MHP'nin kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, babasını ve babası ile olan anılarını anlattı.
MHP'nin kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, '1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı.' dedi.
'Torunlarına çok düşkündü'
Vefatının 21. yılında babası Alparslan Türkeş'i anlatan Tuğrul Türkeş, babasının siyasette çizdiği sert imajının aksine, evine ve çocuklarına çok düşkün olduğunu belirtti. Alparslan Türkeş'in, yoğun siyasetin içindeyken dahi çocuklarının her şeyiyle ilgilendiğini anlatan Türkeş, 'Torunlarına daha da düşkündü. Onların iyi yetişmesi için gayret sarf ederdi. Onları takip ederdi.' ifadesini kullandı.
Bugün hemen her siyasi yapıda, kökeninde ülkücülük olan, 'Başbuğ' Türkeş'in rahle-i tedrisatından geçmiş pek çok kişi bulunduğuna işaret eden Türkeş, şunları söyledi:
'Türkiye'nin geleceğine yönelik öngörüleri, projeleri olan ve Türkiye'nin geleceğinin daha iyi olması için sürekli çaba sarfeden bir insandı. Günlük siyaset yapmazdı. 'Bugünün gündemine şunu söyleyim, bunu söyleyim.' Böyle bir insan değildi. Daha çok ileriye yönelik, siyaset içerisinde Türkiye nereye gidiyor, nasıl gitmeli, ne olmalı, ekonomiden sağlığa, eğitime her konuda fikirleri olan ve bunları da öncelikli olarak gençlerle paylaşan bir insandı.'
'Gençlere Ankara Savaşı'yla ilgili ödev verirdi'
Türkeş, Ülkü Ocakları'nı kuran babası Alparslan Türkeş'in ülkücülerin sadece dini konularda değil, sosyal bilimler, fen bilimleri konularını da okumaları için çaba gösterdiğini, onun eğitime büyük önem verdiğini kaydetti. Babasının, oluşturduğu özel gruplara birebir Türk tarihi, coğrafya, dünya siyaseti konularında eğittiğini anlatan Tuğrul Türkeş, Türk tarihindeki kırılma noktalarından biri olan Ankara Savaşı'yla ilgili gençlere ödevler verdiğini vurguladı.
'Evin içindeydi ama sürgündeydi'
'Anne, baba kaybı, önemli kayıptır insanın hayatında, yaşı ne olursa olsun. Türkeş, Hakk'ın rahmetine kavuştuğunda 80 yaşındaydı ama tabii ki insan ister istemez bazı olaylarda 'Keşke burada olsaydı, bunu görseydi, bu konuda ne düşünürdü' gibi zaman zaman hatırlıyorsunuz.' diyen Türkeş, gençliğinde yaşadığı bir olayı şöyle anlattı:
'1960 ihtilali sonrasında Hindistan'a sürgüne gittik. Adı büyükelçilik nezdinde 'idari ataşe'ydi. 2-2,5 yıl Hindistan'da yaşamak zorunda kaldık. Babamın, ülkeden zorla dışarıya yollanmış olmak çok ağrına gitti. Ben 6-7 yaşındaydım, orada, kafese kapanmış aslan gibi, evin içinde adeta hapishanede gibi dolaşırdı. Hindistan'dayız, dışarı vesaire çıkmak serbestti ama sürgünü haketmediğini bildiği ve düşündüğü için zoruna gidiyordu.'
'4 sene 9 ay hapis'
Aile olarak Türkiye'deki darbelerden çok çektiklerine değinen Türkeş, anarşi ve terörün tırmanması üzerine 1980 askeri müdahalesinin olduğunu, babasının bu süreçte haksız yere 4 yıl 9 ay hapis yattığını hatırlattı. Türkeş, babası hakkında hazırlanan 600 sayfalık iddianamede, CHP'li bir senatörün söylediği sözlerin, MHP'li biri söylemiş gibi suça dayanak yapıldığını belirterek, 'Mahkemede buna itiraz edildiğinde, 'Bu yanlış yazılmış, bu CHP senatörüydü.' diyor. Peki, onun söylediği söze istinaden sen Türkeş'i ve arkadaşlarını itham ediyorsun. Bu, 'pardon'la geçiştirilecek bir şey değil. 4 sene 9 ay hapis yattı ihtilal döneminde. Aile olarak üzüldük.' diye konuştu.
'Elini öptüm vedalaştık'
12 Eylül askeri darbesi olmadan önce çelişkili haberlerin geldiğini, 'Bir darbe, büyük bir terör saldırısı olacağı' gibi farklı söylentilerin olduğunu aktaran Türkeş, sözlerine şöyle devam etti:
'Rahmetli Türkeş bizi çağırdı ve 'Hiç kimse kendi evinde yatmasın, kendinizi korumaya alın.' dedi. Bizi bir yerlere yolladı, kendisi de evden çıktı ve başka yerde kaldı. Maksat, müdahalenin kim tarafından, ne maksatla yapıldığını, ülkenin, yönetimin nereye doğru gideceği görebilmekti. Bunun, emir komuta içerisinde, o günkü Genelkurmay Başkanı Kenan Evren altında yapıldığı ve ihtilal mantığı içinde bir yönetim oluştuğu anlaşıldıktan 48 saat sonra teslim olmaya karar verdi. Ankara'da Gaziosmanpaşa'da eskiden yaşadığımız evimiz vardı. Sabah orada buluştuk, sokağa çıkma yasağı vardı. Merkez Komutanlığını aradık, Türkeş telefonda kendini tanıttı ve 'Teslim olmak istediğini' söyledi. Beklemeye başladık.'
Sabah saatlerinde biri askeri, iki aracın babasını almaya geldiğini kaydeden Tuğrul Türkeş, 'Kendisi onları eve sokmak istemedi. Ben elini öptüm, vedalaştık. Kendisi indi aşağı kapıdan, elindeki çantayı aldılar, arabaya bindirdiler. Oradan alıp götürdüler. Ben, o evden hareket edip gittiği an itibariyle hem yerli hem yabancı basına telefon ederek, Türkeş'in teslim olduğunu haber verdim. İhtilal bu, bunda ne olacağını bilemezsin. 'Bir yerde kıstırdık, karşı koydu, vurduk.' denilebilir. İhtilallerde bunlara karşı çok ihtiyatlı olmak gerekir.' diye konuştu.
'İlk zamalar siyasete girmemi istemedi'
Siyasette zorlu yıllar geçiren babasının, ilk zamanlarda kendisinin siyasete girmesini istemediğini vurgulayan Türkeş, 12 Eylül 1980 darbesi sırasında 26 yaşında olduğunu, o dönemde MHP davasında 220 kişi hakkında idam istendiğini anlattı.
O dönemde, hukuk bürolarının oluşturulması, avukatların tanzimi, medya ve kamuoyunu bilgilendirme işleriyle uğraştığını belirten Türkeş, 'Biraz bu konularda elimden iş geldiğini gördükçe daha sempatiyle bakmaya başladı. Daha sonraki yıllarda biz epey uzun bir süre baba-oğul olmanın ötesinde, genel başkan ve genel başkan yardımcısı olarak çok yakın çalıştık rahmetli olana kadar.' dedi.
Babası Alparslan Türkeş'in siyaset yaptığı dönemde çok güçlü liderlerin bulunduğunu bildiren Tuğrul Türkeş, bu dönemin güçlü izlerinin, bugünkü siyasete de yansımalarının görüldüğünü sözlerine ekledi.