Sitemiz makale yazarı Prof. Dr. Namık Açıkgöz, bugün enpolitik.com'da paylaştığı makalesinde çokça tartışılan 'güncelleme' konusuna dikkat çekti. Söz konusu tartışmadan heybesinin doldurmaya çalışanları işaret eden Açıkgöz, bu tartışmadan çıkar sağlamanın doğru olmadığını vurguladı.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz'ün 'Güncelleme mi, resetleme mi, format atma mı?' başlıklı yazısı şöyle:
'Sayın Cumhurbaşkanımız bi ?dinde güncelleme? dedi; gene ortalık karıştı. Taraftarlar da muhalifler de ortaya çıkan tartışma ortamından heybesini doldurmaya çalışıyor.
Mesele, bu tartışmadan çıkar sağlamak olmamalıdır.
Birkaç mühim gerçek var:
İslamiyet yeni kuşaklara yeteri kadar etkili anlatılmıyor!... İslam adına yapılan popüler konuşmalarda üslup yerlerde sürünüyor İslam adına konuştuğunu zannedenlerin bazıları, toplumsal gerçeklikten çok uzakBütün bunları bir araya getirdiğimizde, İslam adına olumsuz bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.
İslam adına konuştuğu zanneden bazı irfansızlar, kaş yapayım derken göz çıkarmayı çok iyi beceriyorlar. İnsanın kendi nefsini koruması amacına matuf olsa da üslup ve muhteva itibariyle bazı ifadeler çam devirmekten öte gidemiyor. Asansör, yorgan, 6 yaş meselesi gibi meseleleri hatırlayın.
Aynı şahıs, daha önce Türk musikisinin en büyük eserlerinden de olan Itrî bestesi Teşrik Tekbiri veSalat-ı Ümmiye?yi düğün şarkısına benzetmiş, Yunus Emre?yi tekfir etmeye kalkışmıştı. Bir başka ?ilim adamı? da abdestsiz kıldırdığı akşam namazı esnasında Allah?la konuşup, seccadenin yanında akrep peydahlattığını ballandıra ballandıra anlatmıştı. Yanmaz kefenler, Nâlin-i Şerifler, füze düşürmeler? Gırla?
Tabi İslam özüyle değil de bu tür popülerleştirilip değersizleştirilmiş bilgilerle gündeme gelince, dini hassasiyeti gereği Tayyip Bey dayanamıyor ve devreye giriyor.
DAHA ÖNCE DE DEMİŞTİ
Tayyip Bey?in ?güncelleme? talebi yeni değildir. 2009 yılında gerçekleştirilen IV. Din Şurası?nda şöyle demişti: ?Bugün artık her alanda olduğu gibi dini ilimler alanında da eski bildiklerimizi gözden geçirme, güncelleme, bugünün dünyasına ve bugünün taleplerine çözümler üretme zamanıdır. Yalnız altını çiziyorum, yanlış anlaşılmalara vesile olmasın, kasdettiğim asla ve asla ?dinde reform? değildir. Ancak bilim dilinde, özellikle de ilahiyat biliminin dilinde bir reformun kaçınılmaz olduğu da bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.?
Evet? Bu mesele sadece 2009 ve 2018 meselesi değildir; din dilinin son 100 yılda yaşadığı bir krizdir. Ve daha da önemlisi, din adına konuşanların ?iktibas bilgiler?le donanıp ?irfanî bilgi/sezgi? dediğimiz olgudan nasipsiz olmalarıdır. (Hâl ehli-kâl ehli meselesi yani.)
İRFAN YOKSA İLİM NEYE YARAR?
İslam adına konuşanlar, her soruya cevap vermek zorunda değillerdir; hele suiistimal edilme ihtimali yüksek olan kadın ve cinsellik konularında asla her topa çıkmamalıdır. Bilgi emaneti ehil ellere verilmezse, emanete ihanet edilmiş olur ve polemik konusu olmaktan öte gidemez.
Tabii, bu süreçte kamuoyuna da düşen işler var ve bunlardan en önemlisi ?irfansız din adamları?nı asla dinlememek ve ciddiye almamak. Fakat ne yazık ki, bunlardan bazılarını kamu kurum ve kuruluşları davetli konuşmacı olarak toplumla buluşturmaktadırlar. İktidarın ilk yapması gereken şey, spekülatif ve irfandan mahrum konuşmalar yapan sözde ?din adamları?na asla kamu bütçesiyle imkân tanımamaktır. Son günlerde gündeme olumsuz bir şekilde oturan şahsiyetlerin ne kadar konuşmayı kamu desteğiyle yaptığı bi soruşturulmalıdır.
Konuyu yaygın bilgisayar terimleriyle ifade edersek, Tayyip Beyin dediği format atma (dinde reform) ve resetleme (başa dönme) değildir; onun dediği son derece basit ve açık: Programı güncelleyelim! Bu da dil ve üslup alanına dair bir ikazdır. Nasların zahidane, nâsıhâne üslupla değil de beşerîleştirilmiş bir dille izahını tavsiyedir. Pakiii? Mevcut dinî bürokrasinin diliyle bu olur mu?
OLMAZ!...
Asıl değişim oradan başlamalı!...'