Tarih: 03.01.2018 10:12

Hükümetten İran açıklaması: 'Çok ciddi bir manipülasyonla karşı karşıya'

Facebook Twitter Linked-in

 

İran'daki protestolar ve bölgede yaşananlara ilişkin bir soru üzerine Ünal, son 5 yıldır bölgede 'Arap Baharı' ile başlayan çok ağır sorunlar yaşandığına dikkati çekti.

Küresel güçlerin, bölgede kendi politikalarını ve amaçlarını gerçekleştirmek için yaşanan sosyal meseleler, toplumsal talepler ve zafiyetleri kendi avantajlarına dönüştürmeye yönelik hamlelerinin olduğunu belirten Ünal, 'İran birtakım sosyal, ekonomik sorunlar yaşarken, İran'ın yaşadığı bu sorunlara dönük bazı küresel güçlerin de müdahalesi oldu. Yani siz bazı sorunlar yaşıyorsanız, yaşadığınız sorunlar aslında rakipleriniz tarafından kaçınılmaz olarak bir rekabet avantajına dönüştürülüyor. Onlar tarafından maniple ediliyor. Şu an İran bunu yaşıyor yani Amerika'nın, özellikle Trump'ın açıklamalarına baktığımızda çok ciddi bir manipülasyonla karşı karşıya. Ruhani'nin açıklamaları bu durumu fark ettiklerini açık bir şekilde ortaya koydu.' diye konuştu.

Türkiye olarak bölgede istikrarsızlık istemediklerini, son 6 yıldır bölgede istikrarı oluşturmak ve barışı sağlamak için çalıştıklarını anlatan Ünal, komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün, Türkiye'nin sınırları için önemine işaret etti. Ünal, 'İran'da böyle bir istikrarsızlığın, belirsizliğin ortaya çıkması tabii ki Türkiye'nin asla arzu etmediğini bir durum olur.' dedi.

Ünal, İran'daki protestolara ilişkin İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin konuşmasında, 'Protesto haklarına saygı duyuyoruz ama bu protesto hakkının bir vandallığa, yakıp yıkmaya, kamu binalarını ele geçirmeye dönüşmesine, kamu görevlilerine karşı silah kullanılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.' şeklindeki sözlerini hatırlatarak, İran dini lideri Ali Hamaney'in de açıklamaları arasında fazla bir çelişki görmediklerini ifade etti.

'İran bir Suriye olmaz'
'Asla İran bir Suriye olmaz.' diyen Ünal, İran'ın bölgede bağımsız hareket eden aktörlerden biri olduğunu söyledi.

Ünal, 'Bir istikrarsızlıkla İran'da ortaya çıkacak bir kargaşa, kaos ya da bir yönetim krizi bölgede bağımsız hareket eden aktörlerden birisi için sıkıntı oluşturur.' ifadesini kullandı.

'İran konusunda ABD'nin parmağının olup olmadığına' ilişkin görüşleri sorulan Ünal, her ülkenin kendisini rekabet avantajı açısından iyi bir pozisyonda konumlamak istediğini aktardı. Ünal, 1990'dan itibaren bir bölgesel dönüşümle karşı karşıya olunduğuna dikkati çekerek, özellikle Sovyet Rusya'nın ortadan kalkması ve dünyanın tek kutuplu hale gelmesiyle ABD'nin kadim topraklarda yeniden bir düzenlemeye gittiğini anlattı. ABD'nin bölgede ne yapmak istediğini gizlemediğini dile getiren Ünal, 'Amerika bölgede kendi çıkarları doğrultusunda bir bölgesel dönüşüm gerçekleştirmek istiyor. Bunun da arka planında Amerika'nın yüksek çıkarları var.' dedi.

İran'daki protestolarda yaşanan sorunlara ilişkin pankartlar hakkında değerlendirmeleri sorulan Ünal, Gezi Parkı olaylarını örnek gösterip İran'da da başlangıçta ekonomik sıkıntılar ve sosyal sorunların dile getirilmesiyle başlayan sürecin, manipülasyon aşamasında, manipülatörlerin devreye girmesiyle başka bir yere, vandallığa evrildiğini aktardı.

'Bölgede bir Kürt devleti kurulup kurulmayacağı ve Ortadoğu'da dengelere ilişkin yapılan yorumlara' yönelik soru üzerine Ünal, bölgede son yüzyıldan beri 1. Dünya Savaşı'nın sonuçları itibarıyla devam ettiğine işaret etti. Bölgenin kendine has sorunlarını hatırlatan Ünal, 'Dört tane ülkeden toprak parçası alarak yeni bir devlet kurmak demek, Suriye, İran, Irak ve Türkiye, bölgenin yeniden bir kan ve ateş çemberine dönüşmesi demektir. Biz bunun yerine diyoruz ki bölgede artık insanların eşit haklara sahip, eşit vatandaşlar olarak yaşadığı, temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı bir bölge istiyoruz.' şeklinde konuştu.

Ünal, 15-20 yılın planlamasını yaparken yeni ülke ve sınırlar üzerinden değil, bölgede yaşayan herkesin eşit haklar temelinde, hak ve özgürlüklerinin güvence altına alındığı, barış ve istikrar içerisinde yaşadığı bir bölge hayal ettiklerini kaydetti.

'Bu sorumsuz bir dildir'
Ünal, CNNTürk televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 'Tokat ve Konya'da silahlı eğitim kampları bulunduğu' şeklindeki iddialarına yönelik soru üzerine Ünal, 'Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Türkiye'de, az önce sözünü ettiğim, toplumsal fay hatlarını tetiklemek için böyle bir dil kullanılmıştır.' ifadelerini kullandı. 12 Eylül öncesi dönemde de 'Falanca yerde komando eğitimi alınıyormuş' gibi iddiaların ortaya atıldığını anımsatan Ünal, 'Bu sorumsuz bir dildir. Bu en basitiyle abesle iştigaldir. Bu en kötüsüyle de iç savaş çığırtkanlığıdır. Böyle bir şey olamaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti, hükümetiyle emniyet güçleriyle askerleriyle her şeyiyle yerli yerinde ve bu ülkenin güvenliğini sağlamak, bu ülkede anayasanın amir hükümlerini yerine getirmek için 24 saat görev yapıyor. Nasıl olur da siz kalkıp, 'Efendim falanca yerde kamp kurmuşlar', böyle bir şey olamaz. Böyle bir şeyi konuşmak her şeyden önce sorumsuzluktur.' diye konuştu.

Ünal, Akşener'in bu iddialarının ihbar olarak alınıp, söz konusu illerde bir araştırma yapılıp yapılmayacağına yönelik soruya karşılık da, böyle bir şeyin olmadığını ve olmayacağını zaten gerekli birimlerin açıklayacağını vurguladı.

11. Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamaları
Mahir Ünal, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 696 sayılı KHK'ya ilişkin ifadeleri anımsatılarak, 'AK Parti'nin en üst düzey kurucularından, Cumhurbaşkanlığı yapmış bir isimden gelen eleştiri neden otomatikman AK Parti'ye yönelik bir tavır olarak adlandırıldı ve siz cidden muhalefetin ortak adayı olacağını düşünüyor musunuz?' değerlendirmelerinin sorulması üzerine, 'Her şeyden önce Sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanımızın yol arkadaşıdır. Kurucu değildir, bu arada 'kurucu' dediniz, AK Parti'nin kurucularından değil, kurucu milletvekillerindendir. Yani kurucular kurulu üyesidir.' dedi.

Ünal, 'Burada bizim altını çizdiğimiz şey şu, AK Parti'liler birbirleriyle medya üzerinden konuşmazlar. AK Parti partilerden bir parti değildir, bir millet hareketidir. Kendi içinde ilkeleri vardır, kurullarında istişareye çok önem verir. Hele hele Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la Sayın Abdullah Gül'ün özel bir hukuku vardır. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanımız da yol arkadaşlarından kolay kolay vazgeçmez, yolunu kolay kolay ayırmaz.' şeklinde konuştu.

Gül'ün halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olmadığına işaret eden Ünal, 'Dolayısıyla anayasanın amir hükmü gereği daha önceki cumhurbaşkanları gibi 7 yıl boyunca tarafsız bir pozisyonda kalmış olmasını anlayabilirim ama cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonraki olaylara baktığımızda, Sayın Abdullah Gül'ün, 11. Cumhurbaşkanı'nın belli meselelerde kenarda durması ve kenarda durup, hiçbir risk almadan daha steril bir söylemle konuşması kendi tercihidir.' ifadesini kullandı.

Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her kavganın içerisinde, her riski sonuna kadar aldığına ve bu mücadeleyi de Türkiye'yi ayakta tutmak, çıkarlarını korumak için verdiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

'Bu mücadele esnasında siz hiçbir açıklama yapmıyorsunuz ve bu meselede bir açıklama yapıyorsunuz. Kaldı ki yaptığınız açıklama, herhangi bir açıklama. Hani şöyle bir öneri ortaya koyabilirsiniz, bir bakış açısı sunabilirsiniz, bir çözüm ortaya koyabilirsiniz ve bu çok kıymetli bir düşüncedir ve bunu da medya üzerinden paylaşabilirsiniz. Hadi medya üzerinden konuşmuyoruz ama siz bakış açınızı, kavrayışınızı, çözüm önerinizi çok güçlü bir dille bir öneri olarak paylaşabilirsiniz. Diyorsunuz ki 'muğlak', eğer muğlaklığı konuşacaksak çok muğlaklık var konuşacağımız. Yani ilişkiler açısından, pozisyon alma açısından, risk alma açısından, o konforlu alanı terk etmeyip o steril pozisyonda kalma açısından muğlaklık. Biz bunları konuşmuyoruz.'

'Taban, Abdullah Gül'ü de o riski alan aktörlerden birisi olarak görmek istiyor'
AK Parti Sözcüsü Ünal, 'Gül'ün yeterince rengini belli etmediğini mi düşünüyorsunuz?' sorusuna karşılık da AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği mücadelenin bir millet mücadelesi olduğunu vurguladı.

Ünal, 'Dolayısıyla burada güçlü bir siyasi aktör olarak, AK Parti'nin önemli aktörlerinden biri olarak tabii ki taban Abdullah Gül'ü de o riski alan aktörlerden birisi olarak görmek istiyor. İşte üzücü olan, Cumhurbaşkanımızın 'üzüldüm' dediği şey budur. Kaldı ki Cumhurbaşkanımızın doğrudan Sayın Abdullah Gül'ü hedef alan bir açıklaması da zaten söz konusu değil. Sayın Cumhurbaşkanımız da yol arkadaşlarıyla öyle kolay kolay sorun yaşamaz ve yol arkadaşlarından da öyle kolay kolay vazgeçmez. Abdullah Gül'le Recep Tayyip Erdoğan arasındaki hukuk da öyle hemen zarar görecek, kolay incinecek bir hukuk değildir.' değerlendirmesinde bulundu.

'AK Parti'nin en ufak bir eleştiriye bile kapılarının kapalı olduğu' yorumlarının sorulması üzerine de Ünal, 'Biz eleştiriyi içeride yaparız, kavgamızı içeride veririz.' şeklinde yanıt verdi. Ünal, MYK, MKYK, milletvekilleriyle gerçekleştirilen toplantılarda herkesin düşüncesini rahat ve özgürce söylediğini, yapılan istişareler sonucunda ortak bir karar alındığını ve herkesin de bu karara riayet ettiğini anlattı.

Ünal, şunları kaydetti:

'Sayın Abdullah Gül'le ilgili bahiste üzücü olan şey şu, biz 'AK Partililer birbirleriyle medya üzerinden konuşmaz' diyoruz. Yani biz burada Sayın Abdullah Gül'ün eleştiri hakkına ya da ifade özgürlüğüne dönük bir şey söylemiyoruz. Eğer bizimle medya üzerinden konuşacaksa, o zaman bizim onu AK Partili görmekle ilgili bir endişemiz ortaya çıkar. Yani bu defa bizi eleştiren, bizimle ilgili ifade özgürlüğünü kullanan insanlara hangi hoşgörü ve toleransı gösteriyoruz, hangi mesafeyi koyuyorsak, bu defa ona karşı da aynı mesafeyi koyarız.'

'Yol arkadaşıysak bu kavgayı beraber vereceğiz'
'Parti, Abdullah Gül'ü artık tam AK Partili olarak görmüyor mu? Tabanda bir tepki olduğunu düşünüyor musunuz?' sorusunu da Ünal, 'Benim bu konuştuklarım daha çok tabandan gelen. Şunu da kabul etmiyoruz, birilerinin sosyal medyada Sayın Abdullah Gül'e dönük çirkin, kabul edilemez bir takım ifadeleri, kullandıkları dili de kabul etmiyoruz. Çünkü bizim AK Parti olarak dilimiz, siyasi söylemimiz bellidir. Biz bir meseleyi konuşurken, şahsiyet üzerinden konuşmayız. Bir meseleyi konuşurken, eylem, davranış, söylem üzerinden konuşuruz.' şeklinde yanıtladı.

Ünal, şu değerlendirmelerde bulundu:

'Tabanda böyle bir şey var. Yani kenarda duran, risk almayan ve tam da Recep Tayyip Erdoğan kavganın ortasındayken, şimdi eğer biz yol arkadaşıysak bu kavgayı beraber vereceğiz. Yani eğer AK Parti partilerden bir parti değil, bir millet hareketiyse ve Sayın Abdullah Gül'ün ofisinden yapılan açıklama da, 'AK Parti'nin kuruluş ilkelerinden olan ifade özgürlüğüne saygı çerçevesinde açıklamalarıma devam edeceğim' ifadesi kullanılmış. Biz Sayın Abdullah Gül'ün ifade özgürlüğü çerçevesinde açıklamalarına devam etmesine dönük bir şey demiyoruz. Biz sadece şunu söylüyoruz, diyoruz ki eğer AK Parti davasına, hareketine, AK Parti'nin verdiği bu millet mücadelesine omuz verecekse, her AK Parti'li bir nefer olarak bu neferlerden bir tanesi de Abdullah Gül'dür diye düşünüyoruz.' 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —