'Hocalar siyasete müdahale ederse tiranlık rejimi çıkar!'

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, devlet, tarikat ve sivil toplum kuruluşları ilişkisini bugünkü köşe yazısında ele aldı.

Devletin cemaatler, tarikatlar ve sivil toplum kuruluşları ile olan temasına farklı bir pencereden bakan Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak,  'Eğer Hocalar aynı şekilde siyasete müdahale etmeye kalkarsa ruhani bir tiranlık rejimi çıkar ortaya' dedi. 

Dirsek temasının kabul edilebilir ancak kol kola girmenin yanlış olduğunun altını çizen Dilipak'ın 'Hocalar Oligarşisi' başlıklı bugünkü yazısının tamamı şu şekilde:


'Halk arasında ?Süleymancı? olarak tanınan kardeşlerimiz arasında seçim sonrası ciddi bir tartışma başladı ve devam ediyor. Ve daha da devam edecek gibi.

Aslında tartışma sadece bu kardeşlerimizle ilgili değil. Diğer birçok ?Cemaat? diye tanımlanan kardeşlerimizle ilgili bir tartışma. Ama onlar arasında patlak verdi.

Mesele, siyasi bir tartışma olmaktan çok akaidi temelleri olan fıkhi bir mesele. Bugün bu ?Cemaat?de yaşanan tartışma her an diğer ?Cemaat?lerde de yaşanabilir.

Burada temel sorun ?Cemaat?in herhangi bir partiyi destekleyip-desteklememesi değil.. Ya da şöyle izah edeyim, eğer ?Cemaat? AK Parti?yi desteklemiş olsaydı, sıkıntı yaşanmayacaktı değil. Sıkıntı bir grub Cemaat üyesinin İyi Parti?yi desteklemesinde de değil. Aslında, özellikle İyi Parti?yi destekleyenlerin ileri sürdükleri gerekçeler de ayrı bir mesele.

Yani bu işin neresinden tutsanız elinizde kalır.

Aynı durum Yeni Asyacı?lar için geçerli değil mi? Aynı durum diğer Nurcu fırkalarda yaşanmadı mı? Geçmişte İskenderpaşa da yaşanmadı mı? Yarın İsmailağa?da ya da başka bir ?cemaat?de de yaşanabilir benzer durumlar.

Bu işin siyasetle ilgisi tartışmaya tüy dikti. Bu tartışmayı devam ettirecek olursanız ?Ulul emr? mi, Şeyh mi meselesine kadar gider. Hani bir tane şeyh yok ki, ya da hepsi aynı istikamette kanaat beyan etmiyor ki! ?Kanaat? ne demek. Zatı alileri 3?ler, 7?ler, 40?lar meclisinden geliyor. Bizler gibi ölümlülerle ne işi var muhteremlerin. Fetullah Gülen işi haşa Allah?la doğrudan rutin görüşmeye kadar götürdü. Mesela Evrenesoğlu da bir başka kainat imamı.

Ya Rab, Senin dinini, siyasi hesaplara, ya da şahsi çıkarlara alet edenleri, Senin adına inanan insanları aldatmaya kalkanları Sana havale ediyoruz. Bu tartışmaları, din büyüklerini İlah ve Rab edinen gaflete düçar olanların uyanışına vesile eyle. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl.

Bu mesele öyle kolay çözülecek bir mesele değil. Hele bu kafa ile hiç çözülmez.

Birileri partiyi merkeze alıyor, ötekisi şeyhini!

Ne din büyükleri, ne de devlet büyükleri bizim ilahımız ve Rabbimiz değil. Hepsi insandır ve insanlar da hatadan müstağni değil. Kula kulluk yok! Kimsenin önünde, musalla taşındaki meyyid gibi olmayacağız. Aklımızı kiraya vermeyeceğiz, aklımızı put da edinmeyeceğiz.

Allah, resul, kitap dışında kimse bize din icad etmesin. Dine bir şey ekleyip, ondan bir şey çıkarmasın. Din bunlardan ibarettir. Bunun dışındaki her şey zannidir. Muhkem nassı bırakıp müteşabihlerin arkasına saklanarak kimse kardeşini tekfir etmesin.

Ne tarikat, ne mezhep din değildir. Bunlar dine ilişkin birtakım zatların görüş ve yorumlarından ibarettir. Zannidir.

Bugünkü devlet, ?ulus? devlettir. Ulus devlette sivil toplum ve siyasal toplum diye iki ayrı toplum vardır. Ulus devlet beşeri toplumu ve seküler insanı merkeze alır. Kutsal içermez. Rasyoneldir,  pragmatiktir, deterministtir. rekabetçidir. merkeze Hak?kı almak farklı bir tecihtir, o zaman sivil toplum-siyasal toplum ayırımının yerini başka ölçüler alır. Ama sivil ve siyasal ayırımı olacaksa, bu iki kesimin dayandığı kavramlar ve kurumlar farklı olacaktır. Dilleri de farklı olacaktır.

Bana kalırsa biz bu iki toplum arasındaki farklılığı da görmezden geliyoruz. Bu da ileride daha büyük sorunlara, çatışmalara sebeb  olacak..

Siyasetçi ile sivil toplumcu dirsek temasını kaybetmemeli, ama kol kola da girmemeli. İkisi de risktir. Resmi olan hiçbir kurum ya da kişi sivil değildir. Sivil kişi de resmi olmayan demektir. Bugünkü iç içe görüntüsünün kokusu yarın çıkar ve her ikisi birbirinin genetik yapısını bozar ve birbirini dengeleyen ve tamamlayan ying-yang olmaktan çıkar ve sistem birbirini kullanmaya, dejenere etmeye başlar.

Bu kadın-erkek gibi, gece-gündüz gibi, ya da al yuvarlar, ak yuvarlar gibi bir şey. Buna dikkat etmezseniz yapı çöker. Siyaset sivil hayatı kontrol ederse siyasetin belirlediği resmi bir din, resmi bir mezhep, resmi bir tarikat ortaya çıkar. O din, din olmaktan çıkar. Metodik anlamda Kemalizm de zaten budur. Tevhidi tedrisatla hedeflenen de böyle bir şeydi. Zorunlu din derslerinin, başlangıçta İmam-Hatipleri, Kur?an Kurslarının açılmasının gayesi buydu.

Bugün birçok belediyede Mesnevi okumaları yapılıyor. Niye Hacı Bektaşı Veli okumaları ya da Hacı Bayramı Veli okumaları değil de, Mesnevi okumaları?! Bunu resmi bir programa dönüştürdünüz mü, seremonik, ritüellere ve ikonalara dönüştürülmüş bir Mevlevilik çıkar. Mevlana da şaşar bu Mevleviliğe.. Bir ney, bir sema, bir minyatür tamam!

Eğer Hocalar aynı şekilde siyasete müdahale etmeye kalkarsa ruhani bir tiranlık rejimi çıkar ortaya. Hocalar oligarşisi, AK Parti-CHP hesaplaşmasından daha can yakıcı bir tartışma çıkar o zaman ortaya. Tartışmanın boyutları bu dünyayı aşıp, ahirete uzanır. Çünkü birileri ?Cennetin anahtarlarının kendi ellerinde olduğunu? söylemesi uzak bir ihtimal değil.

Bu iş sadece dindar çevrelerde oluşan bir tehlike değil, ideolojisini dinleştiren, seküler azizleri ve kutsalları olan bir sürü grub var çevremizde. Sovyet prezidyumu ateist bir ruhani konsey gibi çalışıyordu. BÇG?li kadınlar, laikliği dine karşı bir din gibi dayatıyorlardı.

Neyse, bugünlük bu kadar yeter. Aman ha, dikkat, Şeytan bizi Allah?la aldatmasın. Tek bir FETÖ yok.. Şeytan tatile çıkmış değil, fazla mesai yapıyor.

Ne siyasiler sivillere çöksün, ne tarikatlar ve dernekler siyasete, bakanlıklara, belediyelere.. Çöken bizden değildir. Çökene, çökme planı yapanlara çökerler.. Herkes işine baksın. Taş yerinde ağırdır. Kimse bulunduğu makamı, ötekine sıçramak ya da ötekini ele geçirmek için basamak yapmasın! Sonunda ava giden avlanır. Bu da böyle biline.

Zülfiyare dokundumsa, sürçi lisan etsem de affola. Yine kızacaksanız da kızın, Hakkın hatırı, halkın hatırından yücedir. 

Son bir söz: Bizim ne kaybedecek bir saniye zamanımız, ne boşa harcayacağımız bir kuruş paramız, ne de gözden çıkaracak tek bir insanımız var! Fasıkların getirdikleri haberlere inanmayalım. Öte yandan da kendimizi de bir hesaba çekelim. Bu işlerin bundan böyle, bu şekilde devam etmeyeceğini de bilelim. Bir kardeşimizin başına gelen dertler, diğerleri için ibret dersi olsun inşallah. Selâm ve dua ile..'