1882 tarihinde Londra'da dünyaya gelen Virginia Woolf, geniş bir kütüphaneye sahip bir evde büyüdü. Çünkü; Woolf yazar Sir Leslie Stephen'ın kızı idi.
Yaşadığı dönemde, kadınlar adeta ikinci sınıf vatandaşı olarak görüldüğü için, Woolf'un ailesi onu hiç okula göndermemişti. Ama bu güçlü kadın, babasının kütüphanesindeki kitaplarla kendi kendini yetiştirdi. Kadınların adeta yokmuşçasına muamele edilmesine karşı çıkarak, eserlerinde hem cinslerinin haklarını savundu.
Kadınları topluma anlatmaya ve kabullendirmeye çalışan Woolf, eserleriyle ve yaptığı çalışmalarla günümüzde de pek çok yazarın örnek aldığı, feminizmin öncülerinden ve dünyanın en önemli yazarlarından biri oldu.
1904 tarihinde babası öldükten sonra 'Bloomsbury' grubunun merkezi olacak Gordon Meydanı'nda bir eve taşındı. Bu grup, Virginia Woolf?un girişimiyle İngiltere?nin Bloomsbury semtinde bulunan bir evde toplanarak toplumsal ve felsefe sorunlarını tartışan sanatçı ve filozof topluluğuna verilen isimdir.
'Sonbahar ağaçları, sarı ay ışığında, hasat aylarının ışığında, emeğin enerjisini yumuşatan ve anıları düzleştiren ve dalgayı kıyıya götüren mavi ışığıyla parıldıyor.' diyen İngiliz feminist yazar Woolf, yazın hayatına 1905 yılında başladı. Annesinin ölümünü yenmesini anlattığı Voyage Out (Dışa Yolculuk) adlı kitabını okuyucuların beğenisine sunan İngiliz yazar, dikkatleri üzerine çekmeyi daha ilk eserinde başarmıştır.
Bu eserin ardından adını duyuran Woolf, 1912 yılına gelindiğinde ise Leonard Woolf'la evlendi, 1917'de ise birlikte Hogarth Press'i kurdular. 1919 yılında ise ikinci kitabı olan Gece ve Gündüz'ü okuyucuların beğenisine sundu. Roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihinde de oldukça önemli bir yer edinen Virginia Woolf, aynı zamanda çok önemli bir eleştirmendi. Ona şöhreti getiren ise adıyla birlikte anılan ?bilinç akışı tekniği?nin en başarılı örneği olan 1925 yılında piyasaya sürülen Mrs. Dalloway adlı kitabı oldu.
Eserlerinde kadın haklarının yanısıra sınıfsal farklılık, aşk, evlilik ve özgürlük temalarını alan Woolf, 1928 yılında çıkardığı Orlando isimli kitabında, I. Elizabeth döneminden 1928'e kadar İngiltere'yi, özellikle de bu ülkedeki edebiyat yaşamını konu aldı. 1929 yayınlanan Kendine Ait Bir Oda isimli uzun denemesinde ise, kadın yazarların erkeklere ait bir dünyada karşılaştığı zorlukları anlatıyordu.
Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan tekrarladıkları 'Bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. Madem öyle, neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?' sorusuna feminist yazar, bu eserinde okkalı bir yanıt veriyor ve şöyle diyor kadınlara: 'Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!'
1931 yılında yazdığı Dalgalar isimli romanı ile bilinç akışı tekniği üzerinde yoğunlaşarak; 'insanın yedi çağı'nı nasıl yaşadığına ağırlık verdi ve karakterlerinin bilinç akışını çocukluklarından yaşlılık dönemlerine kadar olduğu gibi aktarmaya çalıştı.
Between the Acts yani Perde Arası romanı ise onun son romanı. 1941 yılında yayınlanan bu eserde olaylar Mrs. Dalloway'de olduğu gibi bir günde geçiyor, ama İngiliz tarihine ilişkin bir köy gösterisi aracılığıyla daha geniş bir zaman dilimi yansıtılıyor, bir yandan da okura bir savaşın yaklaşmakta olduğu sezdiriliyordu.
Woolf, Perde Arası'nı bitirdikten sonra ruhsal bir bunalıma girdi. Hayatına evinin yakınındaki ırmağa atlayarak son verdiğinde ise 59 yaşındaydı.
Eserleri
Dışa Yolculuk (1915)
Gece ve Gündüz (roman) (1919)
Jacob'un Odası (1922)
Mrs Dalloway (1925)
Deniz Feneri (roman) (1927)
Orlando: Bir Yaşamöyküsü (1928)
Dalgalar (roman) (1931)
Yıllar (1937)
Kendine Ait Bir Oda (1929)
Londra Manzaraları (1931)
Flush, Bir Köpeğin Romanı (1933)
Üç Gine (1938)
Perde Arası (1941)
Virginia Woolf'un Günlükleri
Pazartesi ya da Salı (1921)
Haber: Yasemin Altun
