Kandil'de neler oluyor?

Kandil

Kandil Dağı, Irak ile İran arasında tampon bir bölgede yer alıyor. Türk savaş uçakları ve insansız hava araçlarına hedef olmak istemeyen PKK?lı teröristler ise bu bölgede ormanlık alanlara gizleniyor.

'Kandil'e girmek de çıkmak da kolay değil' diyor Abdurrahman Dilipak. Yeni Akit yazarı bugün köşesinde 'Kandil de neler oluyor?' başlıklı yazısında Kandil Dağı'nın fiziki koşullarını ve TSK'nın faaliyetlerini kaleme aldı.

Dilipak yazısında şu ifadelere yer verdi:

Kandil konusu seçime kadar, hatta seçimden sonra devam edeceğe benziyor. 

Sonuçta Ankara Kandil defterini kapatmaya kararlı. TSK Kandil?e girecek, temizlik yapacak ve hemen çıkmayacak. Yani PKK?nın tekrar Kandil?e dönmesi sözkonusu değil.

Kandil?e girmek de çıkmak da kolay değil. Fiziki şartlar çok ağır. Zaten onun için orayı seçtiler. Her taraf tuzaklarla ve mayınlarla dolu. Onlar orayı bizimkilerden çok daha iyi biliyorlar. Ve Kandil?in koruması konusunda PKK batıdan aldığı ileri teknoloji silahlara sahip. Ama bunlar işi zorlaştırsa da aşılamaz engeller değil.

Kandil?e ulaşmak için keçi yollarından geçmek, vadileri aşmak, asma köprüler kullanmak zorunda kalabilirsiniz. Ama TSK?nın sahip olduğu imkanlar karşısında bunların bir değeri yok.

Kandil kesin olarak bir daha kullanılamaz hale getirilecek. Zaten bunu gören PKK Kandil?i terk etmeye başladı. Arşivleri ve insan kaynaklarını tahliye ediyor.

Eskiden 50-60 kişilik timlerle çevrede gezer ve yerleşirlerken, şimdi 5-6 kişilik hafif silahlarla donatılmış, kolay kılık değiştirebilen mikro timlerle bölgeyi kontrollerinde tutmaya çalışıyorlar. Barınmaları, haberleşmeleri, gıda temini her şey sorun. Sığındıkları mağaraların birçoğu kullanılamaz hale getirildi.    

Onun için PYD?lilerin bir kısmı Suriye rejimi ile anlaşma arayışına girdiler. Bir kısmı Amerikan himayesine girip, ?Amerikan askeri? olmaya razı oldular.

Kandildekilerin çoğu, Irak?taki kamplara, şehirlere, köylere dağıldılar.. Lider kadrosu ise kırsalda, haftada birkaç kez yer değiştirerek örgüt elemanlarının ailelerinin evlerinde kalıyorlar. Bir kısmını ABD, bir kısmını İngilizler, bir kısmını İsrail koruyor. Bir kısmı zaten çoktan Avrupa?nın yolunu tuttu. Önemli bir kısmı ise ortalıkta gözükmüyor, kayıplara karıştı. Bir kısmı ise hayatta kalmak için, dağılan örgütten umutlarını kestikleri için gelip teslim oluyorlar.

Batılı istihbarat örgütleri ile çalışan, bunlardan kripto görevler üstlenenlerden kullanabileceklerini kullanacaklar, çok şey bilen, risk oluşturanları ise bir şekilde infaz edecekler.

Herkes biliyor ki, PKK?nın beslendiği militan kaynaklarının başında Mahmur var. Mahmur?da 15.000?e yakın insan var. Kadın, erkek, yaşlı, hasta, çocuk binlerce insan bu kampta. Kampın çevresinde de bir şehir oluşmuş durumda. Seçimle gelen bir belediyesi var. Mahmur kampının kapısında BM tabelası asılı ve kapıdaki güvenlik personeli BM personeli. Bu bölge Irak yönetimine bağlı. Ankara Mahmur sorununu çözmek için hem BM, hem Irak yönetimi ile anlaşması gerek. Mahmur sorunu çözülmezse Türkiye?ye de rahat yok, Irak?a da. Barzani?ye de rahat yok. PKK tamamen ortadan kaldırılana kadar Mahmur bu hali ile kaldığı sürece terör örgütleri ve istihbarat örgütleri için eleman deposu olarak kullanılacak.

Mahmur?a doğrudan bir askeri operasyon uygun değil. Çünkü PKK?lılar orada sivil insanlarla iç içe ve teröristler orada silahlı şekilde bulunmuyor. Silahlarını çevre köylerde gizleyip, akrabalarının yanına geliyorlar.

Mahmur?da doğup büyüyen insanlar var. Bunlardan suça karışmamış ve ülkelerine dönmek isteyenlere imkan verilirse zaten Mahmur büyük ölçüde çözülür. Mahmur kimsenin isteyerek kalacağı bir yer değil. Mahmur?un terörden arındırılması için önce insani ve siyasi bir çözüm üretmek gerek.

ABD Sincar?da oluşturmaya çalıştığı askeri yerleşkede, Kandil?den kaçan ve kendine sığınacak güvenli bir mekan arayan terör örgütü yöneticileri ile bölgedeki köylerde ve kamplardaki elemanlardan ?işe yarayabilecek?leri toplayacaklar.

?Mahmur için PKK denetimindeki BM kampı? deniyor. DAEŞ bölgeye geldiğinde PKK, kampı büyük ölçüde boşaltmıştı. Şimdi Kandil boşaltılınca çok daha önemli bir hale geldi.

 Erdoğan?ın, «Terörün kuluçka yuvası» olarak tanımladığı kamp, PKK?nın insan kaynağı ve lojistik üssü olarak biliniyor. Erbil?e 65 km mesafedeki kamp BM tarafından 1998?de, PKK?nın 1992 sonrası Türkiye?nin güneydoğusundan insanların göçe zorlamasının ardından Türkiye?den Irak?ın kuzeyine göç ettirilen ve Etruş bölgesine yerleşenlerin iskanı için BM ve dönemin Irak hükümetinin onayı ile  kuruldu. Aslında terör örgütü mağduru insanların sığındığı bir yerdi ama kısa süre sonra kampa PKK hakim oldu. Musul?a bağlı olan Mahmur ilçesi, terör örgütü DAEŞ?in saldırılarının ardından peşmergelerin kontrolüne geçti.  Ama bugün eski haline geri döndü.  Öte yandan Sincar ve Mahmur ?Küçük bir Kandil? gibi bir rol üstleniyor. Erdoğan Kandil?den sonra sıranın Sincar ve Mahmur?a geleceğini söyledi. 

Ankara Mahmur konusunda defalarda BM ve Bağdat?ı uyardı. Ama bugüne kadar bir çözüm gerçekleştirilmedi. TSK 2011?de kampa operasyon düzenlemiş, PKK?nın kullandığı nokta hedeflere operasyon düzenlenmişti. Bu operasyonda, hava harekatında öldürülen KCK yöneticilerinden ?Rüstem Cudi? kod adlı Rüstem Osman?ın adı daha sonra PKK tarafından BM?nin kontrolündeki kampa isim olarak verilmişti. 

Gözlemciler PKK?nın, BM şemsiyesi altında serbestçe hareket ettikleri ve BM?nin koruması altında bulunduklarını ileri sürüyorlar. Kampta, 18 yaş altı çocuklara zorla ideolojik eğitim veriliyor. Kampta misyonerler de serbestçe hareket ediyor. Kampta kalan aileler ise tehdit ve baskılar sebebi ile yabancılar ve PKK?lıların emirlerine mecburen  boyun eğmek zorunda kalıyorlar..  Kampta Amerikan, İngiliz ve İsrail ajanları fink atıyor.

Son durum şu: Hakkari / Çukurca?daki 32., Şemdinli?deki 34. sınır tugayları ve Hakkari Dağ Komando Tugayı sınırın 40 km içine girmiş durumda.  Önde iş makinaları ve zırhlı araçlar, arkasında gözetleme ve güvenlik karakolları inşa ederek ilerleyen TSK var. Ve tabii önde kaçan PKK?lılar. Operasyonda ilk etapta Berazgir bölgesinde Hayat ve Kolekan köylerinin üst kesiminde bulunan Kewet Tepesi, Deşta Herte bölgesinde Lelikan Tepesi, Abdal Kovi Dağı, Hakurk Vadisi ve Geliye Reş arasındaki Erışme Tepesi, Bene ve Helkera köyleri arasındaki Şoşne Tepesi, Türkiye sınırına 10 kilometre uzaklıkta olan Kıtkin Tepesi terör örgütünden temizlenmişti. Bugün çok daha ileri bir noktaya gelindi. Bugüne kadar 500?e yakın terörist etkisiz hale getirilirken 200?e yakın hedef imha edildi. Operasyon Irak?ın kuzeyinde Hakurk, Avaşin-Basyan ve Kandil bölgelerine yönelik hava harekâtları ile devam ediyor.

Ankara?nın sorunu çözmek için, bir yandan ABD, öte yandan Irak yönetimi ve İran ile görüşmelerini sürdürüyor. Özellikle Mahmur için  BM ve Irak yönetimi yanında ABD ve İngiltere ile de konuyu görüşmesi gerekiyor.. Çünkü, BM şemsiyesi altında ABD ve İngiltere?nin desteği olmasa PKK?nın bu kadar kolay hareket etmesi mümkün değil. Selâm ve dua ile.

NOT: 18 yıl süren ezan yasağı, dün sona ermişti. Allahu ekber, Allahu ekber. Yatacak yerin yok CHP! ?Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli / Ebedi benim yurdumun üstünde inlemeli??

Vatan gazetesinde, 13 Haziran 1922 tarihli sayısında şöyle deniyordu: Kurtuluş Savaşı sonrası, 3 Mart 1922 de, Büyük Millet Meclisi?nin üçüncü toplanma yılının açış konuşmasında, Mustafa Kemal, sözü camilere getirdi. Burda Türkçe Ezan ve Kamet gerçekleştireceğinin işaretini verdi. Beklenen oldu ve 1950 Türkiye genel seçimleri sonrasında, DP 14 Haziran günü gazetelerde açıklanan çalışmalar, 16 Haziran günü kabul edilmiştir. Aynı gün sonuç Celal Bayar?a telsizle gönderildi. Yasaya göre ezan dili, Arapçaya yani aslına döndürülmedi, ezan dili serbest bırakıldı. Ama zaten daha ilk günden itibaren ?Ezan delileri? ezanı aslına uygun olarak okumaya devam ediyorlardı.