Deniz Gezmiş, nasıl mitleştirildi?

 Deniz Gezmiş, nasıl mitleştirildi?

Mit, abartılmış, cilâlanmış kutsallaştırılmış hikâyeye denir. Bir söylemi olan her şey mit olabilir.

 

Mit, abartılmış, cilâlanmış kutsallaştırılmış hikâyeye denir. Bir söylemi olan her şey mit olabilir.

 

Günümüzde şahısların mitleştirlmesi, hikâyeyi sâhiplenen kültür çevresi ve medya tarafından yapılıyor. Bunun ülkemizdeki en tipik örneği ise Deniz Gezmiş.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, daha doğrusu mitleştirilmiş ifâdesiyle ?Denizlerin? kutsal (!) hikâyesi, 80?li yıllardan sonra yazıldı. Bunda 68 kuşağının basında ve medyada güç sâhibi olmasının büyük tesiri vardı.

İlk defa 14 Haziran 1968?de rektörün ?Hoş geldiniz buyurun? diye karşıladığı öğrenci lideri olarak basında yer alan Deniz Gezmiş, 1 Eylül 1969 târihinde üniversiteyi işgal ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi?nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 1970?den sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşan Gezmiş, Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan?la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu?nu 6 (THKO) kurdu. Daha sonra İş Bankası Emek Şubesi soygunu ve 4 ABD?li askerin Balgat?taki Tuslog Tesisleri?nden kaçırılması gibi eylemler gerçekleştirdi. Deniz Gezmiş ve arkadaşları 16 Temmuz 1971?de başlayan THKO-1 Davası?nda TCK?nin 146. Maddesini ihlâl ettikleri gerekçesiyle, 9 Ekim 1971?de idam cezasına çarptırıldılar. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevi?nde asılarak idam edildiler. İdam edildiklerinde dini telkin istemedikleri ve ?kahrolsun faşizm? diye bağırdıkları haberi gazetelerde yer aldı.

Öğrencilikten idama uzanan hikâyesi böyle olan Deniz Gezmiş?in mitleştirilmesi, 10 yıl sonra 7 Mayıs 1982?de Uğur Mumcu?nun Cumhuriyet gazetesindeki, ?Sesleniş? yazısıyla başladı:

?Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma.  Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi!?

Bu yazıdan 10 yıl sonra, yâni idamın 20 yılında Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ?bizim çocuklar? olarak anıldı. 6 Mayıs 1992 târihli Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasında Can Yücel?in ?Aşk olsun sana çocuk aşk olsun? mısrâı yer aldı. Çocuk olarak anılmak, bir dönem banka soymak dâhil birçok suça karışan marksist gençleri mâsumlaştırdı ve âilenin bir ferdi olarak algılattı.

İdamların 30. yıldönümünde ?çocuklar?ın yerini, ?fidan? metaforu aldı. Artık Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ?üç fidan?dılar. ?Üç fidan unutulmadı?, ?Üç fidanı binlerce kişi andı?, ?Daracağında üç fidan karanfillerle anıldı? cümleleri 30. yılın manşetleriydi. Üç Fidan, bir belgesel filme de adını verdi.     

Mitleştirmenin önemli bir kilometre taşı, hâki yeşili parkaydı.

Cem Karaca?ya göre parkayı şöyleydi:

Dedenin üç aylıktan alınmıştı o parka

Kirli yeşil bir renkti eskiceneydi parka

Üst cebi sökülmüştü kullanılmıştı parka

Oysa gerçek, çok farklıydı. Yıllar sonra, dedenin üç aylığıyla alınan parkanın başkasına âit olduğu ortaya çıktı. Yılmaz Aysan?ın Afişe Çıkmak (2013) adlı kitabında yazıldığına göre Deniz Gezmiş, o parkayı, ODTÜ?de saklandığı sırada 1970? in bir kış gecesi maskeli balo düzenlenen salonun vestiyerinden almıştı.,

İşte başkasına âit olan bu parkayı, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının avukatlığını yapan Halit Çelenk 2002?de Cumhuriyet?e şöyle anlattı:
?Türkiye?nin en tanınmış giysilerinden biri. Hemen tanınan ağır bir yeşil ve aslan yelesi gibi bir yaka. Canlı gibi duruyor. Kim bilir kaç kez Deniz?in ellerinin girip çıktığı ceplerde avuç içi izleri var. Fotoğrafı çektikten sonra özenle yerine kaldırılıyor.?

Erdal Öz, Gülünün Solduğu Akşam kitabında (1987), idam sırasında Deniz Gezmiş?in üzerinde yeşil parkanın olduğunu yazsa da idamın şâhitlerinden Halit Çelenk?in, idama dâir verdiği röportajlarında böyle bir bilgiye rastlanmadı.

Velhâsıl yeşil parka, Che Guevara?nın siyah, yıldızlı beresi gibi devrimci solun sembolü hâline getirildi.  

Denizlerin idamının 40. yılında, Ankaralıların infaz saatinde dinledikleri Rodrigo?nun Gitar Konçertosu da mitleştirme sürecinin efsânelerindendi. Deniz Gezmiş?in böyle bir isteği olduğuna dâir avukatı Halit Çelenk?in herhangi bir ifâdesi olmasına rağmen bunu kurgulayanlar oldu.

Aslı astarı olmayan bu kurgular, dönem dizilerine ilham kaynağı oldu. Basında ilmek ilmek örülen mitleştirme süreci, bu dizlerle tavan yaptı. Deniz Gezmiş, mitleştirmenin ötesine geçilerek âdeta ilahlaştırıldı ki bu, ayrı bir yazı konusu.

 

İşte Rıdvan Dilmen, bu mitleştirme sürecinin kurbanlarından biridir.

Enpolitik.com

 

Kaynak: Elif ESEN, Yazılı Basında İmgeler İkonlar Mitler ve Denizler