AK Parti Konya Milletvekili ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, dünyada en özgün sosyal bilim kavramları, teorik çerçevelerinin Türkiye'de üretilebileceğini ifade ederek, 'Çünkü hiçbir başka toplumda, geleneksel kültürün, modernitenin, küreselleşmenin, şehirleşmenin, teknolojinin bu kadar karmaşık, sofistike ve sürprizlerle dolu olduğuna şahit değiliz.' dedi.
Geçen eylül ayında hayatını kaybeden Prof. Dr. Şerif Mardin anısına İstanbul Şehir Üniversitesi'nde düzenlenen sempozyumda 'Yöntemden Teoriye Şerif Mardin'in Türkiye'de Sosyal Bilim Geleneğine Katkısı' başlıklı bir konuşma yapan Davutoğlu, Şerif Mardin'in Türk düşünce hayatına çok önemli katkılar yaptığını söyledi.
Davutoğlu, Öğretmenler Günü'nde talebesi olduğu Mardin adına konuşmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.
Varoluşsal nitelik taşıyan ve ikame edilemeyen üç ilişki bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
'Birincisi, anne-baba-çocuk ilişkisi: biyolojik varoluş. Anne-babayı ikame edecek hiçbir varlık yoktur. İkincisi, hoca-talebe ilişkisi: zihni varoluş. Gerçek bir hoca ve gerçek bir talebe arasındaki ilişki zaman ve mekan tanımaz. Zaman ve mekanı aşarak hiçbir tabuyu bu ilişkinin arasına koymaz. Hoca talebesini kendisine bir şeyler öğreten muhatap olarak değil bir yol arkadaşı olarak gördüğünde o ilişki başlar. Talebe hocasına aynı şekilde sadece arkasından yürüdüğü değil, omuz omuza yürüdüğü, bir nesne serüveni birlikte yaşadığı dost olarak gördüğünde ilişki mekanik öğrenme-öğretme ilişkisinin dışına çıkarak ruhi bir anlam kazanır. Bu ilişkinin de arasına bariyer koyulması mümkün değildir. Birçoğumuzun en etkilendiği hocaları belki de hiç görmediğimiz asırlar önce yaşamış, düşüncelerinden etkilendiğimiz insanlardır. Üçüncüsü ile hekim-hasta ilişkisidir. O da bir şifa, varoluşun devamı açısından çok özel bir ilişkidir. Sadece ilaçlarla izah edilmez, psikolojik bir bağla izah edilir. Bu anlamda Şerif Mardin'le olan ilişkim sadece bir doktora çalışmasında bana rehberlik etmiş olmasıyla sınırlı değil. Aslında bir nesil ilişkisiydi. Ben hocadan kendisinden önceki nesillerle ilgili bir birikim almaya çalışırdım. O da yaşanan gerçeklikle ilgili ve o dönem olan ve yükselen, önemli sorunsal haline gelmiş bazı konularda benim katkılarımı görmek isterdi.'
Mardin'in Siyasal İlimler Fakültesi için verdiği tavsiyeler
Tarihin çok daha hızlı akacağını anlatan Davutoğlu, bu evrede sosyal bilimlere düşen görevin tarihin nabzını tutmak, öncülüğünü, önceliklerini ve sonrasına aktarılacak mirası doğru tasvir etmek olduğunu kaydetti.
Mardin'in sosyal bilimlerin anlaşılabilmesi için istatistik bilimini en başa koyduğunu hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Siyasal ilimlerle kurulması düşünülen bir yere din sosyoloji ile ilgili birkaç kadro verilmesini tavsiye etmişti. Bunu 1960 İhtilali sonrası, irtica , ileri-gerici tanımlamaların olduğu bir dönemde, dinin sonu gibi tartışmaların olduğu dönemde siyasal ilimler fakültesinde din sosyolojisi alanına kadro verilmesini söylemek çok önemlidir. Bir anlamda içselleştirici bakışındaki yöntem unsurları açısından da önemli. Bu yüzden de zaten hayatının sonuna kadar bu gördüğü gerçek sebebiyle bazı çevrelerce dışlanacaktır. Bu o gün için çok farklı, özgün, başkalarının bırakın düşünmeyi, düşüneni bile dışladığı alandı din sosyolojisi. Son dönemlerde yaşadıklarımızı din sosyolojisi alanını doğru dürüst tamamlamadan anlatamayız. Şehirciliğin önemine değinip siyasal ilimlerin içerisinde şehircilikle ilgili bazı kadrolar konulması lazım diyor. Çünkü İstanbul büyük bir şehir kültürüdür. Bir ağı şehir üzerinden anlatmak o yıllar için bir siyasal ilim fikrinin daha çok Marksist ve Kemalist yöntemlerle bakıldığı o dönemde önemli bir farklılıktır. Modern tarihin teknik bir tarih yorumuyla anlatılması gerektiğini söyler. Genç Osman'la ilgili çalışmasının özgün tarafı da tarihi birikimin sistematik bir yöntemle bir teoriye oturtulmasıdır. Burada tarihi hem teknik tarih anlamında arşiv ve vaka neyse onu doğru anlamak hem de tarihi teorik çerçevesine oturtmak gerektiğini ifade eder.'
'Bir sosyal bilim laboratuvarı olma bağlamında tarihin laboratuvarı Türkiye'dir'
Davutoğlu, Mardin'in sosyal bilimlerde başlattığı tartışmaların bugün de devam ettiğini, bu anlamda Şerif Mardin'in de serüvenin sürdüğünü söyledi.
Sosyolojik açıdan Türkiye'nin zenginliğine işaret eden Davutoğlu, 'Eğer dünyada en özgün sosyal bilim kavramları, teorik çerçeveleri, anahtarları nerede üretilebilir denirse ben Türkiye derim. Çünkü hiçbir başka toplumda, geleneksel kültürün, modernitenin, küreselleşmenin, şehirleşmenin, teknolojinin bu kadar karmaşık, sofistike ve sürprizlerle dolu olduğuna şahit değiliz. Bir sosyal bilim laboratuvarı olma bağlamında tarihin laboratuvarı Türkiye'dir. Her gün tekrar tekrar sınanıyoruz. bazen teorik olaylarla, bazen pratik olaylarla, bazen çevremizdeki olaylarla, bazen kendi içimizde, bazen ailemizde, bazen mahallemizde sınanıyoruz. Bütün bu süreçlerin iç içe geçtiği yerde sosyal bilim yapılır. O yerde Türkiye'dir. Türkiye'yi yüceltmek için söylemiyorum. Aynı zamanda en zor, en karmaşık, en yüzleşmesi çetrefilli konularda bizde. Bunun hakkını vermek lazım.' ifadelerini kullandı.
'Benimle öğrenciler arasına kimse giremez'
Sempozyum sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Davutoğlu, Marmara Üniversitesi'ndeki konferansının iptal edilmesine ilişkin bir soru üzerine, şunları kaydetti:
'Beni tanıyanlar bilir. Doğal yaklaşım içerisinde her zaman vurguladığım husus şudur: Benimle öğrenciler arasına, gençler arasına kimse giremez, kimse bariyer koyamaz. Çünkü hoca-talebe ve hoca-gençlik ilişkisi bir makam, bir unvan, statü ilişkisi değil bir yürek ve ruh ilişkisidir. Ne olursa olsun kimse bizimle gençler arasına giremez.'