Trump'ın ilk yılındaki kabusu: Rusya soruşturması

Trump

Trump'ın görevdeki ilk yılına damga vuran Rusya soruşturması, ABD Başkanı'nı kalan görev süresinde de etkileme potansiyeli taşıdığı için Beyaz Saray'ın risk sıralamasında halen en üst sırada yer alıyor.

ABD'de Kasım 2016'daki başkanlık seçimlerine Rusya'nın siber saldırı yoluyla müdahale ettiği iddiasıyla başlatılan ve halen devam eden soruşturma, ABD Başkanı Donald Trump'ın en fazla başını ağrıtan konulardan biri oldu.

Trump'ın ilk yılına damgasını vuran ve Amerikan kamuoyunu en fazla meşgul eden meselelerden biri olan Rusya soruşturması, Washington'ın sıcak gündemindeki yerini koruyor.

Donald Trump'ın Başkanlık koltuğuna oturduğu 20 Ocak 2017'den önce başlayan Rusya soruşturması tartışmaları, ABD Kongresinde ve Özel Yetkili Savcı Robert Mueller nezdinde ayrı ayrı yürütülen soruşturmalarla somut bir 'mücadele alanına' dönüştü.

Moskova bağlantılı siber saldırıların Demokrat Parti Kongresinin bilgisayarlarını ve bazı oy kullanma makinelerini 'hacklediği' iddiasıyla başlayan ve Trump'ın seçim kampanyasındaki kimi isimlerin Ruslarla görüştüğü iddiasıyla alevlenen süreçte birçok kişinin adı soruşturmada geçti.

Soruşturma kapsamında bugüne kadar Trump'ı suçlayacak çok güçlü ve somut deliller ortaya çıkmasa da Başkan'ın yakın ekibinden bazı isimlerle Ruslar arasındaki temaslara yönelik tartışmalar, Beyaz Saray'ı rahatsız etmeye devam edecek gibi gözüküyor.

İlk işaret seçimlerden önce geldi

Esasen Rusya soruşturmasının ilk işaret fişeğini, seçimlerden yaklaşık 3 ay önce 2016 yılının temmuz ayında Federal Soruşturma Bürosu (FBI) attı. FBI soruşturması ile ilgili ekim ayında ABD istihbarat topluluğu ortak bir yazılı açıklama yaparak, 'Rusya'nın seçimleri etkilemeye yönelik siber adımlar attığı yönünde kesin bir kanaate sahip olduklarını' duyurdu.

Temmuz ayında Demokrat Parti sunucularında yer alan yaklaşık 19 bin e-postayı sızdıran Wikileaks, ekim sonunda ise Demokratların Başkan Adayı Hillary Clinton'ın kampanya menajeri John Podesta'nın e-postalarını yayınlamaya başladı.

Wikileaks'in söz konusu sızıntıları Rusya bağlantılı bir hacker grubundan temin ettiği iddiası, kamuoyunda Rusya ile ilgili soruları artırdı.

Flynn istifa etti

8 Kasım 2016'da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Trump, kısa bir süre sonra emekli general Michael Flynn'i 'Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı. Ancak 2015 yılı sonunda Moskova'ya yaptığı ziyarette ücret alarak Rus televizyon kanalına konuşan Flynn'in bu ziyareti ve sonrasında Rusya'nın eski Washington Büyükelçisi Sergey Kislyak ile temasları, seçimlerin hemen ardından gündeme geldi.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence'e ve Federal Soruşturma Bürosuna (FBI) Ruslarla temasları konusunda 'yalan söylediği' ortaya çıkan Flynn, kamuoyundaki tartışmaların büyümesi üzerine 13 Şubat'ta görevini bırakmak zorunda kaldı.

O güne kadar Trump'ın en güvendiği isimler arasında yer aldığı söylenen Flynn'in istifası, Rusya soruşturmasının bürokrasi ve medya nezdinde ne derece güçlü bir baskı unsuru olduğunu ortaya koydu.

Comey, Trump'ın 'kurbanı' oldu

Ancak soruşturmayla ilgili en büyük deprem, soruşturmanın FBI ayağını yürüten FBI Direktörü James Comey'nin 9 Mayıs'ta Trump tarafından kovulması ile yaşandı. Her ne kadar Trump, Comey kararının Rusya soruşturmasıyla ilgili olduğunu söylemese de kamuoyunda tüm tartışma, 'Trump'ın soruşturmayı derinleştiren Comey'den kurtulmak istediği' iddiası üzerineydi.

17 Mayıs'ta ABD Adalet Bakanlığının soruşturmaya Özel Yetkili Savcı olarak eski FBI Direktörü Robert Mueller'ı ataması, başta Trump olmak üzere Beyaz Saray'ın tepkisini çekerken, Cumhuriyetçiler de dahil olmak üzere ABD Kongresinin neredeyse tamamında Mueller'e duyulan güven öne çıkıyordu.

Soruşturma yaz aylarında derinleşti

Zamanında FBI Direktörlüğü de yapmış olan Mueller, soruşturmaya hızlı bir giriş yaparken, haziran ve temmuz aylarında Amerikan medyasına Trump'ın büyük oğlu Trump Jr. ile bazı Rus yetkililer arasında yapıldığı söylenen görüşmelerle ilgili haberler damga vurdu.

İddialar Trump'ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile Trump'ın eski kampanya menajeri Paul Manafort'u da içine alacak şekilde büyüdü. Trump her defasında 'Bunlar yalan haber' sözleriyle iddialara sert tepki gösterdi. Hatta Trump ile ana akım Amerikan medyası arasındaki kavganın asıl nedeninin Rusya soruşturması olduğu söylendi.

Kushner ve Trump Jr. ifade verdi

Böyle bir ortamda Trump'ın damadı ve başdanışmanı Kushner, 24-25 Temmuz tarihlerinde Senato İstihbarat Komitesinde kapalı oturumlarda senatörlerin 'soruşturma kapsamındaki' sorularını yanıtladı.

Aynı günlerde Manafort'un evini arayan FBI, Trump'ın kampanya dönemindeki dış politika danışmanlarından George Papadopoulos'u Virginia'da bir havalimanında gözaltına aldı.

Trump'ın büyük oğlu Trump Jr. ise 7 Eylül'de Senato Adalet Komitesinde kapalı oturuma katıldı ve Trump ailesinden iki isim ABD Kongresinde sorulara cevap vermek durumunda kaldı.

30 Ekim'de mahkemenin yaptığı açıklamada, Mueller'ın Trump'ın eski kampanya menajeri Manafort ile yardımcısı Rick Gates hakkında 12 ayrı suçlamayı içeren iddianame hazırladığı ortaya çıktı. Aynı gün Papadopoulos'un da suçunu kabul ettiği ve FBI ile işbirliği yaptığı belirtildi.

1 Aralık'ta ise Flynn, hakkındaki 'FBI'a yalan söyleme' suçlamasını kabul ederek Mueller ile işbirliği yapmaya başladığını açıkladı.

Tüm bu gelişmelerin ardından son olarak Trump'ın eski strateji başdanışmanı Steve Bannon'ın da Rusya soruşturması kapsamında Mueller ile görüşeceği ortaya çıktı. Bir dönem Trump'a en yakın isimlerden biri olan Bannon'ın vereceği ifadenin soruşturmanın seyrinde önemli bir köşe taşı olabileceği kaydediliyor.

Amerikan medyasında son dönemde gündeme gelen 'Trump, Mueller ile görüşerek ifade verebilir' iddiası ise Rusya soruşturmasının vardığı noktayı gösteriyor. Trump'ın Mueller ile görüşüp görüşmeyeceği henüz net olarak bilinmese de soruşturmanın bundan sonraki sürecinin Trump'ın başkanlık koltuğunda ne kadar rahat oturup oturmayacağını doğrudan etkileyeceği yorumları yapılıyor.