OSMANLI'DA YILBAŞI NASIL KUTLANIRDI?

Osmanlı zamanında yılbaşı kutlamaları yapılır mıydı? Peki Cumhuriyet'in ilk yıllarında yılbaşı kutlamaları nasıldı? İlk piyango çekilişi ne zaman yapıldı? Sizin için araştırdık...

Güncel 31.12.2017 21:33:43 0
OSMANLI

 


Osmanlı?nın kullandığı takvim hicri takvim olduğu için, yılın ilk ayı yani ?yılbaşı?sı Muharrem ayına takabül ediyor. 

İslam alemi için, Muharrem ayı ise Ramazan ayından sonra en önemli aydır. Bu ay; Hz. Nuh?un gemisinin Cudi Dağı'na indiği, Hz. Adem?in tövbesinin kabul edildiği, Hz. Yunus?un balığın karnından çıktığı, Hz. Eyyüb?ün yaralarının iyileşip, dualarının kabul olduğu bir aydır. 


''Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü (savaşılması) haram (kılınmış olan, muhterem ay)lardır. İşte doğru din budur... ' (Tevbe, 36)


İşte ayet-i kerimede bildirildiği gibi, Allah katında geçerli olan asıl takvim, Muharrem ile başlayan, Zilhicce ile biten, ay takvimidir. Bu on iki ayın dördü, Allah katında muhteremdir. Bu aylarda insanların savaşması yasaklanmıştır. Muharrem ayı da hem hicri yılın ilk ayı, hem de haram ayların ilkidir. Muharrem kelimesinin manası da 'muhterem kılınmış' demektir.

Hz. Ömer devrinden itibaren Müslümanlar, Peygamberimizin Medine'ye hicretini takvim başı olarak kabul etmiştir. Takvimin adına ise Hicrî takvim denmiştir.

 

 

 

 

Muharremiye

 

Osmanlı İmparatorluğu'nda yılbaşı kutlanıyor muydu? Hicri takvim kullanılan Osmanlı'da yılbaşı olması nedeniyle Muharrem ayında neler yapılırdı? Bu sorunun cevabı Osmanlı'nın ilk yılları ile son dönemleri arasında çok değişiyor. Osmanlı'nın zayıfladığı, Batı özentisinin artmasıyla birlikte yılbaşı kavramı da 'Batılı'laşıyor.

Osmanlı Devleti'nde; yılbaşının ilk ne zaman kutlanıldığı tam bilinmiyor. Ancak; Muharrem ayının girişi vesilesiyle şairlerin şiirler yazdığı görülüyor. Padişaha takdim edilen bu şiirlerde, hem yeni yıl tebrik ediliyor, hem de muharrem ayının ümmete hayırlar getirmesi için Cenab-ı Hakk'a dua ediliyor. 

Vakanüvis yani tarihçi  Ahmet Lütfi Efendi, 1 Muharrem 1129 tarihinde yeni yıl tebriği için şu beyitin yazıldığını anlatır:


?Yazıldı hame-ı kudretle çarha bu tarih Mübârek ola şâhinşâha Mâh-ı sâl-ı cedîd? 

 

1249 yılında Hoca Ayni Efendi yılbaşı için şu beyiti takdim etmiştir :


'Ömr-i Hân-ı Mahmûd?u etsin bin sene îzid hemân
Bârekallah bin iki yüz kırk dokuzdur sâlimiz '

 

1251 yılı için Zeynelabidin Efendi ise yılbaşında Sultan Mahmud'a şu beyiti takdim etmiştir :


? Hüdâ nev-şâli mes?ûd eyleye Sultan Mahmûd?a?

 

1263 yılı için Ahmet Lütfi Efendi'nin Abdülmecîd Hân?a  yazdığı beyit ise şöyledir :


'Tarih-i ferâh-fâlini
Nazm eyledi Lütfi kulu
Mes?ud ede nev-sâlini
Abdülmecîd Hân?a Allah '

 

Osmanlı padişahları, yılın bu ilk ayında hediyeler dağıtırlar. Dağıtılan bu hediyelere, bahşişler ise  ?Muharremiye? adı verilir. Dağıtılan bu özel hediyelerden bazılarının isimleri ise şunlar:  Hırka baha, entâri baha, niyaz, kurbâniye, ramazaniye, ?îdiye, nevrûziye?

 

 

Osmanlı dönemindeki yılbaşı kartpostalları 


Osmanlı'da, özellikle son dönemlerinde, gazetelerde yılbaşı kutlamaları haberleri yapılmıştır. 

21 Nisan 1901 tarihli İkdam Gazetesi  yılbaşını okuyucularına şöyle duyurmuştur :


?Sal-i Cedid- 1319-Bugün re?si sene-i hicriye olmak hasebiyle adat-ı kadime-i saltanat-ı seniyyeden olmak üzere bi?l-cümle vükela-yı feham ve vüzera-yı izam ve ulema-yı ilam ve rical-i kiram hazeratı Mabeyn-i Hümayun-u cenab-ı mülukane canib-i alisine bi?l-azime hak-i pay-i maeali ihtiva-yı velinimet-i azamiye  arz-ı tebrikat-ı sadıkane eyleyeceklerdir.?

 

                               

                                                21 Nisan 1901 tarihli İkdam Gazetesi

 

Aynı yıl Marmara Ereğlisi Liman Reisi Katib-i Fırkateyn Ahmed Tevfik, yılbaşı olması nedeniyle Sultan II. Abdülhamit?e şu şiiri yazmıştır :


?Hazret-i Sultan ?Hamid? Han-ı adalet-i pişeye
İşbu sal-i hicreti Hakk eylesün ıyd-i said
Din ü devlet asr-ı iclalinde şan aldı heman
Ömrünü, ikbalini efzun ede Rabbi?l-Mecid
İftihar eyler vücud-u akdesiyle milleti,
Nimet ve lufundan oldu halk-ı alem müstefid
Dua-yı hayrı tevfikin oldu bir tarih-i tam
Eylesün Mevla bu sal-i hicreti nevruz-u ıyd?

 

Aşağıdaki resimde ise Sultan II. Abdülhamid?in yeni yılını tebrik eden çeşitli gazete ve şahıslara ait 30 adet şiir ve tebrik mesajının yayınladığı 30 Mart 1903 tarihli Servet gazetesi görülüyor.

 

                            

         

 

Refik Halit, saraydaki kutlamaları şöyle anlatıyor:


?Muharremin birinci günü teşrifata dahil olan zevat davetname gelmemekle beraber Yıldız Sarayına gider, yüz yüze gelmeden Padişaha tebrikâtını arz ederdi. Bir defa babam beni de önüne katıp götürmüştü. Herkes bekleme halinde. Nedir bekledikleri? Ögrendim nihayet; yan taraftan bir kapı açılırdı, redingotlu üç efendi göründü. Arkalarında da bir kaç kişi daha. Bu sonuncuların ellerinde ufacık torbacıklar var. İlk giren üç efendiden biri dolgun vücutlu. Bir noktaya daha dikkat edivermişim: Sırtındaki redingotun içi kürkle kaplı, kenarından görünüyor. O zat konuşmadı; yanındaki zayıf ve silik adam ise bir şeyler mırıldandı. Galiba Hünkârın (Padişah) selâm ve teşekkürünü tebliğ etmişti. Kalabalık uğuldadı. Derken torbalar açıldı. Yaklaşana çil çil birer çeyrek altın dağıtılıyordu. Babam yanaşmadı, tabiatıyla ben de alarga durdum. Merasimden boş çıktık. Dolgun zat baş mabeyinci Hacı Ali Paşa imiş zayıfı da adı ile, sanı ile Arap İzzet Paşa. Resmî ünvanı şu idi: Karîni Sanîi Hazreti Padişahî.? 

 

Muharrem aynı zamanda 'yas' ayıdır

Tüm bunların yanı sıra Muharrem ayı, şenlik havasında kutlanmazdı. Çünkü; Hz. Peygamber Efendimiz'in mübarek torunu Hz. Hüseyin, Muharrem ayının 10. günü şehit edildiği için ?Muharrem? bir anlamda da üzüntü ayı idi. 

Bu yüzden; Hicri yılbaşını tebrik eden şiirler haricinde kutlama yapılmaz, aksine Muharrem ayı girince on gün boyunca öğle ezanları Hüseyni makamında okunurdu.

Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesinin yıl dönümü olan 10 Muharrem'i hüzünle anılır, Sümbül Efendi Camii'nde yapılan Aşure merasimlerinde mevlit bahirlerinin arasında mersiyeler de okunurdu.

 

 

Zaten Muharremiye şiirlerinin birçoğu, Hz. Hüseyin için yazılan makteller ve mersiyelerden oluşur. Maktel, şehadeti ve bundan dolayı acıyı anlatan şiirlere denir. Mersiye ise bir kişiyi, genellikle de Hz. Hüseyin ve ehli beyti metheden, üstünlüklerini sayan şiirleri içerir.  Mersiyelerde Hz. Hüseyin'in şehadetinden dolayı hissedilen acının yanında ona bu zulmü reva görenlere karşı hissedilen kızgınlık da hiciv diliyle ifade edilirdi.

Halk arasında Muharrem ayın ilk gününden daha çok, onuncu günü, yani Aşure Gününe itibar edilirdi. Oruçlar tutulur, aşureler her evde pişer, komşulara dağıtılırdı. 


Osmanlı?da Miladi Takvime göre ilk yılbaşı ne zaman kutlandı?

Osmanlı?nın son dönemlerinde, Batı?nın da etkisiyle, Miladi Takvim?e göre ilk yılbaşının 19. yüzyılda kutlandığı görülür. Kaynaklar, II. Mahmud zamanında batı gelenekleri ile ilk kez yılbaşı kutlandığını gösteriyor.

1829 yılında İngiliz elçisi, Haliç?te büyük bir gemide yılbaşı balosu düzenler ve baloya Osmanlı devlet adamları da davet edilir. Davetliler yatsı namazını Tersane Divanhanesi'nde kıldıktan sonra, sandallarla gemiye giderler ve sabaha kadar eğlenirler. 

Ertesi gün Kazasker Yahya Bey, Serasker Hüsrev Paşa'ya, katıldığı balonun ne menem bir şey olduğunu sorduğunda şu cevabı alır: 

 

'Az vakitte çok hazırlık yapmışlar. Biz baloda yapılanları bir ayda düzenleyemeyiz. Gerçi kâfir işi, fakat ne çare? Devletçe bir şey oldu, katılmak lüzum etti. Kaşık çatal gibi şeyler bile vardı.'

 

Kazaskere böyle konuşan Paşa, İkinci Mahmut'a tersine, eğlenceleri ballandıra ballandıra anlatmış, hatta elmaslı bir çatal kaşık takımı yaptırarak armağan bile etmişti. 

 

 

 

Haliç?teki bu kutlamadan sonra Osmanlı?da özellikle 1853- 1856 yılları arasında yani devletin gücünün zayıfladığı, Batı'ya karşı özentinin gittikçe arttığı bu dönemde, İstanbul?daki yabancı askerler yılbaşı kutlamaları düzenlemişlerdir. Bu organizasyonlara dönemin 'aydınları', 'elitleri' de katılmışlardır.  1856 yılında ise Sultan Abdülmecit'in, Fransız elçisi tarafından düzenlenen büyük baloya gittiği, dans edenleri seyrettiği bazı tarih kitaplarında yer alır.

 

Refik Halit Karay; 'Eski ve Yeni Yılbaşı Geceleri' isimli kitabında o yıllardaki yılbaşı kutlamalarını şöyle anlatmaktadır:


?Mütareke yılbaşılarına kadar bizler saat alafranga on ikiyi çalarken ışıkların söndürülmesi düzenbazlığını bilmezdik; limandaki vapurların da bu merasime düdük çalarak katılmalarını yine o işgal senelerinde öğrenmiştik. Bu yılbaşı kentin geleneksel yaşamında da değişimler getirmişti: ?Tarihe mim koymamız lazım. Zira şehrin anane ve adetleri o yıldan itibaren sarsılmış, Haliç?in öte yakasındaki Müslüman İstanbul, yine bu tarihte Beyoğlu?na ayak alıştırmış ve nihayet Beyoğlu tarafına göç etmeye başlamıştır. Şişli?nin kesif şekilde Müslümanlaşması da bundan sonradır.? 

 

1902 doğumlu, eski milletvekillerinden Hasene Ilgaz ise yılbaşlarının nasıl geçtiğini şöyle anlatmıştır :


?Bizim neşelendiğimiz, sevindiğimiz günler, dinî bayramlardı. Bizim için yılbaşı diye bir olay yoktu. Yalnız, yılbaşının yaklaştığını, bizden olmayan dostlarımızın, ekalliyetlerin, yılbaşı için yaptığı hazırlıklardan ve evimize gönderilen hediyelerden anlardık. Kabukları renk renk boyanmış yumurtalar, yılbaşı çörekleri, kokular, lavanta çiçekleri, bu gönderilen hediyeler arasındaydı. Bu hediyeleri, ?bizim bayramımız? diyerek getirirlerdi. Biz de onlara lokum, yılbaşı tatlısı, gelincik şerbeti gibi ikramlarda bulunurduk.? 

 

 

Ahmet Rasim ise yılbaşı kutlamalarını şöyle anlatır :


?Evvelleri biz Türkler yılbaşı günlerinde başımızı sokmadığımız yer kalmazdı? Galata, Beyoğlu, kısacası Ortodoks takvimini tutan milletlerin cümlesine kendimizi davet ettirir, sabahlara kadar eğlenirdik. O ne hovardalık rezaleti, ne sefahat gecesi idi!  Her sokakta çalgı, saz eğlencesi, çengi, köçek? Her evin odasında bir ziyafet sofrası? Üstünde hindiler, yemişler, rakılar, biralar, etrafında türlü türlü erkekler? Evin birinden çık ötekine gir? Kumarhanenin birinde yutul, ötekinde kazan!? Fuhuşa, sarhoşluğa ait hangi ve kaç türlü vasıta varsa hepsi ayakta, bildiğimiz karnavallar, yahut eski Roma?nın satürnalleri burada akşamleyin dirilir sabahleyin can çekişirdi?? 

 


Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk yılbaşı kutlamaları

Miladi takvimin kabul edildiği 1926 yılını 1927 yılına bağlayan gece Cumhuriyet tarihinde ilk miladi yılbaşı kutlanmıştır. 1342 Ocak ayının 1. günü, 1926 yılının 1. günü olmuş ve böylece yılbaşı batı ülkelerindeki gibi Ocak ayı başına getirilmiştir. Günümüzde pekçok eylemde de kullanılan 'elektriği 1 dakika söndürme' geleneği de bu yıl da başlamıştır.

 

 

               

                       Gazi Mustafa Kemal, Hariciye Köşkü?nde yılbaşı balosunda, 31 Aralık 1929

 

Cumhuriyet tarihinin ilk özel yılbaşı piyangosu ise 1931 yılında düzenlenmiştir. O dönemde piyangodan elde edilen gelir Tayyare Cemiyeti'ne bağışlandığı için 'Tayyare piyangosu' olarak nitelendirilmiştir.

 

                                                           Tayyare piyangosu 1927

 

                                                 

Tayyare Piyangosu Afişi 

 

 

Kaynaklar:

H.İpekten-M. Özergin, ?Sultan Ahmed III. Devri Hâdiselerine Aid Tarih Manzumeleri?, İÜEF.Tarih Dergisi, X/14 1959

Ahmed Lûtfî Efendi, Vak?anüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, 4-5, Aktaran Yücel Demirel, İstanbul 1999

İslami Hayat Dergisi, Tıbbiyeli Hikmet

Ahmet Rasim, ?Evvelki Yılbaşılar,? (1926), Muharrir Bu Ya, Ankara 1969

Refik Halid Karay, ?Eski ve Yeni Yılbaşı Geceleri,? Panorama, C.1, No.9 (Ocak 1955)

?İkincikânun Niçin ve Nasıl Yılbaşı Olmuştur?? Yarımay, No.46, 1 Ocak 1937

 

HABER: YASEMİN ALTUN

 

 


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °