Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: 'Türk ve Amerikalı yetkililer arasında geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmeler, ABD'nin PYD/YPG'yi destekleme ve Amerikan topraklarındaki FETÖ şebekesine dokunmama politikası sebebiyle yaşanan güven b

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 'Türk ve Amerikalı yetkililer arasında geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmeler, ABD'nin PYD/YPG'yi destekleme ve Amerikan topraklarındaki FETÖ şebekesine dokunmama politikası sebebiyle yaşanan güven bunalımının aşılması için fırsata dönüştürülmeli.' ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, bugün Daily Sabah gazetesinde yayımlanan 'Türkiye ABD'den ne bekliyor?' başlıklı yazısında, 'Türk ve Amerikalı yetkililer arasında geçtiğimiz günlerde yapılan görüşmeler, ABD'nin PYD/YPG'yi destekleme ve Amerikan topraklarındaki FETÖ şebekesine dokunmama politikası sebebiyle yaşanan güven bunalımının aşılması için fırsata dönüştürülmeli.' ifadelerine yer verdi.

Türkiye'nin Afrin'deki PKK/YPG hedeflerine yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekatı'nın planlandığı gibi devam ettiğini belirten Kalın, operasyonun hedefinin, Suriye'nin kuzeyinin DEAŞ, PKK/PYD/YPG, El Kaide ve diğer terör örgütlerinden temizlenmesi olduğunu vurguladı. 

İç savaşın yedi yıldır devam ettiği Suriye'de tüm tarafların aynı hedef doğrultusunda çalışması gerektiğinin altını çizen Kalın, ülkenin tüm terör tehditlerinden arındırılması, Suriye'nin tek parça olarak muhafaza edilmesi, meşru ve kapsayıcı bir hükümetin kurulması için siyasi geçiş sürecine destek verilmesi gerektiğini belirtti.

'ABD'nin bu rotayı değiştirmesinin zamanı geldi.'

'Tüm ülkeler bu hedefleri desteklediklerini söylüyor. Ancak sahadaki faaliyetleri farklı bir hikaye anlatıyor.' yorumunu yapan Kalın şöyle devam etti:

'Obama döneminden itibaren ABD yönetimleri, DEAŞ yenilgiye uğratıldığı zaman PYD/YPG'yi desteklemeyi bırakacaklarını söylediler. Şimdi Türkiye'nin baskıları sebebiyle kendilerini PKK'nın Suriye kolundan uzaklaştıracaklarını da söylemeye başladılar. Bu süreçte PYD/YPG'ye Suriye Demokratik Güçleri isminin verilmesi kimseyi kandırmadı. Zaten ABD istihbarat servisleri de PYD/YPG'den 'PKK'nın Suriye'deki milis gücü' olarak bahsediyor. Türkiye'nin beklentisi ve önceliği, ABD'nin 30 yıldır ülkemizi hedef alan eli kanlı terör örgütüne eğitim ve donanım vermeyi bırakmasıdır. Bugün Türkiye kamuoyu haklı olarak basit bir soru soruyor: Bir NATO müttefiki nasıl düşmanımızı destekleyebilir? Suriye'de DEAŞ ile mücadele adı altında PKK'nın güçlendirilmesinin hiçbir meşru sebebi yoktu. Bu hedefe farklı yollardan ulaşmak mümkündü. Ancak Obama yönetimi stratejik bir hata yaptı ve Trump yönetimi de bu hatalı yoldan yürümeye devam etti. Artık ABD'nin bu rotayı değiştirmesinin ve terör örgütleri yerine müttefikleriyle çalışmasının zamanı geldi.'

'Bu güç gösterisinin kazananı olmaz.'

Türkiye'nin önceliğinin, Suriye'de yedi yıldır devam eden kanlı savaşın sona ermesi ve özgür, istikrarlı, barışçıl ve müreffeh bir Suriye'nin kurulmasına vesile olacak bir siyasi geçişin sağlanması olduğunu ifade eden Kalın, 'Suriye krizine müdahil ülkeler yeni bir vekalet savaşı başlatırsa bu hedeflere ulaşmamız mümkün olmaz.' ifadelerini kullandı. 

Şu anda bu yönde gelişmeler olduğuna dikkati çeken Kalın, 'Bu aşamada mesele ABD için DEAŞ'ı yenilgiye uğratmak veya İran için Esad'ı iktidarda tutmak olmaktan çıkmış durumda. ABD'li yetkililer artık öngörülebilir gelecekte Suriye'de kalacaklarını ve İran'a karşı bir güç olarak sahada bulunacaklarını gizlemiyorlar. Böylece Suriye toprakları, ABD, İsrail ve bazı Körfez ülkeleri ile İran, Rusya ve Hizbullah arasında yaşanacak bir vekalet savaşının sahnesine dönüşüyor. Bu gelişmeler kimsenin çıkarlarına hizmet etmez. Zira bu güç gösterisinin kazananı olmaz.' değerlendirmesinde bulundu. 

'ABD bu durumu 'bağımsız yargı' diyerek meşrulaştıramaz.'

ABD'nin PYD/YPG'ye verdiği desteğin ciddi bir güven bunalımı yarattığını vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:

'ABD'deki FETÖ şebekesine yönelik hiçbir adım atılmadığını da hesaba katın. Ne Obama yönetimi ne de Trump yönetimi Türkiye'ye yönelik bu iki tehdidin ne kadar ciddi olduğunu anlamadı. Onlar ABD'nin PYD/YPG ile olan münasebetini geçici ve taktiksel bir al-ver ilişkisi olarak görebilirler. Ancak bu gruba verilen her tür destek, PKK'nın elini güçlendiriyor ve dolayısıyla Türkiye'ye yönelik stratejik bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Türkiye, DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyonun bir parçası olarak binlerce DEAŞ'lı teröristi ortadan kaldırdı. Burada mesele Türkiye'nin DEAŞ ile mücadeleye destek verip vermemesi değil, ABD'nin sahada yanlış oyuncularla birlikte çalışmasıdır. Bu böyle devam edemez. Umuyoruz ki ABD'li yetkililer, Türk muhataplarıyla gerçekleştirdikleri görüşmeler neticesinde durumun ciddiyetini anlamıştır.'

Obama ve Trump yönetimlerinin FETÖ konusunda Türkiye'nin meşru güvenlik endişelerini yatıştıracak hiçbir adım atmadığının altını çizen Kalın, 'FETÖ üyeleri, haklarında mahkeme kararları ve tutuklama talepleri olmasına rağmen ABD'de ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam ediyor. Buna örgütün lideri de dahil. ABD bu durumu 'bağımsız yargı' diyerek meşrulaştıramaz. Zira Türkiye zaten ABD'den hiçbir zaman yasaları çiğnemesini talep etmedi. Biz yalnızca ikili anlaşmalar zemininde bu şahısların Türkiye'ye iadesini, gözaltına alınmalarını ve/veya tutuklanmaları talebinde bulunduk. En azından ABD'li yetkililerin, FETÖ mensuplarının Türkiye-ABD ilişkilerine zarar vermek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını anlaması ve bu duruma son vermeleri beklenir.' ifadelerine yer verdi. 

Mevcut güven bunalımının aşılması için ABD yönetiminin hem PYD/YPG hem de FETÖ konularında bazı adımlar atması gerektiğini kaydeden Kalın, aksi takdirde onlarca yıllık ilişki ve ittifakın tamir edilemez şekilde zarar göreceğinin altını çizdi. 

'ABD, PYD/YPG'den uzaklaşma sürecine girmeli.'

İki ülke arasında yapılan görüşmelerin sahada somut sonuçlar üretmesi gerektiğini ifade eden Kalın, 'Bu kapsamda ABD, PYD/YPG'den uzaklaşma sürecine girmeli ve bu örgütleri Münbiç'ten çıkararak Fırat'ın doğusuna göndermeli. Türkiye ve ABD güçleri, yerel halkla iş birliği içerisinde Münbiç bölgesinin güvenliğini sağlayabilir. Zaten bu model Cerablus-Çobanbey bölgesinde işliyor. Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ'tan temizlediği bu yerlerde ne DEAŞ ne PYD/YPG ne de rejim güçleri bulunuyor. Aynı şey Münbiç bölgesinde kolaylıkla yapılabilir. Türkiye'nin Afrin'de Zeytin Dalı Harekatı ile yapmaya çalıştığı da budur.' yorumunu yaptı.

Türkiye'nin Suriye Kürtleri ile PKK şebekesinin parçası olmadıkları sürece hiçbir sorunu olmadığına işaret eden Kalın, 'Esasen PKK'nın modası geçmiş Marksist-Leninist ideolojisini ve terör taktiklerini reddeden yüz binlerce Kürt var. Kapsayıcı ve demokratik bir Suriye'nin inşasında Suriyeli Kürtlerin meşru temsilcilerine öncelik verilmesi gerekir. Yapıcı bir ortaklığın birçok ikili ve bölgesel konuda her iki tarafa sağlayacağı kazançlar bulunuyor. Ancak bunun olması, ABD yönetimi PKK/PYD/YPG ve FETÖ meselelerinin Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu anlamasına bağlı.' ifadelerini kullandı.