Yazarımız Kerime Yıldız, İran olaylarında sinemanın tesirini yazdı.
Birileri iki binlerin ortalarında medeniyetler ittifakı deyince bizimkiler, havada kapmıştı. Daha evvelinde de dinler arası diyalog piyasaya sürülmüştü.
Yok öyle bir şey arkadaş! Ne dialoğu ne ittifakı?
Batı, 2500 yıldır 300 Ispartalı?nın ve 1000 yıldır da haçlı seferlerinin intikamı peşinde. Gevşekliğimiz yüzünden her dikenli çalıyı zeytin dalı sanıyoruz.
İttifak ve dialog denilen şey, Hristiyanlığın İslâm?a, Batı medeniyetinin Doğu medeniyetine galebe çalmasıdır. O kadar! (Bilim ve teknoloji, tamâmen ayrı bir mesele)
Daha evvel yazmıştım. Bizim saftirik Gray yazar, gazeteci ve ilâhiyatçılar, hocalarıyla birlikte salya sümük ağlarken; politikacılarımız, yurt dışındaki cemaat okullarına hâkim olan İngilizce eğitimi göremeyip, ?Türkçe dünyaya yayılıyor? diye sevindirik olurken Aksiyon dergisinin medeniyetler buluşması sayısında tek kelime Peygamber Efendimizden bahsedilmiyor ve açıkça ?Hz. İbrahim?de buluşalım? deniyordu.
Niye, âlemlere rahmet olarak gönderilen son Peygamber dururken Hz. İbrahim?de buluşuyorum ki? Kur?an?da böyle mi diyor?
Ortalık bu safsatalardan geçilmezken Yüzüklerin Efendisi diye Haçlı seferlerinden beter bir film yapıldı. Yağmur gibi Oskar ödülü yağdı. Gençlerimiz, ağzı açık seyrettiler. Koşa koşa Gezi Parkı?na orglara direnmeye giderken, orgların kendileri olduğunun farkında değillerdi.
Defâlarca yazdım; tekrar olsun. Bilinçaltımızın en savunmasız zamanı, rüyâ gördüğümüz andır. Sinema da bir çeşit rüyâ hâlidir. Sağlam imanınız, târih şuurunuz yoksa bilinçaltınız saldırıya açıktır. Ne verilirse alırsınız.
Yüzüklerin Efendisi?nde Helen medeniyeti mesajları vardı. Bir sahnede Termofil Savaşı?na ve 300 Spartalı?ya gittim geldim. Filmin sonunda Kral, orglarla son savaşa girerken, ?Gün bu gündür Batı?nın halkı!?diye haykırıyordu.
Hani şu Gezi eylemlerindeki, ?Zulüm 1453?de başladı? sloganını hatırlıyor musunuz? O günlerde bunun peşine düşünce şu bilgiye ulaştım: Yüzüklerin Efendisi?nin yazarı Tolkien?in ?Noel Baba?ya Mektuplar? adında bir kitabı daha var. Bu kitapta İstanbul?un fethi için ?1453 gulyabanilerin saldırısı? demiş. Kitabı Türkçe?ye çeviren kızımız, ayıp olmasın diye burayı çevirmemiş. Burayı atlayınca kitap mâsum mu oluyor? Olmuyor ama bu cümle, kitabı ele veriyor. Asıl burası çevrilmeli ki Tolkien?in niyeti anlaşılsın. Tolkien zihniyetine teslim olanların uyanıklığına bakar mısınız?
The Water Diviner denilen fitne film geldiğinde, bizim mahallenin basını, reklamını yapa yapa helâk oldu. Bir kaçını aradım, ?Ne yapıyorsunuz? Bu film büyük bir tuzak!? diye uyardım. Sonuç: Aynen devam! Devam ederler tabii. Lindsay Lohan gibi bir Hollywood ajanına, başına örtü alıp mülteci kamplarını gezdiği için Hz. Rabia muâmelesi yapan ve onu dolaştıran gazetecinin ?Hocaefendi? yetiştirmesi olduğunu unutan İslâmcılardan ne beklenir ki?
Sorarım size, aklımız kirâda mı değil mi? Keşke kirâda olsa! Aklımızı teslim ettik. Tek ümidim kalplerimizde?
The Water Diviner filminin de izini sürünce antik Yunan?a gidiyor. Bu film, 1931?de çekilen ve Çanakkale savaşını anlatan Tell England?ın devam filmi. Tell England adı, Termofil geçidindeki bir kitâbede yazan şiirden alınmış. 24 Nisan?da gelip ağlayan Anzak torunları var ya onların dedeleri, bir asır evvel antik Yunan?ı ihyâ etmek için Çanakkale?ye geldiler. Ağızlarının payını aldılar. Bitmedi, hâlâ intikam peşindeler.
Devam edelim. Yüzüklerin Efendisi?nden sonra 300 Spartalı piyasaya sürüldü. Yine gençlerimiz, ağzı açık seyrettiler. Kırk kişiyle Çin?e karşı ayaklanan Kürşad?dan habersiz gençlerimiz, 300 sapık Yunanlıya hayran oldular.
300 Spartalı?nın hedefi İran?dı. ?Bize ne o zaman?? demeyin sakın! Adamların gözünde, Doğu medeniyeti bir bütün. Bu film gösterime girdiğinde İran Büyükelçisi protesto etti ama kimse oralı olmadı. (Maalesef aynı İran, Peygamber Efendimizle ilgili tehlikeli bir filmi destekledi. Kadınlar sigara içerse İslâm?ın biteceğini zanneden bir ilâhiyatçımız da destek verdi. Yâni sigara, bu filmden daha tehlikeli. Bunun hesâbını, öte âlemde Peygamberimize versin)
İran?ın başı da sinema ile hoş değil. Hollywood saldırısı bir yana, şimdiki rejim karşıtı sinemacılar, kendi ülkelerini eleştiren filmler yaparken İslâm dinine zarar veriyorlar. Hollywood?la işbirliği hâlindeler.
İran, bir yandan Batı?ya direniyor, diğer yandan kadim dâvâsını sürdürüyor. Yâni bu coğrafyanın lideri benim diyor. Mezhepçilik yapıyor; fitneyi kaşıyor.
Batı?nın, İran?dan 300 Ispartalı?nın intikamını almasına seyirci kalamayız. Çünkü aynı oyun, bizde de oynandı ve oynanmaya devam edecek. Fakat İran?a da güvenmeyeceğiz. Maalesef, Türkleri arkadan vurmak gibi târihî bir mîrasa sâhip.
Batılılar nasıl ki 300 Ispartalı?yı unutmadıysa İran da Selçukludan Osmanlıdan yediği tokatları unutmadı.
Kısacası ne İran?a ne Batı?ya güveneceğiz. Her ikisine de dikkatli olacağız. Halklara zarar veren fitne ateşini doğru tahlil edeceğiz. İran, Gezi eylemlerinde ellerini ovuşturdu diye oynanan oyunu görmeyip İran'ın Gezi'sine sevinmek bize yakışmaz.
Büyük olmak, böyle bir şey!