Enpolitik.com yazarı Ahmet Rauf Akay, ülkemizde çok ciddi aydın sorunu olduğunu dile getirdi. Aydınların amaçlarının toplumun rotası olduğuna vurgu yapan Akay, 'Aydın vasıfları neler ve aydınlar nasıl olmalı?' kaleme aldı...
Enpolitik.com yazarı Ahmet Rauf Akay, ülkemizde çok ciddi aydın sorunu olduğunu dile getirdi. Aydınların amaçlarının toplumun rotası olduğuna vurgu yapan Akay, 'Aydın vasıfları neler ve aydınlar nasıl olmalı?' kaleme aldı...
Ahmet Rauf Akay'ın ' Kıblesiz aydından, aklını ikbaline bağlayan aydına...' başlıklı yazısı:
Toplumların rotasını aydınlar çizer. Bir ülkenin aydını kıblesine neyi alırsa toplumda kıblesine onu alır. Gazali, onun için bozulmanın ulemadan başladığını söyler. Aydını namuslu olan bir ülke asla milli varlığını yitirmez.
Dün de bugün de bu ülkede ciddi bir aydın sorunu var. Düne kadar kıblesiz, vatansız, inançsız aydın tipinden şikayet ediyorduk. Toplumun kaderini onlar çiziyordu. Millet başka tarafa bakıyordu onlar başka tarafa. Hep inançlı, milli değerlere bağlı aydınların özlemi içinde olduk.
Şartlar değişti, güç milleti ile aynı yöne bakmayan aydınlardan, milli değerlere bağlı olduğunu söyleyen aydınların eline geçti. Toplumun aydınları ile aynı yöne bakması, aynı değerler üzerinden dünyayı okuması her zaman milletlere büyük güç ve enerji vermiştir. Fakat çok değişen bir şey olmadı. Çünkü aydınımız kıblesine ülke ve millet çıkarlarından çok parti veya grup çıkarlarını almıştı. Kendisini hakka raptetmek yerine bir kişi veya grubun menfaatlerine raptetmişti.
Gazetelerde, TV'lerde yazılan konuşulan şeylere bakarsanız ne dediğimi anlarsınız; sadece siyaset konuşuyoruz evet sadece siyaset, başka bir gündemimiz yok. Siyasi mensubiyet uğruna hakikat bizzat aydın denilen insanlar tarafından katlediliyor.Aydının biricik vasfı hakikat adamı olmak ve bunu kellesi pahasına savunabilmektir. Dün böyle bir aydın tipi yoktu, bugün de yok. Tek fark kıblelerine aldıkları siyasetin farklı olması.
Lafa gelince herkes korkunun ecele faydası yoktur diyerek cesaret gösterisinde bulunur. Ama güç ile hak karşı karşıya geldiğinde ilk önce bu tipler haktan güce firar ederler. Çevrenize bakın, bugün içinde bulunduğumuz durumu kim bütün çıplaklığı ile konuşabiliyor?
Kim horlanmak, aşağılanmak hatta takibata uğramak pahasına hakkı söyleyebiliyor?
İslam tarihinin büyük kısmı(Emevi-Abbasi) bir bakıma hakkın güce feda edildiği bir tarihtir. Muaviye karşısında haklı olan Hz.Ali'dir ama kazanan Muaviye'dir. Yezit karşısında hak kutbunda olan Hz. Hüseyin'dir ama çoğunluk Yezit'in yanında saf tutmuştur. Hişam Bin Abdulmelik karşısında haklı olan Zeyd Bin Ali'dir ama kaybeden, yalnız bırakılan da odur. Tarihte yöneticilerin yaptığı her yanlışı alkışlayan, onları yüreklendiren etraflarında çöreklenmiş olan ilim adamları, yani ulema var olmuştur. Burada ulema kavramı için de bir parantez açmak gerekiyor: İslam dünyasında ulema titri sadece din alimleri için kullanılan bir terimdir. Çünkü dini bilgiler dışındaki bilgiler ve onların bilgisine sahip olanlara hiç değer verilmemiştir.İlim din bilgileri ile sınırlandırıldığı için öteki ilimlere rağbet olmamış,bugünkü geri kalmışlığın yolu açılmıştır.
Güce tapan, onu alkışlamayı marifet sayan bu aydın tipi ile bu ülkenin kendine sağlıklı bir gelecek inşa edebilmesi mümkün değildir. Aklını ikbaline bağlayan aydınların revaçta olduğu bir ülkede fikir hayatı övgü ile yergiden ibaret kalır. TV'lere, gazetelere bakarsanız ne dediğimi anlarsınız...