7 Ağustos 1924'te gerçekleşen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ikinci ayaklanması olarak tarihe geçen Nasturi İsyanı bugün sebep sonuç ve çıkarılan derslerle 94'üncü yılında anılıyor. Peki, İngilizler başta olmak üzere birçok emparyal devletin Türk toprakları üzerinde kurduğu oyunun örneklerinden biri olan Nasturi isyanı nedir, Nasturiler kimdir?
Nasturilik, 5.yüzyılda, Hıristiyan dünyasında yaşanılan görüş ayrılıkları sonucu ortaya çıkmış bir Hıristiyan mezhebidir.
Nasturiler başlangıçta Hz.İsa?da beşeri ve ilahi iki ayrı tabiatın varlığını ileri sürdükleri için aforoz edilmişlerdir. Bununla birlikte daha sonra Nastorius?un görüşünden saparak İsa?daki Lâhût (Ulûhiyet) ve Nâsût?un (İnsaniyet) karışık olduğu fikrini savunmuşlardır.
İlkçağdan itibaren Nasturiler, İran?ın Kuzeybatısı, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak bölgelerinde yaşamışlardır. Yaşadıkları coğrafyadan ötürü tarih boyunca Bizans-Sasani, Osmanlı-İran gibi Ortadoğu?daki egemen güçlerin sınır bölgelerini oluşturmuşlardır.
15. yüzyılda, Türk yönetimine giren Nasturiler, Van Gölü?nün güneyi, Hakkâri ve Musul çevresinde yaşamışlardır. 19. yüzyılda, Batılı devletlerin, özellikle İngilizlerin, misyoner faaliyetlerinin etkisiyle, Nasturiler, Keldaniler ve Süryaniler ile beraber eski Asurluların torunları oldukları tezini kabul etmişler ve Osmanlı Yönetimi?ne karşı, önce Rusya, sonra İngiltere ile ittifak halinde ayaklanmışlardır.
Nasturi İsyanı, İngilizler ve Musul sorunu
Tarihe Nasturi Ayaklanması olarak geçen bu kalkışma, Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunan Nasturilerin bağımsızlık için başlattığı isyan hareketine verilen isimdir. İngiltere?nin kışkırtmaları ve desteği sonucunda isyan etmeye kalkışan Nasturilere, İngiliz uçakları da havadan topraklarımızı bombalayarak destek verdi.
Ayaklanma öncesinde Nasturiler 1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı?ya karşı cephe almışlardı. Büyük bir kısmı Rusya İmparatorluğu?na sığınan Nasturiler?in bir kısmı da İran?a yerleşmişlerdi. Rusya?da rejimin değişmesi sonucu askerlerin geri çekilmesiyle Nasturilerle Türk askerleri bazı zamanlar karşı karşıya geliyordu.
Musul sorunu yüzünden Türkiye ile İngiltere sık sık karşı karşıya geliyordu. Sorunu kendi lehlerine çözmek için ortalığı karıştırmak isteyen İngiliz hükümeti Nasturiler?e para ve silah desteğinde bulunarak isyan çıkarmaları için onları teşvik etti. Aldıkları desteğin de verdiği güvenle hareket eden Nasturiler Van, Siirt ve Mardin?in bazı bölgelerinde ayaklanma çıkardı. Irak sınırının henüz çizilmemesini bahane eden İngilizler Türk mevzilerini uçaklarıyla bombalamaya başladı.
(Cafer Tayyar Paşa)
Diyarbakır?da konuşlanmış olan 7. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa, ayaklanmayı bastırmak için harekete geçti. Türk askerlerinin gücü karşısında Nasturilerin gerilemesi üzerine İngiliz hükümeti Türkiye?ye nota vererek bölgedeki askeri harekatın sonlandırılmasını, aksi halde Türkiye?ye karşı harekat düzenleyeceklerini söyleyerek tehdit etti.
Türk ordusu 7 Ağustos?ta başlayan ayaklanmayı 26 Eylül?de bastırarak Nasturileri ve o bölgede görev yapan İngilizleri Irak sınırından dışarı attılar.
Nasturi İsyanı'nın ayrıntıları ise şöyle:
Birinci Dünya Savaşı?nın başlaması ile birlikte, 400 bin Nasturi, İran?a geçerek, Hoy, Selmas ve Urmiye bölgesine yerleşmiş, Türk Ordusu?na karşı Rus Ordusu ile işbirliği yapmışlardı. 15 Nisan 1915?te, Van?da Ermeni isyanının başladığı günlerde, Nasturiler de Çölemerik?te isyan başlatmışlardır.
1917?de gerçekleşen Rus İhtilali sonrasında, Rus Ordusu?nun, İran?ı boşaltarak Kafkasya ve Rusya?ya çekilmesi üzerine, hamisiz kalan Nasturiler, Irak?a geçerek, İngiliz Ordusu?na sığınmış ve İngiliz Ordusu?nun Irak?taki jandarmalığına talip olmuşlardır.
İngiliz Ordusu, bir yandan silahlandırdığı ve örgütlediği Nasturileri Irak?taki milis gücü olarak kullanırken, öte yandan, Musul Vilayeti sınırları içinde İngiltere?nin askeri üssü olarak kullanabileceği bir ?Nasturistan? kurmayı planlamıştır.
Buna göre, 37.?38. paraleller arasında, Botan Çayı?nın güneyini ve doğusunu kapsayan, Hakkâri?yi de içine alan bölge, Nasturi yurdu olarak tanımlanmış ve bu bölgede Hıristiyan unsurlardan oluşan bir tampon devlet kurulması hedeflenmiştir. Ancak, aralarında birlik ve beraberlik duygusu olmayan Hıristiyan unsurların ekonomik maliyeti, İngiltere?nin politikasını değiştirmesine neden olmuş; kurtulmak istediği bu unsurları, 1918?1922 yılları arasında ?yerleştirme? ve ?hayatlarını kurtarma? politikası çerçevesinde, 20?25 bin kadarını Musul Vilayeti?nin kuzeyine ve Hakkâri?ye yerleştirmiştir. İngiltere, Musul meselesini kendi lehine çözümleyene kadar Nasturileri, Türkiye?ye karşı paralı asker olarak kullanmıştır. Ancak, gerek Irak?ın iç dengeleri gerek İngiliz Ordusu?nun Irak?ta uzun süre kalamayacak olması, bu projenin gerçekleşmesine izin vermemiştir.
Lozan Konferansı sürecinde, Nasturiler, Türk Hükümeti?ne, Hakkâri?ye bağlı bir yerleşim bölgesinin kendilerine verilmesi karşılığında, Türkiye?nin Musul?daki hâkimiyet hakkına hizmet etmek üzere; Musul?daki silahlı Nasturi birliklerinin Türk makamlarının emrine girmeye hazır olduklarını iletmişlerdir. Bu görüşme, İngiltere?yi rahatsız etmiştir. Bunun üzerine İngiltere, Nasturileri Türkiye?ye karşı kullanmak üzere yeni girişimlerde bulunmuştur.
Başlangıçta, Musul?un İngiliz denetimde kalmasında ve Türkiye?ye karşı savunulmasında görev alan Nasturiler, Musul?un kaderini belirleyecek diplomatik süreçte de önemli bir sorun haline gelmişlerdir. Nasturilerin, İngiltere tarafından istismarı çok boyutlu olmuştur. Lozan Antlaşması dışında kalan Musul meselesini görüşmek için düzenlenen Haliç Konferansı?nda, İngiltere, Musul Vilayeti üzerindeki taleplerinin yanı sıra, Nasturilere yurt olarak verilmesi için Hakkâri Vilayetine ait 3.500 km² alanın Irak?a bırakılmasını istemiştir. Türkiye, bu isteği, Nasturilerin nüfus olarak azınlıkta olduğu ve bölgede meydana getirdikleri silahlı ayaklanmaları, gerekçe göstererek reddetmiştir.
İngiltere, Musul meselesinin Milletler Cemiyeti?ne taşınması üzerine, tekrar Nasturileri devreye sokmuştur. Bu çerçevede, Hakkâri?deki Nasturiler, Irak?taki İngiliz güçleri tarafından silahlandırılmış ve Ankara?ya karşı kışkırtılmıştır. Hakkâri?deki Nasturilerin, Musul Vilayeti?ndeki İngiliz yanlısı Nasturiler ile yoğun ilişki içinde olduğunu tespit eden Ankara, isyana karşı hazırlık yapmaya başlamıştır.
Bu aşamada, Londra?nın, Milletler Cemiyeti?ne Musul Vilayeti ile ilgili başvurusundan bir gün sonra, Gülyano Aşiret reisine bağlı, Nuhup kabilesinden 200 kadar Nasturi, Çölemerik?ten Çal?a (Çukurca) giden Hakkâri Valisi Halil Rıfat Bey ve refakatindeki, Hakkâri Jandarma İl Komutanı Binbaşı Hüseyin Bey, 1 teğmen, 9 piyade, 6 jandarma eri ve 8 sivilden oluşan heyete saldırmıştır. Hakkâri Valisi esir alınmış, jandarma komutanı ve 3 jandarma eri şehit düşmüş, 5 jandarma eri yaralanmıştır. Daha sonra serbest bırakılan Vali, tutsak kaldığı süre boyunca üzerlerinden İngiliz uçaklarının uçuş yaptığını ve üniformalı İngiliz askerlerinin bölgede bulunduğuna tanık olduğunu ve bu nedenle isyanın, İngiltere tarafından desteklendiğini ifade etmiştir.
Bu gelişmeler üzerine Türkiye, uzun bir süreden beri bölgede huzursuzluk çıkaran Nasturilere karşı yapmayı düşündüğü operasyon kararını yürürlüğe koymuştur. Genelkurmay Başkanlığı, 14 Ağustos?ta, isyanın bastırılmasında 7. Kolordu Komutanlığı?nı yetkilendirmiştir. Harekâtın hızla yapılması, statüko sınırına tecavüz edilmemesi, bölge aşiretlerinden özellikle de Simko Ağa?dan yararlanılması kararlaştırılmıştır.
7.Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa komutanlığında 11 Eylül 1924?te başlayan operasyon ile Türk birlikleri Zaho?nun kuzeyine kadar, bölgede neredeyse hiçbir direnişle karşılaşmadan ilerlemiştir. 14 Eylül sabahı, Hakkâri-Musul Vilayeti arasındaki sınırı geçen bir Türk suvari grubu, Zaho?dan kalkan 3 İngiliz uçağı tarafından 3 saat bombalanmış, Türk birliği 3 şehit, 12 yaralı vermiştir. Bu saldırı üzerine, Türk birlikleri kuzeye çekilmiştir. Bu sırada İngilizlerin Nasturileri kullanarak Türk topraklarına tecavüz etmeleri üzerine, Türkiye, Lozan Antlaşması?nın ihlal edildiği gerekçesiyle, 17 Eylül 1924?te, Milletler Cemiyeti?ne bir nota vermiştir.
19 Eylül?de, 3 İngiliz uçağı, Bisbin?den Şiramis?e giden 62. Alayın 2. Taburuna saldırmış ve 500?e yakın bomba atmıştır. 1 üsteğmen ve 6 er şehit olmuştur.
7. Kolordu birliklerinin uğradığı bu saldırılar üzerine, Genelkurmay Başkanlığı, hava saldırılarının İngiliz karakollarının bulunduğu Birsivi, Balona, Çakallo?nun kuzeyinde olması durumunda, 7. Kolordu?ya, Zaho ve İmadiye bölgesine girme emri vermiştir. Ancak, 21 Eylül?de, İngiliz uçakları bir deve kafilesine, Şiranis?in güneyinde saldırmıştır. Bunun üzerine, 7. Kolordu Komutanı, Genelkurmay Başkanlığı?na kolordunun uçaklara karşı savunma silahının bulunmadığından ve Türk ikmal yollarının Şiranis?ten geçtiğinden bahisle, sona yaklaşan Harekâtın ikmal hatlarını güvenceye almak için uçakların kalkış yeri olan Zaho?daki İngiliz havaalanını vurmayı önermiştir.
Genelkurmay Başkanlığı, Zaho?daki havaalanı tahrip edilse bile İngiliz uçaklarının daha güneydeki bir hattan gelerek, Çölemerik, Şırnak ve Cizre üzerinde bir saat uçuş ve bombalama yapabileceklerini ileri sürmüştür. Bundan dolayı, 7. Kolordu?ya, Şiranis-Bagoga hattındaki harekâtların gece yapılması emri verilmiştir. Ankara ise, İngiliz hava saldırılarının devam etmesi durumunda Zaho ve İmadiye?nin işgal edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak, bu işgal de, İngiliz uçaklarının saldırısını engellemeyecektir. Bu durumda, İngiliz uçaklarının, güneydeki ilk çıkış noktalarına doğru ilerlemeyi gerektiren bir askeri harekât için, bu ihtimali göz önünde tutan, yeni hazırlıkların yapılması gerektiği Genelkurmay Başkanlığı tarafından ifade edilmiştir.
Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlığa yazdığı bir raporda, İngiliz hava saldırılarından dolayı, menzil hattının, saldırılardan sakınmak için kuzeye alınması durumunda, yaklaşan kış koşullarında, birliklerin, sınır bölgesinden kuzeye alınması gerekeceğini belirtmiştir. Genelkurmay Başkanlığı, bu çekilmenin, ordunun ve bölge halkının maneviyatı üzerinde çok kötü etki yapacağını düşünmektedir. Öte yandan, İngiliz hava taarruzlarında 14 şehit ve 14?ü ağır olmak üzere 43 yaralı veren ordu, İngilizlerin saldırılara devam etmesi durumunda önce Londra?ya saldırıları durdurmak üzere 24 saatlik süre verilmesini, sonra Zaho ve İmadiye?nin Türk birlikleri tarafından işgal edilmesini önermiştir. Genelkurmay Başkanlığı, İngilizlerin, Mısır, Sudan, Hicaz ve Irak?taki zor durumlarından dolayı bu Türk saldırısına tepki vermeyeceğini düşünmektedir. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı?na göre, İngilizlerin tepki göstermesi durumunda, Türk Ordusu, kapsamlı bir harekât ile bütün Musul Vilayeti?ni İngiliz birliklerinden temizlemelidir.
Genelkurmay Başkanlığı, seferberliğe hazırlık olmak üzere 7. ve 5. Tümenlere, halen 7. Kolordu emrinde bulunan 1. ve 14. Suvari, 2. ve 17. Piyade Tümenleri ile 28., 36., ve 9. Kolordu?dan gönderilmek üzere hazırlanan 34. Piyade alaylarının seferberlikleri için gerekli silah, cephane, elbise vs. yerlerine sevk edilmesini Milli Savunma Bakanlığı?ndan istemiştir.
Nasturilerin sığındığı mağaraları kuşatan ve teslim olmalarını ihtar eden Çölemerik grubu, Nasturilerin teslim olmamaları üzerine mağaralara ateş açmıştır. 24 Eylül?de, Valto Dağı, Nasturilerden tamamen temizlenmiş, kurtulanlar ise, İmadiye?ye kaçmışlardır. 27 Eylül?de, Bido?da bulunan 14. Süvari Alayı, İmadiye?den gelen 500 kişilik bir Nasturi grubunun taarruzuna uğramış, alay geri çekilmiş, Nasturiler, Bido?yu yağma edip köyü yakmışlardır.
Asi Nasturilerin bir miktar esir vererek geri çekilmeleri üzerine tedip harekâtına son verileceği sırada, Genelkurmay Başkanlığı, 7. Kolordu ve 3. Ordu Müfettişliği?ne verdiği emirle, kazanılan başarının, Çal bölgesinin işgali hakkında verilen ilk hedefe kadar genişletilmesini istemiştir. Genelkurmay Başkanlığı 2 Ekim?de verdiği emirde ise, Zap?ın doğusunda kimse kalmadığını ve tedip harekâtının fiilen sona erdiğini bildirmiştir. Harekâtın sevk ve sorumluluğu verilen 3. Ordu Müfettişi, 2 Ekim?de Diyarbakır?a gelmiş ve 3 Ekim?den itibaren emir ve komutayı fiilen eline almıştır. 3.Ordu Müfettişliği?nin düşman hakkında verdiği bilgiye göre; sayıları 5000 kadar olan Nasturiler, İmadiye istikametine kaçmışlar ve bu bölgedeki sarp dağlara sığınmışlardır.
Genelkurmay Başkanlığı, 3. Ordu Müfettişliği?ne verdiği emirde; İngilizlerin, 11 Ekim?de bir nota vererek, Hazil ve Habur sularının birleştiği noktadan itibaren Hezil Suyu?nun doğusundan, Merinar Dağı?nın kuzeyinden, Beytüşşebap, Çölemerik ve Şemdinan?ın güneyinden geçen hattın, güneyinde kalan Türk kıtalarının geri çekilmesini istediklerini, eğer çekilmezlerse, bu tarihten itibaren harekâtta serbest olduklarını Türkiye?ye bildirdikleri söylenmiştir. Türk Hükümeti, bu notayı şiddetle protesto etmesine rağmen, İngiltere?nin taarruz edebileceği hesaba katılarak, gerekli tedbirlerin alınması emredilmiştir. Ankara?da karşılıklı nota teatileri suretiyle devam eden siyasi faaliyetler sonunda, meselenin Milletler Cemiyeti?nde halli yolunda mutabık kalınmıştır. Bu arada, TBMM toplanarak gereken kararı vermiş olduğu için, Genelkurmay Başkanlığı, 19 Ekim 1924?te geçici olarak kurulan tertibatın kaldırılmasını 3. Ordu Müfettişliği?ne bildirmiştir. Siyasi halin şimdilik belirsiz olduğunu kabul eden Genelkurmay Başkanlığı, Musul meselesinin kesin surette halline kadar, 3. Ordu Müfettişliği?nin Diyarbakır?da kalmasını uygun görmüştür.
'İngiltereyi rahatsız etti'
Bu isyan sürecinde İngiltere?yi en çok rahatsız eden husus, isyanın, Türkiye tarafından hızlı bir şeklide bastırılmış olmasıdır. Irak?taki İngiliz yetkililerinin gözünden kaçan husus, geçmişte Arap ve Kürtlere karşı başarılı olan Nasturilerin düzenli ordu birlikleri karşısında aynı başarıyı gösteremeyecek olmalarıydı. Küçük çaplı ayaklanmaları bastırmakla, düzenli ve planlı ordularla mücadele etmenin aynı olmayacağı bir gerçekti. İngiltere?nin bu tutumu, Nasturilerin gözden çıkarıldığını göstermekteydi.
Musul Vilayeti topraklarında Türk-İngiliz birlikleri arasında meydana gelen çatışmalar üzerine, Türkiye?nin başvurusu ile Milletler Cemiyeti Türkiye ile Irak arasında geçici bir sınır belirlemiş ve tarafları, belirlenen ?Bürüksel Hattı?na uymaya davet etmiştir. Milletler Cemiyeti Musul Araştırma Komisyonu?nun 16 Temmuz 1925?te Milletler Cemiyeti?ne sunduğu raporda, Asurîlerin, Osmanlı idaresinde sahip oldukları geniş haklara rağmen, kışkırtmalar neticesinde çıkardıkları isyanlar nedeniyle Türkiye?den ayrılma talepleri haklı bulunmamıştır. Çözüm olarak eski ayrıcalıklarına sahip olarak Türkiye?deki yurtlarına geri dönmeleri öne sürülmüş, Hakkâri Vilayeti üzerinde Türk hâkimiyeti tartışmasız kabul görmüş ve İngiltere?nin karşı söylemleri haksız bulunmuştur.
Nasturilerin Türk topraklarına saldırılarının devam etmesi üzerine, Türk Hükümeti, sınır ihlallerini Miletler Cemiyeti nezdinde protesto etmiştir. İngiltere, Türkiye?nin sınır bölgesinde Hıristiyanları sistematik biçimde temizlediği görüşünü öne sürerek, protestoya karşılık vermiş ve bölgede inceleme yapılmasını istemiştir. Milletler Cemiyeti tarafından görevlendirilen Komisyon?un, 16 Kasım 1925 tarihli raporunda; Türkiye?nin Asurîlere ?Hıristiyan tehciri? uygulaması yaptığı ve bunun, 1915?te ?Ermenilere uygulanan vahşet ve gaddarlığa? benzediği belirtilmekte, ayrıca, Kürtlere, Hıristiyanları öldürmesi için baskı yapıldığı ifade edilmektedir. Türkiye, ?düzmece? bir raporun dikkate alınmasını şaşkınlıkla karşılarken sert açıklamalarda bulunmuştur.
16 Mart 1926 tarihinde, Nusaybin, Cizre ve Midyat merkez olmak üzere, Yezidiler tarafından desteklenen Süryaniler de bir ayaklanma çıkarmıştır. Türk Hükümeti, isyanı kısa sürede bastırmış ve yaklaşık 750 bin Hıristiyan unsur Irak?tan sığınma talep etmiş ve isyanın ele başları da dâhil olmak üzere Irak Hükümeti tarafından kabul edilmişlerdir.
kaynak: gzt.com/ avazturk.com
haber: enpolitik.com/ Melek S. Tunç