İstiklâl Marşı Şairimizin, mütefekkir tarafı pek az bilinir. Oysaki irfan kültürümüzün çok derin temsilcilerinden biridir. Onun bugüne ışık tutan tefekküründen bir buket sunmak isterim sevgili okuyucularımıza?
'Yedi bacanak gidiyorlarmış. Saatlerce süren sükût canlarını sıkmış. ?Ne olurdu, bir adam olsa da biraz laf etseydik!? demişler? Biz de tıpkı böyleyiz. Milyonlarca herif, bir yere toplanmışız. ?Ah bir hayır sahibi çıksa da çocuklarımız için mektep açsa!? diyoruz.''
İstiklâl Marşı Şairimizin, mütefekkir tarafı pek az bilinir. Oysaki irfan kültürümüzün çok derin temsilcilerinden biridir. Onun bugüne ışık tutan tefekküründen bir buket sunmak isterim sevgili okuyucularımıza?
*İnsan çalışmakla mükellef, başarmakla değil.
*Gaye uğrunda çalışmak, didinmek, nihayet ölmek! O ne güzel meşgale, o ne hoş eğlence, o ne mesut son imiş.
*İnsan bir gayeye ulaşmak için, mesaisini bir mevzua hasretmeli, dağıtmamalı.
*İyilerin tembelliği, kötülerin faaliyetidir.
*İngilizler?in dünyaya hâkim olmalarının sebebi, fenalar fenalık yapınca, iyiler derhal önüne geçerler; bir kenara çekilip yan gelmezler.
*İyilik kavramı bizde menfidir, müspet değildir.
*Mesela, bir adam iyidir dediğimiz zaman, ?Şunu yapmaz, bunu yapmaz, kimseye bir fenalıkta bulunmaz? manasını kastederiz. Yoksa ?Şunu yapar, bunu yapar, şöyle iyiliklerde bulunur? manasını düşünmeyiz.
*Ah biz Şarklılara vazife hissini hissettirecek bir aşı keşf olunsa!.. Nereye gittimse, insanlarımda vazife hissi göremedim. Bu şuurun uyandığı gün, Şark yakasını kurtarmış demektir.
*Hiçbir şey, tek başına çalışmakla kabil olamıyor. Bugün hayat öyle bir şekil almış ki tek başına çalışan bir adamın alnından damlayan terler, tıpkı gözyaşı gibi dökülüp gidiyor, hiçbir fayda temin etmiyor. Ne zaman, bir yere gelmiş binlerce alın birden terlerse, işte o vakit, bu çalışmanın yeryüzünde bir eseri, bir izi görülebilir.
*Bakıyorum, ayrı ayrı pek iyi adamlarız. Bizi medeniyette dünyalar kadar geri bırakan milletlerin fertlerinde, bizdeki büyüklükler yok. Sonra bakıyorum, bir yere gelince, bir hey?et-i içtimaiye teşkil edemiyoruz. (İçtimai bir heyet, sivil toplum teşkilatı kuramıyor, kamuoyu oluşturamıyoruz.) Çünkü o terbiyeden mahrumuz.
*Kur?an, ?Bu dünyadan nasibini unutma!? buyuruyor. Hz. Peygamber de (s.a) ?Dünya ne güzel bir binektir, ona binin ki sizi ahirete yetiştirsin. İçinizden hayırlısı, dünyasını ahiretine, ahiretini dünyasına feda eden değil, her ikisi için de çalışandır. Helal mal talebinde bulunmak, cihattır.?
*Hz. Peygamber (s.a), bir gün ashabıyla otururken, bakmışlar ki babayiğit bir genç, erkenden kalkmış, çalışıyor. Ashab-ı Kiram, ?Ne olurdu, şu delikanlının çalışması Allah yolunda olsaydı? demişler. Hz. Peygamber (s.a), ?Böyle söylemeyin. Eğer bu genç, başkasından ihtiyacını isteme zilletinden kurtulmak için çalışıyorsa, Allah yolunda çalışıyor demektir. Çalışamayan anne-babası için çalışarak, onlara bakıyorsa yine Allah için çalışıyor demektir. Yok, eğer zengin olarak ötekine, berikine kurum satmak için uğraşıyorsa, şeytan yolunda çalışıyor demektir? buyurmuş.
*Zengin, orta halli, züğürt, elhasıl hepimiz mektepsizlikten, maarifsizlikten şikâyet ediyoruz. Fakat hiçbirimiz bu derdin çaresini bulmak istemiyoruz.
Yedi bacanak gidiyorlarmış. Saatlerce süren sükût canlarını sıkmış. ?Ne olurdu, bir adam olsa da biraz laf etseydik!? demişler? Biz de tıpkı böyleyiz. Milyonlarca herif, bir yere toplanmışız. ?Ah bir hayır sahibi çıksa da çocuklarımız için mektep açsa!? diyoruz.
*Avrupalılar, ele geçirmeyi kararlaştırdıkları memleketin ahalisi arasına, evvela tefrika (ayrılık fikri) sokarlar, senelerce milleti birbiriyle boğuştururlar. Sersem ahali, bu suretle yorgun düştükten sonra, gelip çullanırlar. Bugün de işte bize karşı, aynı siyaset kullanıldı. Zaten her yerdeki siyasetleri budur. Hindistan?da, daha evvel Endülüs?te, sonraları Cezayir?de, İran?da hep böyle yaptılar. Takip ettikleri siyaset, hep aynı siyasettir, hiç değişmez. İngilizler, Hindistan?da halkın arasına ayrılık tohumu atmak için, bakınız nasıl bir oyun oynuyorlar: İngilizler, Hindistan?daki Müslümanlara, Kurban Bayramı?nda öküz (inek) kesmelerini söylerler? Sonra da Budistlere, ?Bakın, onlar sizin kutsal hayvanınızı kesiyorlar; siz de domuz kesip başını camiye bırakın? derler. Sonra da aralarında çıkan kavgayı keyifle seyreder, sömürge yönetimini de kolayca yürütürler??
*Hayatta tahammülü olmayan yük, mihnet yüküdür. Yüklenmek mecburiyeti olunca, hiç olmazsa, mihnetine kıymet vermeyen adam seçilmeli.
* İhtiyaç, insanın kendi eliyle üzerine örttüğü bir ağdır. Hiç olmazsa, ağın gözlerini büyük tutmalı; kurtulamazsa, bari elleri, ayakları, başı dışarıda kalsın.
*Eski, eski olduğu için atılmaz, fena olursa atılır. Yeni, yeni olduğu için alınmaz, iyi olursa alınır.
*İnsan, hayatta iki şeyi bilmelidir: Biri haddini, diğeri de hesabını. Ben haddimi hep bildim ama hesabımı bilemedim.
*Dost kazan, düşmanı annen de doğurur.
*Milletler topla, tüfekle, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki bağlar çözülerek, herkes kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatına, kendi çıkarını temin etmek kaygusuna düştüğü zaman yıkılır.
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır. ?
İş bitti, sebatın sonu yoktur!? deme, yılma.
Ey millet-i merhume, sakın ye?se (ümitsizliğe) kapılma.
* Bizi düşmanlarımızın külli kuvvetleri perişan etmedi; belki onların taliaları başımıza bu felaketi getirdi. O talia ne idi biliyor musunuz? Ordularından senelerce evvel, hududumuzun dahiline soktukları tefrika (ayrılık gayrılık fikirleri) idi!
* ?Tarih tekerrürdür (olayların tekrar tekrar yaşanması) derler. Pek doğru. Üzülecek bir cihet var ki o da tarihin tekerrürü sözü, bize gelince, musibetin tekerrürü gibi bir mana ifade ediyor.?
Geçmişten adam hisse kaparmış? Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Vehbi Vakkasoğlu, Mehmet Akif Ersoy?dan İnsanlık ve Başarı Dersleri, Makas dergisi, Nisan-Mayıs 2018, sayı 1.
Kaynak: dunyabizim.com