Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de bir araya gelen ABD Başkanı Trump ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in buluşmasını sitemiz enpolitik.com yazarlarından Veysi Güngör kaleme aldı. Buluşmanın Avrupa üzerindeki etkisine dikkat çeken Güngör, şöyle kaydetti:
'Hafta başı ABD Başkanı Trump ile Rus lider Putin?in Helsinki buluşması Avrupa?da yürekleri hoplattı. İki liderin bir araya gelmesi, aralarında nelerin konuşulduğunun tam olarak ortaya çıkmamasına karşın, Avrupa?da yeni tartışmaları başlattı. Her ne kadar iki güç arasındaki kutuplaşmanın kaybolması zor olsa da, buluşmanın bir takım yeni arayışlar ve dengelerin oluşmasını akıllara getiriyor. Buluşmada, hiç şüphesiz yeni yön arayışları, Ortadoğu?nun yeniden dizayn edilmesinin plan ve pazarlıklarının da yapıldığı sanılıyor.
Yeni yön arayışlarında, başta Avrupa Birliği olmak üzere, bölgede etkin olan Türkiye ile İran?ın olmaması dikkat çekti. Çin ve Japonya?nın da müdahil olmaması gözlerden kaçmadı. İki liderin Helsinki görüşmelerinden sonra başlayan tartışmalarda, AB?nin, Türkiye, İran, Japonya ve Çin?in yeni yol haritasının belirlenmesine ortak edilmemesi rahatsızlık oluşturdu. Oysa Ortadoğu?dan Ukrayna?ya uzanan bölgede yaşanan çatışmalar ve akan kanın sona ermesinde müdahil edilmeyen ülkeler de önemli rol ve sorumluluklar üstleniyorlar.
Helsinki buluşmasının, geçen hafta gerçekleşen NATO buluşması sonrası gerçekleşmesi, söz konusu rahatsızlığı daha da arttırıyor. Hatırlanacağı üzere Trump NATO toplantısı ve devamında Londra ziyareti esnasında Alman Şansölyesi Merkel ve İngiliz Başbakanı May?ı rencide eden bir tutum sergilemişti. Yorumlar arasında Trump?un NATO üyelerine Putin?e karşı daha sıcak ve yumuşak davrandığı yer aldı. Söz konusu sıcaklık, 2016 Amerika seçimlerinde üç ayrı istihbarat teşkilatının, Rusya?nın seçimlere karıştığını doğrulamasına rağmen devam etti. Trump bu bilgilere inanmamakla kalmayıp aynı zamanda 'Kırım?da Rusça konuşulur' diyerek Rusya?ya adeta destek verdi.
Trump ve Putin buluşması, Avrupa?da bir başka tarihi buluşması gündeme getirdi. Aslında bu buluşma aynı zamanda bir korku içeren Yalta buluşması, yani Yalta Konferansıdır. Zira 1945 yılında Kırım-Yalta?da yapılan konferansta, ABD Başkanı Roosevelt ve Rus lider Stalin, Avrupa?yı ?Doğu ve Batı Avrupa? olarak ikiye bölmenin temelini atmışlardı. Gerçi bu konferansa İngiliz Başbakanı Çörçil de katılmıştı. Ama Roosevelt ve Stalin?in daha etkin olduğu biliniyor. Konunun özü: Avrupa?nın yer almadığı bir toplantıda, Avrupa hakkında karar alınmasıydı.
Velhasıl, her ne kadar 1945 yılında alınan kararın tekrarı söz konusu olmasa da, Avrupa karar vericileri, Turmp ve Putin buluşmasından olağanüstü rahatsızlık duydu. Tabiri caizse, yürekleri ağızlarına geldi. Öyle ki, iki liderin buluşması, Avrupalı liderlerin aklına, kısa bir süre önce geçekleşen Trump-Kim Jong buluşmasında alınan bazı kararların askıya alınabileceği korkusunu dahi getirdi. Kısaca, Helsinki buluşması, yani yeni yol haritasının belirlenmesi, Avrupa?yı ciddi bir şekilde sarstı ve korkuttu. Gelişmeleri takip etmeye devam edeceğiz.
Avrupa sıvavı kaybediyor...
Bu hafta önemli bir gelişme de Hollanda?da yaşandı. Bir kaç ay önce göreve gelen Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok, telafisi zor bir pot kırdı. Blok'un, televizyon programı Zembla?ya yansıyan açıklamaları kabul edilebilir cinsten değildi. Bakan Blok, uluslararası teşkilatlarda görev yapan Hollandalılarla bir araya geldiği toplantıda, göçmenler ve mülteciler üzerine çizmeyi aşan ifadeler kullandı. Göçmenlerin geldikleri ülkeleri karıştırdıklarını ve huzursuzluk yarattıklarını ima eden Stef Blok, ?Bana, farklı etnik grupların, yerli toplulukla bir arada barış içinde yaşadığı bir örnek gösterin. Ben bilmiyorum. Bu soruyu bakanlıkta memurlara da sordum? cümlelerini kullandı. Blok daha da ileri giderek , ?Irkçılığın, insanların genlerinde olduğunu ve çok sayıda göçmenin ülkeye gelmesinin yerli toplumun sınırlarını zorladığını? söyledi. Her ne kadar, konuşmasının kamuoyuna sızmasından sonra bir açıklama yaparak üzüntülerini dile getirse de, Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok, bu açıklamalarıyla ırkçılığın meşrulaştırılmasına katkıda bulundu. Bu haliyle ırkçı parti PVV?den bir farkı kalmadı Bakan Blok?ın. Avrupa?nın göç ve mültecilerle büyük ve tarihi bir sınavdan geçtiği bu günlerde, bir karar vericinin bu yönde bir açıklama yapması asla hoş görülemez ve kabul edilemez. Esasen, söz konusu ifadeler, Avrupa?nın nereye doğru gittiğinin de bir göstergesidir.Bu gidiş, öncelikle Avrupa ve genelde insanlık için tehlikeli bir gidiştir.