HZ. ADEMİN MİRASI
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
-Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
-İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
-Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
HERKES YEDİĞİNDEN GÖNDERİR!
Yavuz Sultan Selim'e, İran Şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
En alttaki bohçadan da insan pisliği çıkıyor. Koca Sultan gayet sakin, yanlarındakilere 'Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz' diyor.
Kimseden ses yok! Cihan Padişahı çözümü yine kendisi buluyor. Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı ile birlikte hediyeyi gönderiyor.
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
Kutunun içindeki pusulayı ise Şah okuduğunda rengi atıyor: 'Herkes yediginden ikram eder'
AZ İHSAN BANA YAKIŞMAZ
Büyük İskender'e biri;
- Az bir ihsan eyle..
- Az ihsan bana yakışmaz, çoğu da sana...
BİZ ABDESTSİZ TOPRAĞA BASMAYIZ
Topal İsmail'le, IV. Mehmet arasında geçmiş bir hikaye var sırada... Yeniçeri isyanlarından birinde Topal İsmail; 'Abdest alsan iyi olur Mehmet...Çünkü seni bunların elinden ben bile kurtaramam.' der.
IV.Mehmet; 'Bre İsmail biz Osmanlı evladıyız...Abdestsiz toprağa basmayız...Şimdi sen abdestli olsan iyi olur...Tez kellesi vurula...'
GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
İstanbul Fatihi Fatih Sultan Mehmet'e sorarlar:
-İstanbul'u niçin fethettin?
Cevap verir:
-Önce o benim gönlümü fethettiği için!
BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ!
Anadolu Fatihi Sultan Alparslan, 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri telaşla huzuruna gelip:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.
AÇLIK
Fatih Sultan Mehmet, hocası Akşemseddin'e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar!
KARINCA
Aynı zamanda şairliğiyle bilinen Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi'den şu beyitle fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca
Zararı var mıdır ânı kırınca
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman'dan hakkın alır karınca
MESELE GETİRTME DE
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa'ya:
-'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
-'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem? dedi.
YÜZÜK
Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlere göstererek:
-'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
-'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz' der.
Bu cevaba bir tek Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz eder, tüm uyanıklığıyla;
-'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah beklemediği cevap karşısında sordu:
-'Nedir?'
-'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
AHMET MÜSADE ETMEZ
Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler.
Paşa hemen:
- Ahmet müsaade etmez, demiş. Şaşkınlıkla sormuşlar:
- Hangi Ahmet?
- Karaca Ahmet!
SİGORTA
İngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan 'Ya Hafiz' (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
Fuad Paşa İngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
- O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.
?
TÜRK MİLLETİNE BİR UŞAKLIĞI ÖĞRETEMEDİM
Atatürk' ün yanına ziyarete gelen İran Kralı ile sohbet esnasında kahve ikramı sırasında asker kahveyi kazayla Atatürkün üzerine döker.
İran Kralı; 'Sayın Atatürk, Türk milletini iyi iyi eğitememişsiniz.' der.
Atatürk ise; 'Ben Türk milletine her şeyi öğrettim, bir uşaklığı öğretemedim ' diye cevap veriyor.
ÖYLE OLSAYDIM SİZ FRANSA'DA...
Fransa Kralı II. Napolyon?un, Paris?te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde ? sen kendini Yavuz Sultan Selim?in elçisi mi zannediyorsun?? demesi üzerine Paşa şöyle demiştir:
?Öyle olsaydım, siz Fransa?da imparator olarak bulunmazdınız?
LA HAVLE VELA KUVVETE
Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen seyislerine kızar ve her seferinde 'La Havle' çekermiş.
Bir gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle sormuş.
- Atlarıma ne oldu?
Seyis, cevabı yapıştırmış:
- Ne olacak efendim 'La Havle' yiye yiye 'Vela kuvvete' oldular.
BENDE BİLİRİM!
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir tüm heyecanıyla;
- Evet hünkarım, bilirim! dediğinde, Yavuz Sultan Selim hemen cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.
DERLEYEN: YASEMİN ALTUN