ENPOLİTİK'İN DURUŞU ve 10. ADAM KURALI

ENPOLİTİK

Yazarımız Kerime Yıldız, Enpolitik.com'un eleştirel duruşunu ve farkını değerlendirdi.

 

Geçen hafta üzerinde durulmayı fazlasıyla hak eden bir hâdiseye şâhit olduk. Necip Fâzıl adına gece düzenleyen bir gazete, manşetteki duyurusunda bir hatâ yaptı. Abdurrahim Karakoç?un dizeleri altına Necib Fâzıl imzâsını attı. Herkesin başına gelebilecek bu hatâyı, dikkatli gözler, hemen fark edip eleştirdiler.

Yapılacak şey, çok basitti. Özür ve düzeltme?

Fakat eleştiriye tahammülsüzlük bile diyemeyeceğimiz bir durum yaşadık. Çünkü tahammülsüz olan, bir tepki verir. Tepki dahî verilmedi. Düzeltme yapılmadı. Deyim yerindeyse hatâyı yapanlar tınmadılar.

İşte eleştiriye tahammülsüzlük, bir süre sonra bu hâle getirir. Tınmazsınız ve düzeltmezsiniz. Kendini kusursuz görme hastalığının, kibrinin esiri olursunuz. Yanlışınız, başkasının doğrusundan üstündür artık. Düşmanlarınıza pabuç bırakmayan bu duruşu, dik duruş falan sanırsınız. Oysa içeriden çürüme başlamıştır.

Onuncu adam kuralını bilir misiniz? Sanırım World War Z filminden yayıldı. Daha doğrusu ben, bu filmden öğrendim. İsrail'de, gerçekleşmesi imkânsız görünen tehditlere karşı bu kural işletiliyor. On kişiden oluşan bir heyet var. Dokuz kişi, bir konu hakkında aynı hükmü verirse onuncu kişinin görevi,, itiraz edip zıddını araştırmak oluyor. Böylece başa gelmesi imkânsız görünen hâdise için tedbir alınıyor. 

Basında bu kuralı işletenler olduğunu duymuştum. Görevi sâdece itiraz etmek olan elemanlar varmış. İtiraz değerlendirilince pek çok yanlış düzeliyormuş. Artık uygulayan var mı bilemiyorum.

İşte enpolitik olarak bunu yapıyoruz. Kendi mahallemizde herkesin aynı fikirde olduğu konularda yanlışları göstermeye çalışıyoruz. Bizi, değil onuncu adam, adam yerine bile koymayanlar var ama umurumuzda değil. Eleştiri hakkımızı kullanıyoruz ve kullanacağız. Devlet ve millet adına sorumluluk hissediyorsak kimsenin, bizi adam yerine koymasını beklemeyiz.

Yola çıkarken bir isyan ahlâkımız olduğunu ifâde etmiştik. ?Sözümüz odun gibi olsun, yeter ki doğru olsun? demiştik.

Ahlâklı isyan, eleştirdiği yönetimden daha iyi bir yönetim hayâl eder. Yıkıcı değil, yapıcıdır. Böyle bir eleştirinin merkezinde, devlete ve millete karşı sorumluluk vardır. Bu sorumluluğun kaynağı da vicdandır.

Böyle bir duruşu sergilemek, özgür ruhların harcıdır. Esir ruhların veya ahlâkî değerleri umursamayan ikbâl arsızlarının anlayabileceği bir şey değil. Cesâret ister, irâde ister, inanç ister.

Eleştirel duruşumuzu hâinlik, fırıldaklık gibi değerlendirenler, zor zamanda ne yaptığımızı iyi biliyorlar. Gezi?de, 17-25 Aralık?da ve 15 Temmuz?da dik gibi değil, dimdik durduk. Hem ruhumuzla hem bedenimizle. Nedim Şener?in dediği gibi, 15 Temmuz?a dâir bir hikâyemiz var. Bizim için 2016, 364 gün değildi.

Şimdiki görevimiz, başa gelmesine ihtimal verilmeyen felâketlere hazır olunması için uyarmak, eleştirmek. Yanlış yapanlara, ?Yapma!? demek.

Bedeli, onuncu köyden de kovulmak olsa böyle devam edeceğiz.