Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 696 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'nin (KHK) 121. maddesiyle getirilen düzenlemelere ilişkin, 'Burada iki şey var. Cezai sorumsuzluk getiriyorsunuz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir. Af getiriyorsunuz, KHK ile af getiremezsiniz.' ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Habertürk televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
ABD'nin Türk vatandaşlarına yönelik vize kısıtlamasını kaldırmasına ilişkin Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün ülkelerle ilişkilerinin iyi olmasını istediklerini belirterek, 'Türkiye hem kendi ülkesinde hem de dışarıda barışı, özgürlüğü savunan bir ülke konumunda olmalı.' dedi.
Türkiye ve ABD arasındaki vize krizinin aşılmasının güzel bir olay olduğunu ancak Türkiye ve ABD'nin yaptığı açıklamalar arasında çelişki bulunduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''ABD Büyükelçisi 'Türkiye Cumhuriyeti tarafından bir güvence verilmiştir' deniyor. Söz konusu güvencelere karşılık, ABD vize yasağını kaldırdığını söylüyor. Buna karşın, Türk büyükelçiliği 'Biz hiç kimseye güvence vermedik' diyor. Eğer 'Güvence bize verildi ve biz bu güvence nedeniyle vizede yaşanan krizi aşıyoruz' diyorlarsa gerçekten ortada bir sorun var demektir. Neden iki taraf aynı metin üzerinde ortak bir açıklama yapmazlar. Elbette biz kendi büyükelçiliğimizin yaptığı açıklamaya inanacağız. Hangi güvenceyi verdiler? Bizi rahatsız eden bu.'
'Bu kadar insan boşu boşuna neden hapishanede kaldı'
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 11 bin 480 kişinin iradesi dışında telefonuna ByLock yüklendiğini tespit ettiğini ve sonrasında tahliyeler yapıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bir hatadan ötürü kaç kişinin içeride olduğunun bilinmediğini, bunun tespit edilmesi gerektiğini kaydetti.
Sınırlı sayıda insanın tahliye edildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Benim bildiğim Cumhuriyet gazetesinin bir çalışanına yönelik bu yöntemle telefonuna yüklenmiş olduğu ve uzun süredir hapiste olduğu bildiğimiz bir gerçektir. Bu, şunu gösteriyor; devletin kurumlarının sağlıklı çalışmadığını gösteriyor. Bunu siz yeni mi keşfettiniz? Bu kadar insan boşu boşuna neden hapishanede kaldı? Neden bu kadar büyük bir insan kitlesi gereksiz yere suçlamalara muhatap oldu? Birilerinin bunun hesabını vermesi lazım.' diye konuştu.
696 sayılı KHK'nin 121. maddesiyle getirilen düzenlemeleri eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'Sayın Binali Yıldırım'a kim bilgi verdi bilmiyorum. Biz Anayasa Mahkemesine yasalaştıktan sonra başvurduk. Anayasa Mahkemesi şu ana kadar karar vermiş değil. Anayasa Mahkemesine, Sayın Başkanına ve üyelerine çağrı yapalım. Buna bir an önce baksınlar. Hukuka uygun mudur değil midir, oturup kararlarını versinler. Biz hukukun gereği neyse, yasa bize hangi yetkileri vermişse kullanıyoruz. Binali Bey'den bizim isteğimiz, Anayasa Mahkemesine sorsun. Bizim dilekçemiz orada, eğer ulaşamıyorsa söz veriyorum ben bir örneğini gönderebilirim.'
Sadece darbe girişimine değil bütün darbe girişimlerine karşı olduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, darbeye karşı çıkan halkın gösterdiği kahramanlığa da saygı duyduklarını söyledi. Daha önce demokrasiye bir kasıt olursa, vatandaşların direnme hakkını kullanmaları gerektiğini söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bunu bir grup toplantısında dile getirdiğini ve en çok hükümetten eleştiri aldığını belirtti.
Direnme hakkını kullananların hiçbir zaman suçlanamayacağını savunan Kılıçdaroğlu, demokrasiye ve insan haklarına bir kasıt varsa insanların direnebileceğini söyledi.
Tankın önüne çıkan, altına yatan, hayatını kaybeden 250 şehit ve gazinin olduğunu ve hiç kimsenin suçlanmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'Bu yasa parlamentoya geldiğinde yasa çıktı mı? Kimse itiraz etmedi. O zaman sorun nerede? Köprüde askerler linç edildi, yani öldürüldü. Bir rütbesiz askerin günahı nedir? Komutanı talimat vermiş, çıkacaksın dışarıya... Hepimiz askerliğin kurallarını biliyoruz. Komutanın emri tartışılmaz. Komutana birşey yapmıyorsunuz ama eri linç ediyorsunuz. Köprüde linç edilen askerlerin haklarının aranması lazım. Komutana her türlü cezayı verin hiç itirazımız yok ama linç girişimi doğru değil. Ben bunu 15 Temmuz'dan sonra Saray'a gittiğimde de söyledim. Bu açıklama o linç girişimine af getiriyor. Burada iki şey var. Cezai sorumsuzluk getiriyorsunuz. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisindedir. Af getiriyorsunuz, KHK ile af getiremezsiniz. Parlamentoda nitelikli çoğunluk sağlanmadan af da getirilemiyor. Bir de geleceğe dönük düzenleme getiriyorsunuz. Af gelecek için de dokunulmazlık. Gelecek için nasıl dokunulmazlık, milletvekillerine sağlanan dokunulmazlıktan çok daha güçlü bir dokunulmazlık.'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Anayasa Mahkemesi, şu anda Anayasa'nın askıya alınmasına yol açmıştır. Şu anda Türkiye'de Anayasa uygulanmamaktadır. Bir Kanun Hükmünde Kararname ile 'Anayasa Mahkemesini kapattım' derlerse kapanır.' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Habertürk televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
CHP'nin OHAL kapsamında yayımlanan 695 ve 696 sayılı KHK'lerle ilgili Anayasa Mahkemesine başvurusuna ilişkin Kılıçdaroğlu, 'Bu ağır tabloyu Türkiye'nin gündemine getiren Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesi, şu anda Anayasa'nın askıya alınmasına yol açmıştır. Şu anda Türkiye'de Anayasa uygulanmamaktadır. Bir Kanun Hükmünde Kararname ile 'Anayasa Mahkemesini kapattım.' derlerse kapanır.' dedi.
Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesinin 'Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerini eğer KHK değiştirirlerse ben buna bakmam' görüşünde olduğunu ileri sürdü.
Anayasa Mahkemesinin 121. maddesini hatırlatan Kılıçdaroğlu, 'Anayasa Mahkemesi başkanına ve üyelerine sormak isterim. Kış lastiğinin, taşeron işçiliğin, Milli Eğitim Vakfının, afların, ihale yasasının OHAL ile ne ilgisi var? 'Ben bunlara bakmam' diyor.' şeklinde konuştu.
'Gelin kararınızı tekrar gözden geçirin'
Anayasa Mahkemesine önemli bir fırsat verdiklerini savunan Kılıçdaroğlu, 'Sen geçmişte bu kanun hükmünde kararnameleri Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeler bağlamında denetliyordun. Sen bu kararından hükümetin baskısıyla vazgeçtin. Anayasa Mahkemesi üyeleri korktular, vazgeçtiler. Lütfen geçmişte verdiğiniz karardan nasıl döndüyseniz, yanlışa saptıysanız, şimdi size tekrar doğruya sapma imkanı veriyoruz. Gelin kararınızı tekrar gözden geçirin. Oturun, kendi aranızda konuşun. Türkiye'yi bu felaketten kurtarın.' ifadelerini kullandı.
OHAL kararlarına bakmayacağını söylerse Anayasa Mahkemesi üyelerinin tarihin önünde hukuken mahkum edilmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, 'Bu Anayasa Mahkemesi bizim bildiğimiz türden Anayasa Mahkemesi değil.' dedi.
'TBMM Başkanı Meclisin haklarını korumalı'
Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanının Meclisin haklarını koruması gerektiğini ifade ederek, 'Ama ondan tık yok. Meclisin yetkileri elinden alınıyor, kanun hükmünde kararnameyle OHAL'i gerektiren konular değil de başka konular ağırlıklı olarak bir yasa gibi yayınlanıyor.' şeklinde konuştu.
CHP'nin, Parlamentoda her türlü mücadeleyi yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, 'Gönül isterdi ki Parlamentonun onurunu ve iradesini korumak sadece CHP'ye ait olmasın, 550 milletvekilinin bu konuda çaba harcaması lazım. AK Parti grubu içinde de bir rahatsızlık var. Biz bunu da gayet iyi biliyoruz. Milletvekillerinin gelip bizim milletvekilleriyle konuşurken bunu dillendirdiklerini biliyoruz. Ama bugün geldiğimiz noktada onların iradeleri baskı altında. Özgür iradelerini kullanamıyorlar.' dedi.
'Fatih Bey bir akademisyendi'
Tutuklu yargılanan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun eski başdanışmanlarından Fatih Gürsul'a 'Silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine ilişkin Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:
'Fatih Bey bir akademisyendi. Fatih Bey, bir iletişimci aynı zamanda. Mitinglerden önce ve sonra gittiğimiz ilde hangi sorunlar genel başkan tarafından dile getirilsin diye küçük bir alan araştırması yapılırdı. Ben miting alanına girmeden önce Fatih Bey bana 'Şu alanlarda konuşursanız daha etkili olur.' diye, miting bittikten sonra yine aynı grup, konuşmadan ne kadar memnun olundu, anlatımlar ne kadar yerini buldu, araştırma yapılır, bana anlatılırdı. Fatih Bey'in pozisyonu buydu. Fatih Bey'in partimizde başka bir pozisyonu yok. Ayrıca Fatih Bey Elazığ'dan milletvekili adayı oldu ama kazanamadı.'
'Bu üç ismi sayın Başbakana verdim'
Fatih Gürsul'un FETÖ bağlantısıyla ilgili bir bilgilerinin olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, 'Bizim istihbarat örgütümüz yok. Sayın Başbakana şunu da söyledim; o dönem gazetelerde üç veya dört arkadaşımızla ilgili FETÖ'cü iddiasıyla haberler de vardı. Bu üç ismi sayın Başbakana verdim. 'Bakın, bunlar gerçekten böyle mi değil mi?' dedim. O da 'Ben bakacağım' dedi. Ama şu ana kadar bize bir geri dönüş yok.' diye konuştu.
Hayatında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile yan yana gelmediğini, telefonla konuşmadığını belirten Kılıçdaroğlu, 'Onlar günün 24 saatinde yan yanaydılar. Devletin parasına FETÖ'nün damgasını vurdurdular. Bu kadar yüzsüzlük olur mu? Devletin parasına bir terör örgütünün damgasını vurdurmak alçaklıktır. Bir devletin kozmik odasını terör örgütüne kim açtı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün sırlarını terör örgütüne açtılar.' şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu, 'Ne yaparlarsa yapsınlar, hiç umrumda değil. Ne yapacaklar? Bizim verilmeyecek hesabımız mı var? Verilmeyecek hiçbir hesabımız yoktur.' dedi.
'O kararı veren hakim, hakim değildir'
Enis Berberoğlu'nun yargılandığı davaya ilişkin Kılıçdaroğlu, 'O kararı veren hakim, kimse kusura bakmasın, hakim değildir. Enis Berberoğlu siyasi rehindir.' değerlendirmesinde bulundu.
Anayasa Mahkemesinin kararının ortada olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, alt mahkemenin Anayasa Mahkemesinin kararına direndiğini ileri sürdü.
'Oturup düşünmesi lazım hükümetin'
KHK'de yer alan 'tek tip kıyafet' uygulamasına ilişkin Kılıçdaroğlu şu ifadeleri kullandı:
'Guantanamo örneği verildi. Birisi, Erdoğan'a bilgi versin. Bu, ABD sınırları içinde bir yer değil. ABD topraklarında böyle bir yer kuramazsınız. Amerikan hukuku buna izin vermez. Bütün dünyanın lanetlediği bir olaydır. Siz bu örneği veriyorsunuz. Kendi ülkenizde de 'Biz bunun daha hafifini yaptık, daha ağırını yapabilirdik.' diyorsunuz. Bu şu demektir; ben kendi insanıma her türlü zulmü, hakareti yapabilirim. Amerikalı götürdü yurt dışında yaptı ama ben kendi ülkemde bunların hepsini yapabilirim.'
Ceza İnfaz Kanunu'nun 2'nci maddesini okuyan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
'Siz aşağılayıcı bir düzenlemeyi getiriyorsunuz. Bu insanlar mahkum olmadı ki. Tek tip elbise giydirmek ne demek? Yargıcın, mahkemenin değil, siyasetin mahkum ettiği kişilere ben bu elbiseyi giydireceğim. Yarın berat ederse... Olsun. Onun onuru yok mu, kişiliği yok mu, o kıyafeti giydirdiğiniz andan itibaren onu mahkum ediyorsunuz zaten. Yarın beraat ederse ne olacak? O fotoğraflar çıkacak gazetelerde. Oturup düşünmesi lazım hükümetin. Evrensel hukuka, insan haklarına bakması lazım. Türkiye'yi dünyaya rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye'yi dünyaya rezil ettiler, rezil ediyor.'
'Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur'
Hitler'in danışmanının 'Karar verirken, Hitler'i düşüneceksiniz, neyi düşünüyorsa, neyi öngörüyorsa ona göre karar vereceksiniz' dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, bugün Türkiye'nin aynı durumda olduğunu öne sürdü.
Türkiye'de yargı bağımsızlığının kalmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, 'Hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Ben bunu söylediğimde de kızıyorlar.' dedi.
Almanya'da Focus dergisine verdiği röportajda da bu ifadeyi kullandığının ve Türkiye'nin iç meselelerini dünyada tartışılır hale getirmekle eleştirildiğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:
'Bunu söyleyen arkadaşlar herhalde iletişimdeki teknolojiden bihaberler. Bugün burada konuştuğumuzu 15 saniye sonra Amerika'daki bir Türk vatandaşı görebilir, duyabilir, işitebilir, okuyabilir. Bundan haberleri yok mu bunların? Ben 'Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur' diyeceğim. Bu, Alman gazetesinde yer alacak. Vay 'Sen bizi Almanya'da kötüledin'. Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yok ki. Kimin can ve mal güvenliği var?'
O zaman 'can ve mal güvenliği' ifadesine ilişkin CHP'den bir yalanlama geldiğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, 'Böyle değildi o, daha farklı bir ifadeydi. 'Can ve mal güvenliği' değildi orada. Şu anda ben, onu da tam hatırlamıyorum. Farklı bir ifadeydi o. Doğru o ifadede bulunmamıştık. Ama Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği olmadığını ben TBMM'de 550 milletvekilinin önünde de söyledim. Kimse kalkıp da 'Ey Kılıçdaroğlu, sen böyle diyorsun ama herkesin can ve mal güvenliği vardır.' demedi.' ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin, 'Demokrasiden yana olanların en az yüzde 60'ı sağlaması lazım. Çünkü Türkiye'nin sorunları çok ağırlaştı ve derinleşti. Bu sorunu çözecek olan demokrasi güçleridir.' dedi.
Kılıçdaroğlu, Habertürk televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
'ABD'deki Sarraf davasının Türkiye'ye yönelik ekonomik sonuçları olursa CHP'nin tavrı ne olur?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, 'CHP'nin tavrı şu olur. Kesinlikle Türkiye Cumhuriyeti devleti ya da hükümetinin 5 kuruş ödememesi lazım.' ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bir daha söylüyorum. Rıza Sarraf dolayısıyla, ambargo dolayısıyla, rüşvetçi, şarlatan dolayısıyla eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti ya da hükümeti bir tazminata mahkum edilirse, bütçeden bir tek kuruşun ödenmemesi lazım. Buna karşı çıkacağız. Gideceksin, o parayı o sahtekarlardan alacaksın. Malını, mülkünü satacaksın. Üç bakanın dünya kadar malı varlığı var. Aldığı rüşvetler var. 8,5 milyar dolarlık bir rüşvetten bahsediliyor. O parayı bulsunlar. Götürüp ödesinler. Benim fakir fukaranın hakkını niye ödeyecekler? Ya da kendi mallarını satıp ödesinler.'
Başka bir soru üzerine Türkiye'deki siyasetçilerin yurt dışında yargılanmasını kesinlikle doğru bulmayacaklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, 'Üç bakan Türkiye'de yargılansın, itirafçı olur üçüde. Üç tane rüşvet alan bakan var, bunlar yurt dışına çıkamazlar. Türkiye'ye düşen, hukuk devletine düşen, rüşvet olaylarının üzerine yürümek, fakir fukaranın hakkını korumak. Kim rüşvet aldıysa belgeleriyle ortaya koyup yargılamak.' diye konuştu.
Türkiye'de yeniden bu dosyanın açılmasının ABD'nin ekmeğine yağ süreceğine yönelik eleştirilerin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, 'Bu dosyayı açmak Türkiye Cumhuriyeti'nin onurunu korur. 'Biz kendi ülkemizde rüşvet yiyen bakanları, rüşvet alan bürokratı yargıladık ve mahkum ettik.' denir. Kim size bir şey söyler. Rüşvet alanı yargıladınız ve mahkum ettiniz, hangi devlet sizi eleştirecek. Hangi devlet size yaptırım uygulayacak. Bunlar nasıl konuşuyorlar. Bunlar ağızlarından çıkan cümlenin anlamını biliyorlar mı?' değerlendirmesinde bulundu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun Twitter üzerinden Man Adası belgelerine ilişkin, 'Ya iddialarını ispat et, ya da istifa et.' dediğinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, 'İspat ettik, neyi ispat edeceğiz? Süleyman Soylu kim? Benim muhatabım değil. Kim Süleyman Soylu?' ifadelerini kullandı.
Açıkladığı belgelerin gerçek olduğunu tekrarlayan Kılıçdaroğlu, Man Adası'nda kurulan şirkete ilişkin belgeleri savcılığa verdiklerini ayrıca suç duyurusunda da bulunacaklarını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söz konusu iddialara ilişkin 'Bu bir şirket satışıdır.' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'Hangi şirketin satışıdır bu? Çık şirketin adını açıkla. Şu ana kadar bir cevap yok. Sıkıştı. Ben bu açıklamaları yaparken kimseye hakaret etmiyorum, elimde belge olmadan konuşmuyorum. 'Sahte.' diyorlar. 'Şu belge sahtedir.' desin, ben onun doğru olduğunu önüne koyayım. Halk Bankası orada, gitsin baksın. Uluslararası bankacılık sistemine girdiği için asla yok edemezler bu belgeleri. Şimdi ben gözlerinden öperek tekrar soruyorum. O satılan şirket hangi şirket? Benim çocuklarım Man Adası'nda şirket kurmuş olsaydı, yer gök inlerdi. Ben bu milletin vicdanına seslendim, etkisi ne derece oldu bilemem. Bu temiz para değil, kara paranın aklanmasıdır. O yüzden şirketin adını açıklamıyorlar. Belgeler sahteyse ellerine büyük bir fırsat verdik, açsınlar Meclis Araştırma Önergesi açıklasınlar.'
Belgelerin nereden geldiğine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiye'de ülkesini seven çok sayıda bürokrat olduğunu söyledi.
İlgezdi'nin görevden alınması
Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi'nin görevden alınmasına ilişkin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Daha çok şeyler olacak.' ifadesini kullandığının hatırlatılması üzerine de Kılıçdaroğlu, 'Sen Türkiye'yi mi yönetiyorsun, istihbarat örgütünün başında mısın? Zaten bizim belediyelerimiz 365 günün 200 gününde denetleniyor. Gelsinler denetlesinler, 'Niye denetlediniz?' dedik mi? O dosyalar üzerinde ben sordum takipsizlik verilmiş.' dedi.
Kızının dairesine ilişkin bir milyon dolar yakıştırmaları yapıldığını, kızının da bu iddiayı ortaya adan gazete patronuna evi 100 bin dolara satmaya hazır olduğunu içeren bir mektup gönderdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, mektubun 'Adalar manzaralı olmayan evimde güle güle oturun.' şeklinde bittiğini aktardı.
'Biz hayatımızda bir milyon doları bir arada görmedik.' diyen Kılıçdaroğlu, kendisi ve bütün yakınlarının mal varlıklarının araştırılması için önerge verdiklerini vurguladı.
Kılıçdaroğlu, başka bir soruyu yanıtlarken, CHP tabanının İYİ Parti'ye kaydığı yönündeki iddiaların doğru olmadığını söyledi.
İktidarın bir erken genel seçim kararı alması durumundaki soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, 'Hiçbir sakıncası yok memnun oluruz.' şeklindeki görüşünü dile getirdi.
Yunanistan Savunma Bakanı ile yaşadığı 18 ada tartışmasına değinen Kılıçdaroğlu, 'Yunan Savunma Bakanı, '18 adayı gel al, alabiliyorsan.' dedi. 18 ada, Yunan askerleri tarafından işgal edilmiş durumda. Sen milliyim diyorsan, bu konuda tek cümle kurmadın. Rıza Sarraf'ı anlıyorum, ama 18 adayla ilgili niye konuşmuyor?' değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanlığı adaylığı
Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı yönündeki bir soru üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, 'Cumhurbaşkanlığı için biz parti olarak oturup karar vereceğiz. Bu kararı tek başımıza almayacağız. Kamuoyu yoklamaları yapacağız. Şu aşamada bu konu çok gündemimizde değil.' yanıtını verdi.
'Aday olacak mısınız?' sorusunun tekrarlanması üzerine Kılıçdaroğlu, 'Olabilir tabii. Dediğim gibi yeri ve zamanı gelir, oturulur, konuşulur, bir karar verilir.' açıklamasında bulundu.
CHP iktidarında bütün taşeron işçilere kadro vereceklerini belirten Kılıçdaroğlu, kişi başına gelirin ise en az 25 bin dolar olacağını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde finalin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında olması durumunda bir sağ sol süreci yaşanıp yaşanmayacağına dair soruyu şöyle yanıtladı:
'O süreç bir sağ sol süreci değil. O süreç iki aşamalı bir süreç. Bir, demokrasiden yana olanlar, bir de demokrasiye karşı olup, otoriter rejimden yana olanlar. İkili bir yapı var. Demokrasiden yana olanlar bir arada olacak, bunun sağı solu yoktur. Burada ülkücüler de milliyetçiler de demokratlar da olacak... Bir de otoriter rejimden yana olanlar. İkiye ayrılacak toplum. Demokrasiden yana olanların en az yüzde 60'ı sağlaması lazım. Çünkü Türkiye'nin sorunları çok ağırlaştı ve derinleşti. Bu sorunu çözecek olan demokrasi güçleridir.'
Akşener'in açıklamaları
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 'CHP ile ittifak yapmam.' açıklamasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, ittifakların partiler arasında değil, belirli düşünce çerçevesinde olabileceğine dikkati çekti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Akşener, Cumhurbaşkanlığı seçiminde 'CHP'nin adayı ikinci tura kalırsa destekleriz.' dedi ne dersiniz?' sorusunu yanıtlarken, 'Teşekkür ederiz. Demokrasiden yana ikinci tura kim kalıyorsa biz ona kesintisiz ve koşulsuz destek veririz. Ama belli ilkeler olmalı. O ilkelerden yola çıkaracak. Demokrasi, yargı bağımsızlığı...' ifadelerini kullandı.
Akşener ve Gül'ün adaylığı
'Cumhurbaşkanlığı adaylığı noktasında Meral Akşener ve Abdullah Gül isimleri çokça dillendiriliyor. Demokrasiden yana isimler olarak değerlendiriyor musunuz?' sorusunu da cevaplayan Kılıçdaroğlu, 'Demokrasiden yana isimler olarak değerlendiriyorum. Kim demokrasiyi savunuyorsa, biz koşulsuz destek veririz. Bu bir parti meselesi değil, mesele bir Türkiye meselesi. Siz sorunu parti meselesine indirgerseniz Türkiye'nin geleceğine ihanet etmiş olursunuz. Türkiye'ye kim demokrasiyi getirecekse bizim başımızın üstünde yeri var.' diye konuştu.
Kurultay tartışmalarına yönelik başka bir soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, 'Bizden bir partili 'Ben ne olacağım.' diyorsa derhal partiden istifa etmeli. 'Biz ne olacağız.' diyorsa başımın üstünde yeri var. Kimse kişisel çıkarlar üzerine bu partide siyaset yapamaz. Biz dava adamı arıyoruz. Kendisini Türkiye'nin geleceğine adamış insanlarla yola çıkmak istiyoruz.' değerlendirmesini paylaştı.
Muharrem İnce'nin adaylığıyla ilgili soruyu üzerine ise Kılıçdaroğlu, İnce'nin iyi bir partili olduğunu ve aday olabileceğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, 'Biz koltuklara mahkum değiliz, koltuk tutkunu da değiliz.' dedi.
Kılıçdaroğlu, genel başkan adaylığını kolaylaştıran düzenlemeyi de getirdiklerini ve isteyen partililerin eskiye nazaran kolayca aday olabildiğini anlattı.
Rıdvan Dilmen'in Cumhurbaşkanı Erdoğan için 'Parkasız Deniz Gezmiş' benzetmesi yaptığı anımsatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
'Deniz Gezmiş, bizim siyasal tarihimizin ve gençlerimizin önderlerinden birisidir. Deniz Gezmiş, bu ülke için, bu ülkenin geleceği için hayatını feda eden kişidir. Darağacına onuruyla yürüyen kişidir, darbe döneminde asılan bir kişidir. Düşüncelerinden ödün vermeyen bir kişidir. Söylediği her sözün arkasında kapı gibi duran kişidir. O nedenle bu ülkenin bütün gençleri hangi görüşten olursa olsun Deniz Gezmiş'e saygı duymuştur. O kendi ifadesiyle emperyalizme karşı çıkmıştır. Ona herkes saygı duyar. İdamı yanlıştır. Siyasi idamların hepsi yanlıştır. Menderes'in, Fatin Rüştü Zorlu'nun idamı da yanlıştır. Siyasi idamlar tarihin hiçbir döneminde o topluma yarar getirmemiştir. Deniz Gezmiş ile Erdoğan arasında bir kıyaslama tarihe ihanettir ve asla doğru değildir.'
Kemal Kılıçdaroğlu, tüm vatandaşların yeni yılını da kutladı.