?Bu Vatan Kimin? şiiri ile hafızalarda yer etmiş vatansever şair, edebiyatçı ve öğretmen Orhan Saik Gökay, 116 yıl önce bugün doğdu.
3 Mayıs 1944 tarihinde diğer 22 Türk milliyetçisi ile birlikte tutuklanmış ve İstanbul Tophanedeki ünlü tabutluklarda aylarca işkence görmüş vatan şairi; 'Bu Vatan Kimin' şiirinin yazarı Orhan Saik Gökay 116 yaşında.
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.
Orhan Saik Gökay kimdir?
?Bu Vatan Kimin? şii?i ile hafızalarda yer etmiş vatansever bir şai?di? Orhan Saik Gökay...
Edebiyat alanında şairliğinden çok eleştirmenliği ve araştırmacılığı ile öne çıktı. Dil konusunda yaptığı en önemli çalışma Dede Ko?kut Hikâyele?i?ni sadeleşti?mesidi?. Yetmiş yıl boyunca öğ?etmenlik yaptı, binle?ce öğ?enci yetişti?di.
Bestesi A?if Sami Toke??e ait olan ve Tü?k Müziği?nin klasikle?i a?asında sayılan ?Çıksam Şu Dağla?ın Yücele?ine? şa?kısının güftesinin yaza?ıdı?.
Çıksam şu dağların yücelerine
Eş olsam gurbetin gecelerine
İmrenir dururum nicelerine
Bir ben mi murada eremiyorum.
Bağrımda bir yangın yanar tutuşur
Görünmez dallarda kuşlar ötüşür
Bir gönlüm var benim yanar tutuşur
Bir ben mi murada eremiyorum.
Yaşamı
16 Temmuz 1902 ta?ihinde babasının edebiyat öğ?etmeni ola?ak gö?ev yaptığı İnebolu'da dünyaya gelen Orhan Saik Gökay, 93 Ha?bi?nden son?a Filibe?den Anadolu?ya göç eden bi? ailenin yedi çocuğundan bi?isiydi. Babası Mehmet Cevdet Efendi, annesi Şefika Hanım?dı?. Asıl adı Hüseyin Vehbi?di?. Rıza Nu??un Milli Eğitim Bakanlığı sı?asında ?he? öğ?encinin bi? Tü?k adı alması?yla ilgili genelgesi uya?ınca adını 'O?han' ola?ak değişti?mişti.
İlk öğretimine Kastamonu'da başladı. İdadi?nin dokuzuncu sınıfında okurken, ailesinin maddi sıkıntıya düşmesi sebebiyle öğrenimine ara verdi. Katip olarak özel idarede çalışmaya başladıktan sonra edebiyatla ilgilendi. İlk şiiri Kastamonu'daki Açıksöz gazetesinde 1922 yılında yayımlandı. ?Annemin Mezarında? adını taşıyan bu şiiri, kardeşi Kenan'a atfetmişti. İzmir?in işgaline duyduğu üzüntü ile yazdığı ?İzmir Rüyası? adlı ikinci şiirini edebiyat öğretmeni Vasfi Bey?e ithaf etti . Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul?dan Anka?a?ya geçen pek çok kişinin yol üzerinde uğradığı bir yer olan Kastamonu?dan geçtiği sırada ünlü şair Mehmet Akif ile de göçüşme fırsatı bulmuş, ilk şiirlerini göstermiş ve beğenisini kazanmıştı
Aynı yıl öğ?enimini tamamlamak üze?e Anka?a'ya gitti. Anka?a Da?ülmuallimi?nin (öğ?etmen okulu) son sınıfına kaydoldu.
Öğretmenlik ve edebiyat yaşamı
Ankara Darülmuallimi'ni çok iyi derece ile bitirdikten sonra 1923 yılından itibaren Piraziz, Samsun ve Balıkesir'de öğretmenlik ya?tı. Balıkesir'de görev ya?tığı sırada şair Edremitli Ruhi Naci?nin (Sağdıç) desteğiyle Çağlayan isminde bir edebiyat dergisi çıkardı ve takma isimle yazı ve şiirlerini yayımladı. 1924-1926 yılları arasında çıkan 15 günlük bu dergide Mehmet Akif, Tokadizade Şeki? ve Hasan Basri (Çantay) gibi devrin önemli şair ve yazarlarının da eserlerini yayınladı.
1927 tarihinde önce Kastamonu İdadisi?nin son sınıfına kaydolarak bu okuldan kaydoldu, ardından hem İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi?ne hem Yüksek Öğretmen Okulu?na kaydoldu; öğrenimini her iki okulda birden sürdürdü Edebiyat Fakültesi?nde hocası Fuat Kö?rülü'den etkilendi. Almancasını ilerletti.
Yüksek öğrenimini 1930?da tamamladıktan sonra tekrar öğretmenliğe başladı. Kastamonu, Malatya, Edirne, Ankara, Eskişehir ve Bursa'da edebiyat öğretmenliği yaptı. 'Bu Vatan Kimin' şiirini Bursa'da iken yazdı. Edirne'de görev ya?tığı sırada kendisi gibi öğretmenlik ya?an Ferhunde Sarıoğlu ile evlendi. Çiftin çocukları olmadı.
Dede Korkut hikayelerini yayınladı
1938 yılında Dede Korkut hikâyelerini yayınladı. Bu eser ile ?Dede Korkut?un torunu? unvanını aldı. Öğretmenlik yaşamına 1939?dan itibaren Ankara?da, yeni kurulan Musiki Muallim Mektebi?nde (Ankara Devlet Konservatuvarı) öğretmen ve müdür olarak devam etti. Bestesini Necil Kazım Akses ile Ulvi Cemal Erkin'in müştereken ya?tıkları Konservatuvar Marşı?nın güftesini yazdı. En önemli araştırmalarından birisi olan ?Kabusname? ilk defa 1944?te yayımlandı. Bu kita?, Emir Unsurü'I-Meali Keykavus'un 1082 yılında, oğlu Giylanşah için 'Nasihat-name' türünde yazılmış bir eserdir.
'Atsız'ı misafir etmesi üzerine tutuklandı'
1944 yılında konservatuvar müdürü iken okul arkadaşı Nihal Atsız?ı evinde misafir etmesi üzerine ?Irkçılık-Turancılık davası' nedeniyle görevine son verildi, tutuklanarak İstanbul?a gönderildi, işkence gördü.
11 ay süren tutukluluk ve yargılanma sürecinin ardından beraat etti ve öğretmenlik mesleğine geri iade edildi; Galatasaray Lisesi?nde öğretmenlik (1947-1951), Londra kültür ateşeliği ve öğrenci müfettişliği (1951-1954), İstanbul (Ça?a) Eğitim Enstitüsü?nde öğretmenlik (1954-1959) görevlerinde bulundu.
1957?de ?Kati? Çelebi Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri? adlı kitabını yayımlayan Gökyay, büyük önem verdiği Kati? Çelebi?nin eserleri üzerinde çalışmalarını onun 'Tuhfetü'l-Kibar fi Esfari'l-Bihar' ile 'Mizanü'l-Hakk fi ihtiyari'l-Ahakk' adlı eserlerini bugünün Türkçe?si ile yayınlayarak sürdürdü.
1959-1962 yılları arasında Londra?da bir okulda Türk Dili ve Edebiyatı okutmanı olarak çalıştı. 1962'de Türkiye'ye döndükten sonra Ça?a Eğitim Enstitüsündeki görevine tekrar başladı. 1967 yılında yaş haddinden emekli oldu.
Emekliliği
Gökyay, emekli olduktan sonra da eğitimcilikten kopmadı. 81 yaşında tekrar mesleğine döndü; eski görev yeri olan Çapa Eğitim Enstitüsü?nde, Marmara ve Mimar Sinan Üniversitelerinde ders verdi.
Hayatı boyunca Türk Dili, Nesil, Türk Folklor Araştırmaları, Çağrı, Oluş, Ülkü, Türk Folkloru, Musiki Mecmuası, Türk Dili, Tarih ve Toplum, gibi dergilerde eleştiriler yayınladı, eleştirilerini 1982?de ?Destursuz Bağa Girenler? adlı bir kitapta topladı.
ABD?deki Princeton Üniversitesi, 1984?te iki ciltlik bir eser hazırlayarak ona ilk bilim armağanını sundu. 1988?de Türklük Bilgisi Araştırmaları Dergisi?nin 6. ve 7. sayıları ?Gökyay' a Armağan? olarak ?ıktı. 1989?da İstanbul Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktorluk diploması verdi. 1991?de Devlet Sanat?ısı unvanı ile ödüllendirildi. Değerli kitaplardan oluşan kütüphanesini 1984?te kurulan Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Kütüphanesi?ne bağışladı.
Prof. Dr. Günay Kut, onun eserlerini ?şiirleri, makaleleri, telif kitapları ve ?evirileri? olarak dört bölümde inceledi. Bu ?alışma, 1989?da yayımlandı.
Yetmiş yılık öğretmenlik hayatında binlerce öğrenci yetiştiren Orhan Şaik Gökyay, 2 Aralık 1994 tarihinde vefat etti ve cenazesi ertesi gün Üsküdar'daki Nakkaştepe Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Ölümünden Sonra
Yaşamı boyunca yalnızca beş şiirini Türk?e ve İngilizce olarak 1976?da yayımlamış olan şairin şiirleri ölümünden sonra ?Bu Vatan Kimin? adı altında kitaplaştırıldı.
2001 yılından bu yana eşi Ferhunde Gökyay ve öğrencisi Kudret Ünal tarafından ?Orhan Şaik Gökyay Şiir Ödülü? verilmektedir
2002 yılında Rıdvan Çongur ile Nail Tan?ın hazırladığı '?Bu Vatan Kimin?? şairi, yazar Orhan Şaik Gökyay? adlı kitap yayımlandı.
Doğum yeri olan İnebolu?da ismi bir sokağa verilmiş ve büstü yerleştirilmiştir.
kaynak: sozkimin.com
haber: enpolitik.com/Melek S. Tunç