Afganistan'dan Türkiye'ye yaşanan yoğun göçlerin sık sık konu olduğu bu günlerde, İran sineması 'Heiran' filmiyle mülteciliği, insani duyguları ve aşkı en saf, en derin haliyle anlatıyor.
İran sinemasının izlenmeye değer onlarca başyapıtından biri de şüphesiz 'mültecilik, kimlik, aşk ve masumiyet' temaları ile çaresizliği ilmek ilmek işleyen 'Heiran' (Heyran) filmi.
Afganistan'dan Türkiye'ye yaşanan yoğun göçlerin sık sık konu olduğu bu günlerde, İran sineması Afgan mülteciliği, insani duyguları ve aşkı en saf ve derin haliyle ele alıyor.
2009 yapımı filmde, Afganistan?da savaş sırasında 3 milyon civarı Afgan'ın yasadışı yollarla İran?a gelmesi ve İran?da oluşturduğu sorunlara değinilir. Afgan genç Heiran ile İranlı Mahi?nin aşkı ise kimlik, siyaset ve coğrafya tanımadan büyük acılara göğüs gerer... 17 yaşındaki İranlı Mahi'nin ailesi, kızlarının bir 'Afgan' ile görüşmesini istemez, Mahi ise Afgan Heiran'a olan aşkının büyüklüğüyle, küçücük yaşını bile hiçe sayarak herkesi karşısına alır.. Kısa bir minibüs yolculuğunda Heiran'ın Mahi'ye sıcak ekmek uzatması ile başlayan 'yasak aşk' Mahi'nin toplama kampları ve sınırdaki acı günleri ile devam eder. Bilge ve yaşlı dedenin torunu Mahi ile olan diyalogları ise filme bambaşka bir tat verir. Sonuç olarak aşk, kültür ya da mezhep farkını kabul etmiyor, savaşların ise soğuk yüzüyle yaşayan bütün güzellikleri öldürdüğü birkez daha anlaşılıyor...
Yönetmenliğini Shalizeh Arefpoor'un yaptığı, Baran Kosari, Khosro Shakibai , Farhad Aslani , Mehrdad Sedighian , Zhaleh Sameti gibi isimlerin oynadığı 'Heiran' filminde akıllarda kalan bazı diyaloglar ise şöyle:
-(Dedesi ve mahi'nin konuşması)
Dede: 'Neyin var canım neden uyumuyorsun?
Mahi: Bilmiyorum, kalbimde bir şeyler oluyor.
Dede: Hastalık olmasın?
Mahi: Ne?
Dede: Dikkat et. Bu başka hastalıklara benzemez, bitkisel ilaçlarla iyileşmez.'
-'Keşke dedeler torunlarının gözyaşlarına kıymasalar. keşke trenler küçük duraklarda, durmasa. o zaman gidebilirsin küçük bir mektup üzerinde yazılmış büyük bir şehirdeki bir adrese.'
-'Seninle yağmurda ıslanmak isterdim. Seninle yürümeyi sonsuza dek kaçmayı sonsuza kadar elindeki çiçekleri koklamayı isterdim.'
-'İnancım gereği uğrunda ölmem caiz değil, ama dilersen seni çok sever,adresin olarak kalbimi tarif ederim.'
- 'Sen gidiyorsun, tozlar içinde kayboluyorsun.
Ben sözümden çıkmadım, sen de sözünden çıkma.
Bu defa öyle döndün ki sonsuza kadar birlikte olacağız.
Şimdi ne zaman bir yağmur yağsa çiçekli başörtümü örtüyorum.
Kırmızı yeleğim ve o çiçekler ki sen benim için getirmiştin.
Bisikletin önünde sen oturuyorsun, arkasında ben...
Bisiklet ilerledikçe o eski günlere geri dönüyorum.'
haber: enpolitik.com / Melek S. Tunç