığını, yapılacağını, bu kişilerin hak ettikleri cezayı da en ideal şekilde alacaklarını dile getirdi.
'Biz, kimin ne olduğunu gayet iyi biliriz'
Erdoğan, her fırsatta örgütün karanlık ve kalleş yüzünü anlattığını, bunların devlet içinde yuvalanan paralel bir çete olduğunu da dile getirdiğini söyledi.
Bununla da kalmadıklarını, hangi sebeple olursa olsun bu örgüte sempati besleyen, yapılarında yer alan, destek veren herkesi derhal ilişkileri kesmeleri yönünde ikaz ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Biz bu ikazla hem insani hem ahlaki görevimiz yerine getirmiştik. Bu çağrımıza uyarak örgütle irtibat ve iltisakını kesenler bugün hayatlarını sıkıntısız bir şekilde sürdürüyorlar ancak ikazımıza ve yaşanan onca hadiseye rağmen FETÖ ihanet çetesi ile hareket edenler, elbette bunun hesabını vermek durumundadır. Bazıları ısrarla bu meseleyi bizim şahsi hesaplaşmamız gibi gösteriyor. Peki soruyorum. Şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı ve Türkiye 81 vilayeti ve 80 milyon vatandaşı ile FETÖ'nün eline geçseydi halimiz nice olurdu. Çanakkale'de, Sevr'de, Kurtuluş Savaşı'nda başaramadıklarını 15 Temmuz'da başarmış olmayacaklar mıydı? O gece sevincinden çığlık çığlığa birbirlerini arayanları biz biliyoruz. Ama biz bunları şimdilik televizyonlarda, şurada burada paylaşmıyoruz. Ama uluslararası toplantılarda biz bunları birileriyle özel paylaşıyoruz. Kimse kimseyi aldatmasın. Biz, kimin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bundan dolayıdır ki Türkiye'de de bundan sonra çeşitli ülkelerin bazı insanlarının burada rahatlıkla cirit atmalarına biz de fırsat vermeyeceğiz. Ne gerekiyorsa onu da yapacağız.
Gerçekler bu kadar açıkça ortadayken biz nasıl ülkemizin ve milletimizin bekasını tehdit eden böyle bir saldırı karşısında sessiz kalabilirdik, tepkisiz durabilirdik. Kimse kusura bakmasın. Tüm ikazlara rağmen ısrarla bir örgütün yanında yer alan, ona destek veren bunun bedelini ödemeye göze alıyor demektir. Aynı durum PKK, DHKP-C, DEAŞ ve diğer terör örgütleri için de geçerlidir. Biz bu ülkeyi, bu milleti 1 dolara satan, çukur eylemleriyle bölmeye çalışan şerefsizlerin emir aldıkları yerlere boyun eğmedik, eğmeyeceğiz.'
'MHP'yi takdirle karşılıyorum'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, böylesine büyük badirelerle boğuşurken yanlarında yer alan, desteğini esirgemeyen herkese teşekkürlerini iletti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
'Özellikle MHP'nin ülkemiz ve milletimiz için hayati önem taşıyan konularda yanımızda yer almasını takdirle ve memnuniyetle karşılıyorum. Buna karşılık anamuhalefet partisinin tutarsız, temelsiz, fırsatçı, her türlü kavramı ve değeri istismar eden, bunlarla kalmayıp FETÖ'den PKK'ya tüm terör örgütlerinin borazanlığını yapan tavrı karşısında üzüntümü de ifade etmek isterim. Daha da öte kalkıp şahsımı faşist ve diktatörlükle tavsif eden bu zihniyeti ben halkıma özellikle havale ediyorum.
Eğer bu ülkede şahsım veya bir diktatörlük olsaydı, sen kalkıp da ne Tekirdağ'ın meydanında konuşabilirdin... Adamı alır götürürlerdi. Hiç şakası yok. Diktatörlüğün olduğu bir yerde sen öyle konuşamazsın. Ne senin genel başkanın öyle konuşabilir ne de sen öyle konuşabilirdin. Faşist bir sistemin içerisinde bunlara yer yok. Bunlar, özgürlük zemininde bunları bu kadar rahat konuşabiliyorlar. Gerçek manada demokrasinin olduğu bir Türkiye'de bunları bu kadar rahat konuşabiliyorlar ama bunlara demek ki bu gömlek çok geniş geldi. Onun için 2019 büyük bir imtihan. Ben inanıyorum ki 2019'da Mart, arkasından Kasım seçimlerinde halkım bunlara gereken dersi gerektiği şekilde verecektir.'
'Milletin efendisi değil hizmetkarıyız'
Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nin depreme dayanıksız olması nedeniyle yıkılarak yerine modern bir kültür merkezi yapılacağını hatırlatan Erdoğan, yeni binanın tanıtımının ardından yapılan eleştirilere işaret etti.
Erdoğan, 'Bir tane mimar, mühendisler odası mı ne bir şey var, o karşı çıkmış. Ya ne yaparsan yap, durdurmazsın. Siz buraya da karşı çıktınız. Biz yaptık mı burayı, yaptık. Ağababalarınız da buraya geldi mi, geldi.' dedi.