İnternethaber yazarı Süleyman Özışık, son KHK'daki 37. maddenin tehlikelerini anlattı.
İşte o yazı:
'Takvim yaprakları, 15 Temmuz darbe girişiminden bir, bir buçuk ay öncesini gösteriyor. Birileri, terör örgütü Daiş'in başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük kentlere saldırı hazırlığında olduğunu köpürte köpürte anlatıyor.
Bazı gazeteler, Avrupa'da yaşanan bombalama ve saldırı haberlerini emsal göstererek 'İstihbarat alındı, saldıracaklar' manşetleri atıyor, topluma muazzam bir korku pompalıyor.
Darbe girişiminden bir hafta önce...
'Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nda değişikliğe gidiliyor. Değiştirilen yasanın 2. maddesi, terör eylemlerine karşı askere sokağa çıkma imkanı veriyor. Öyle bir yasa ki polisi bile askerin emrine veriyor.
Darbe girişiminden sadece iki gün önce...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önüne getirilen yasa 13 Temmuz günü imzalanıyor, bir gün sonra da resmi gazetede yayınlanıp yürürlüğe giriyor. Yürürlüğe girer girmez, darbe girişimi yaşanıyor, asker sokağa iniyor.
O geceyi hatırlayın!
Askerin sokağa çıktığı bilgisi geldiğinde herkes, 'Herhalde bahsi edilen Daiş saldırısından dolayı asker sokağa çıktı' diye yorum yapmış ve bir süre olanı biteni izlemekle yetinmişti.
Bu can sıkıcı hatırlatmayı şundan dolayı yaptım.
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki terör örgütleri ile onların arkalarındaki baronlar bize kendi elimizle darbe yaptırıyor ve farkında bile olamıyoruz.
Önceki gün benzer bir durum daha yaşandı.
Olağanüstü Hal kapsamında 2 yeni Kanun Hükmünde Kararname daha yayınlandı. Bu kararnamelerde bilmem kaç kişinin ihraç, kaç kişinin göreve iade edildiği açıklandı falan, filan...
İşin orasını tartışmayı sonraya bırakalım.
Çünkü tartışmamız gereken daha acil ve daha önemli bir madde var o kararnamelerde...
Bir madde ki herkes gibi beni de dehşete düşürdü. Buna göre, darbe ve terör ihtimali olan eylemlerde halkın sokağa inmesine her türlü müdahelesine imkan veriliyor.
Lafı hiç uzatmadan söyleyeceğim.
Bu maddeyi kim düşündü, Cumhurbaşkanı'nın önüne kim getirdi orasını bilemiyorum. Bildiğim şu ki bu maddenin, 15 Temmuz öncesinde bize yutturulan 'Asker sokağa insin' maddesinden herhangi bir farkı yok.
Bu madde Türkiye'nin başına tamiri, telafisi mümkün olmayan belalar açar. Hele hele ülkenin Doğu ve Güneydoğu'sunda PKK'nın çok uğraştığı ve bir türlü çıkaramadığı iç savaşın fitilini ateşler.
Daha açık yazmam gerekirse...
Sınırımızın dibindeki YPG isimli terör örgütü, bundan iki hafta önce, 5 bin olan terörist sayısını 30 bine çıkarma kararı aldı. Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan eden Donald Trump da bu kararı imzaladı ve 2018 yılında yeni silah yardımları yapacağını açıkladı.
Bu, şu demek:
Ülkenin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yakın zamanda YPG ve PKK'nın yeni terör eylemleri olacak.
6-8 Ekim'de gerçekleşen Kobani olaylarını hatırlayın. Tıpkı o dönemde olduğu gibi PKK sempatizanlarının katliam yapmalarına zemin hazırlanacak. Uzun yıllar sonra huzura kavuşan bölge insanı, bu yeni terör eylemleri ile rahatsız edilecek, onların da sokağa çıkmalarına ve terör örgütüne karşı durmalarına imkan verilecek.
Böylece, 30 yıldır başarılamayan bir iç savaş ortamı hazırlanacak.
Olayların zaman içinde büyük metropollere taşındığı, bir yanda PKK sempatizanlarının, diğer yanda vatanseverlerin sokağa çıktığı bir ortam düşünün!
Bu durum bizi, hayal edemeyeceğimiz felaketlere sürükler.
Mesele bununla da kalmaz.
'Vurdum, çünkü teröristti' diyenlerin sayısında patlama yaşanır. Demokratik protesto hakkını kullanan grupların 'terörist' diye saldırıya uğradığı döneme girilir.
Bu işin önü alınmaz, alınamaz.
Yapmayın Allah aşkına!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kanunlarında 'Güvenliği ve asayişi sağlama görevi, devletin ve devletin emrindeki kolluk kuvvetlerinin tekelindedir? maddesi varken, bu işe sivil vatandaşları ekleme düşüncesinden bir an evvel vazgeçin lütfen!
Kaldı ki...
Vatanını canından aziz bilenlerin sokağa çıkması, darbecilere ve teröristlere karşı direnmesi bir maddeye bağlı olamaz.
Olmamalı...
Halkın tamamı 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana zaten 'Gece bekçileri' gibi uyanık bir vaziyette vatan nöbeti tutuyor. Eğer bir sıkıntı yaşanırsa, ülkenin liderinin yapacağı bir çağrı yeter.
'Halkımı sokaklara, meydanlara ve havaalanlarına davet ediyorum'demesi yeter! O çağrının bir çığlık dalgasıyla cevap bulacağına şek şüphe yok!
Hem de ölümüne, ölümüne...'