'Sıra geldi ?Başkancıklar? döneminin sonlanmasına'

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, eski sistemin sonlanmasının ardından sonlanması gereken bir başka konunun ise 'Başkancılar' olduğunu yazdı.

24 Haziran tarihi seçimin ardından AK Parti'de ısrarla üzerinde durulan 'tevazu' gündemine ilişkin bir yazı kaleme alan Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu, 'mahalle' olarak değerlendirdiği AK Parti'nin bir kısmında halk arasına mesafe koyanların, 'başkan' sıfatı ile suya sabuna dokunmayanların olduğunu belirtti.

Konunun son derece elzem ve üzerinde durulması gerektiğini vurgulayan Babaoğlu, şunları dile getirdi: 

'Seçim geldi geçti. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildi.
Başkan seçildi, göreve başladı.
Şimdi biraz da dönüp 'içeriye' (partiye, mahalleye, kurumlara ) bakmanın zamanıdır.
Siyasal alanın 'küçük başkanlıklar'a parsellenme dönemi de artık bitmeli!


***Şimdi diyeceksiniz ki, o da neyin nesi?
Seçimden hemen önceydi...
AK Parti'nin seçim bürolarında seçim için çalışmaya başlayan genç arkadaşlara bir gazeteci gibi sormuştum: 'Ortamı nasıl buldunuz?'
Söz birliği etmiş gibi 'İyi ama çok başkan var' demişlerdi.
Bu sefer ben duraksayıp 'nasıl yani?' diye sorunca, içlerinden biri 'Adım başıkarşınıza bir başkan çıkıyor, ya teşkilatın bir kademesinde başkan ya bir eski belediye başkanı ya onun gibi bir şey... Ama hepsinde ülkeye başkanlıkediyormuş gibi bir afra tafra!..'***Siyaset, yönetim deneyimi ve insan fıtratı böyledir...
Güçlü bir etiket her ferdin başını tatlı tatlı döndürür.
Anlarım bu 'başkancık'ları!
Anlayışla karşılarım.
Ama hepsi bir baş dönmesi kadar kısa sürmelidir.
Öteye geçince kötü!
Diyelim ki...
Elleriniz cebinizde, yüzünüzde numunelik bir gülümseme, hafif kibirli biçimde çene önde baş yukarıda dolaşıyorsanız...
Bütün işleri gençlere havale ediyor ve siz sadece 'zengin esnaf'la (o pek sevdiğiniz tabirle) hasbıhal edip fotoğraf çektiriyorsanız...
Hiç olmuyor!
Tabii bir de 'her şeyi ben bilirim, ben yaptım, ben kurdum, ben kazandım'halleriniz var ki, çekilmiyor.
Daha fecisi...
Çok konuşup hiç dinlemiyor olmanız...***


Hani Erdoğan 'seçmenin verdiği mesaj alındı' demiş ve tevazu konusunu vurgulamıştı ya...
Şu yukarıda anlattığım tablo bu konunun küçük bir veçhesi...
Siyaset millete hizmettir diyerek büyüyen bir hareket makam ve etiketleri öne çıkarmaktan özellikle kaçınmalı...
Ama partiyi geçtim...
Asıl 'mahalle'nin bir bölümünde yavaş yavaş kendisiyle halk arasına mesafekoyma çabaları göze batıyor ki, üzerinde mutlaka durulmalı.
Hayati önemde bir mesele.
Onu da ilerde konuşuruz.

***

ALTYAZI
David: Anladım, kaderlerimiz sandığımız şey sizin planlarınız ama bir plan nasıl bu kadar değişebilir?
Avukat: Planlayan kurumdan aldığım maaş bunu bilmeme yetmiyor. (Philip K. Dick'in bir öyküsünden uyarlanmış 2011 yapımı The Adjustment Bureau adlı filmden bir diyalog)