Bugün Mevlid Kandili? Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz'in dünyaya teşrif ettiği gün. İşte Kutlu Nebi'nin doğduğu gece meydana gelen mucizeler...
Merhabâ ey âlî sultân merhabâ!;
Merhabâ ey kân-ı irfân merhabâ!
Merhabâ ey sırr-ı Furkân merhabâ!
Merhabâ ey derde dermân merhabâ!
Merhabâ ey Rahmeten li?l-âlemîn!
Merhabâ Sen?sin Şefîu?l-müznibîn!..
Böyle karşılıyor Süleyman Çelebi alemlere rahmet olarak gönderilen, 'levlake levlak ve mâ halaktul eflâk' yani 'Sen olmasaydın bu alemleri yaratmazdım' sözlerine mazhar olmuş o Kutlu Nebi'nin doğum gününü.
Bugün Mevlid Kandili? Rabbimizin cennetin kapısına kendi adıyla birlikte O'nun adını yazdığı, O'na Habibim (Sevgilim) dediği Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)'in dünyaya teşrif ettiği o mübarek gün.
Peygamber Efendimiz, milâdî 571 yılının 20 Nisan?ına tekabül eden 12 Rabîulevvel Pazartesi sabahında tan yeri ağarırken dünyaya teşrif etmiştir.
Doğumuyla birlikte sadece babası Abdullah ve annesi Amine değil âdeta bütün varlıklar dile gelip: ?Hoş geldin ya Resulallah!? diyerek sürûra gark olmuşlardı.
O?nun zuhuruyla Allah?ın rahmeti bu alemde coşup taştı. Sabahlar ve akşamlar adeta renk değiştirdi. Duygular derinleşti. Sözler, sohbetler, lezzetler enginleşti; her şey ayrı bir mana, ayrı bir letafet kazandı. Putlar sarsılarak yere devrildi. Kisralar beldesi Medayin saraylarında sütunlar ve kuleler yıkıldı. O zamanlar insanların mukaddes saydıkları Save Gölü, zulüm bataklığı halinde kurudu.(İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)
Nitekim ehl-i dil (gönül ehli) nazarında Kadir Gecesi?nden sonra en kıymetli geceyi, Rasulullah?ın doğduğu gece olarak kabul etmiştir.
O Güller Gülü'nün ulvi teşrifiyle her şeyin akışı değişti. Rahmet tecellileri, inci taneleri gibi kainata serpildi ve nura hasret gönüller sürura gark oldu.
İşte Mekke de dünyaya gelen bu güzel Nebi'nin dünyaya teşrifleri sırasında o kadar çok mucize meydana geldi ki biz onlardan bazılarını sayabileceğiz ancak.
Peygamberimizin (asm) doğduğu gece, hem annesi, hem annesinin yanında bulunan Osman ibni Âs?ın annesi, hem Abdurrahman ibni Avf?ın annesinin gördükleri büyük bir nurdur ki, üçü de şöyle demişler: ?Doğumu esnasında biz öyle bir nur gördük ki, o nur doğuyu ve batıyı bize aydınlattırdı.?
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-?dan şöyle rivâyet edilmiştir:
?Hazret-i Peygamber (sallâllâhu aleyhi ve sellem), pazartesi günü doğdu, pazartesi günü peygamber oldu, pazartesi Mekke?den Medîne?ye hicret etti, pazartesi günü Medine?ye vardı, pazartesi günü vefat etti. Pazartesi günü (Kabe?de hakemlik yaparak) Hacer-i Esved?i yerine koydu. Pazartesi günü Bedir zaferini kazandı.'
O Gece Bir Yıldız Doğdu
Yahudiler arasında birçok alim vardı. Bunlar, kitaplarında Allah Resûlünün geleceğini görüp, öğrenmişlerdi. Yıldızlardan hüküm çıkarmada da usta sayılırlardı. Efendimizin doğumu gecesinde bir yıldız parlamış ve Yahudî âlimler bu yıldızdan Ahir zaman Peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı.
Peygamberimizin meşhur şairi Hassan bin Sabit (r.a.) bu hususu şöyle anlatmıştır:
'Ben sekiz yaşlarında var veya yoktum. Biliyorum, bir sabah vakti, Yahudi'nin biri 'Hey Yahudiler!' diye çığlık atarak koşuyordu. Yahudiler, 'Ne var, ne yırtınıyorsun?' diyerek adamın başına üşüştüler. Yahudi şöyle haykırıyordu: ''Haberiniz olsun, Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu. Ahmed bu gece dünyaya geldi.'
Kisra Sarayından On Dört Burç Çatırdayarak Yıkıldı
Kainatın Efendisinin doğduğu geceydi... Saatler, doğum anlarını gösteriyordu. Derin bir uykuya dalan Medâyin şehri korkunç bir çatırdı ve gürültü sesiyle uyandı. Hükümdarla birlikte halk da heyecan içinde yataklarından fırladı. Manzara korkunçtu ve telaş verici idi. Hükümdar Sarayının o sapa sağlam burçlarından on dördü çatırdayarak yıkılıvermişti.
Geceyi korkular içinde geçiren Kisra sabaha çıkar çıkmaz memleketinin dini reislerini derhal bir toplantıya çağırdı. Toplantıda, cereyan eden hadisenin neyin nesi olduğunu görüşeceklerdi.
Bu sırada toplantıda bulunan İran başkadısı Mûbezan söz alarak gördüğü bir rüyâyı anlattı:
'Gördüm ki yüzlerce kükremiş deve, önlerine şaha kalkmış Arap atları olduğu halde Dicle suyunu geçti ve İran topraklarına yayıldılar.'
Kabe'deki Putların pek çoğu baş aşağı yıkıldı
Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah'ın evi olan Kâbe'yi putlarla karanlıklara boğmuşlardı. Ne var ki, henüz Tevhid temsilcisi Resûl-i Kibriyânın dünyaya gözlerini açması karşısında bile, çoğu yerlerine kurşun ile perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerlere yıkılıverdiler.
Bu hâdisenin ifâde ettiği mânâ büyüktü:
Dünyaya teşrif eden bu peygamberimiz, kendisine verilecek vazife gereği kapkaranlık şirk inancını ortadan kaldıracak, Tevhid inancını bayraklaştıracaktır. Ki bu vaad gerçek oldu Resûl-i Zîşan, kısa zamanda Kabe'yi cansız putlardan temizlediği gibi, gönüllerdeki putları da İslâm îmanı ile yok ediverdi.
Bin Seneden Beri Yanmakta Olan Mecûsilerin Kocaman Ateş Yığınları Bir Anda Sönüverdi
Mecûsiler bu ateş yığınını kendilerine ilâh kabul etmişlerdi. Efendimizin dünyaya teşrifleri ile birlikte bu kocaman ateş, sanki okyanusların istilâsına uğramış basit bir ateşmiş gibi sönüverdi. Demek ki, gelen zât, putperestlik gibi, ateşperestliği de bir çırpıda ortadan kaldıracak ve yeryüzünü Tevhid meş'alesiyle aydınlatacaktı.
Takdis Edilen Meşhur Sâve (Taberiyye) Gölü Bir Anda Kuruyuverdi
Bu da, gelen zâtın, doğan kişinin Allah'ın izni ile olmayan şeylerin takdis edilmesini yasaklayacağının ifâdesi idi.
Semâve Vadisi Taşan Seller Altında Kalıp, Suya Gark Oldu
Resûl-i Kibriya Efendimizin dünyaya gözlerini açtıkları geceydi. Taşan seller Semâve Vadisi ve Semâve şehrini sular altında bıraktı. Şehir halkı, dehşet içinde kalarak, çareyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu. Sonra da bir mektup yazarak durumu Kisrâ'ya bildirdiler ve kendisinden yiyecek ve içecek yardımı istediler.
Gök Kubbeden Salkım Salkım Yıldızlar Döküldü
Nebiyy-i Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri gecesinde hazan yaprağı gibi gök kubbeden yıldızlar döküldü.
Bu hâdise de şuna işâret ediyordu:
Bundan böyle şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur. 'Madem Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm vahiy ile dünyaya çıktı, elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık, kâhinlerin ve gâipten haber verenlerin ve cinlerin ihbarâtına (haberlerine) set çekmek lâzımdır ki, vahye bir şüphe irâs etmesinler ve vahye benzemesin. Evet, bi'setten evvel kâhinlik çoktu. Kur'ân, nazil olduktan sonra onlara son verildi.
O âna kadar görülmemiş bu hâdiselerin Resûl-i Ekremin doğumu sırasında meydana gelmeleri elbette tesadüf değildi. Bütün bunlar Âhir zaman Peygamberi Hazret-i Muhammed'in (a.s.m.) zuhurunu haber veriyorlardı.