Sitemiz Enpolitik.com yazarı Ahmet Rauf Akay, 'Ekonomik krizde vatandaşın tavrı ne olmalı ve krizi önlemede vatandaşın önemi nedir?' sorularına köşesinde yer verdiği 'Aynı gemide olmak' başlıklı yazısında kaleme aldı.
İşte yazarımızın 'Aynı gemide olmak' başlıklı yazısı:
Son günlerin moda kavramı -aynı gemideyiz- tabiri. Bu sözdeki amaç -batarsak hep beraber batacağız- onun için saflarımızı sıklaştıralım çağrısı.
Sadece ekonomik krizlerde değil, her zaman saflarımızı sıklaştırmalıyız. Lakin bu sözün inandırıcı olması, uygulamalarda ne kadar birleştirici -bütünleştirici olduğumuza bağlıdır.Sadece siyasi sıkışıklıklarda bütünlüğün önemini hatırlayıp, sonra da unutmak safları sıklaştırma çağrılarını cevapsız bırakır. Nitekim, sosyal medyaya baktığınız zaman ohh olsun diyen binlerce hesaba rastlarsınız. Bunun nedeni yıllardır kullanılan yanlış siyaset dilinin safları ayrıştırması, vatandaşı ?batarsa batsın ?noktasına getirmesidir.
Bu tavır doğru mudur, tabi ki değildir. Hiçbir gerekçe vatanın bütünlüğünü tehlikeye sokacak şekilde hesaplaşmayı meşru kılmaz. Fakat insanların niçin bu noktaya geldiğini de iyi düşünmek zorundayız. Bize oy vermeyen haindir,kafirdir,FETÖ?cüdür,PKK?lıdır tavrı bir çok insanı bu tarz siyasetten kurtulmak için her türlü sonuca razı olacak hale getirmiştir.
Daha seçimin üzerinden çok uzun bir zaman geçmedi,yapılan konuşmalara,meydanlarda söylenen sözlere bakarsanız ne dediğimi anlarsınız. Üstelik bu sözler miting meydanlarında kalmamıştır,kendine din adamı denilen bazı kişiler tarafından da fetva haline getirilerek paylaşılmıştır. Hayrettin Karaman?ın yazılarına bakarsanız iman küfür meselesinin nasıl siyasallaştırıldığını,nasıl bağlamından çıkarıldığını görürsünüz. Karaman,referandumda hayır diyenlere zimmi statüsü verilebileceğini söylüyordu.
Ne demek zimmi? İslam ülkelerinde yaşayan gayri Müslimlerin bir anlaşma ile yaşama hakkı elde etmeleridir.
Karaman, oyunu iktidardan yana kullanmayanları gayri Müslim ilan ediyor onların yaşama hakkını ise kendi keyiflerine bağlıyordu. Bu tasnifte dinin değil siyasetin esas alındığını, dinin ikinci plana itildiğini söylemeye gerek var mı? Emin olun bu tip din adına konuşan ama olayları dinin ölçüleri yerine siyasetin ölçüleriyle değerlendiren adamların ülkeye verdiği zararı hiç kimse vermemiştir. Keşke ,aynı gemide olma sözü o zaman hatırlansaydı. İş işten geçtikten sonra bu tip çağrıların çok fazla karşılığı olacağını sanmıyorum.
Peki safları sıklaştırmanın bir faydası olabilir mi? Ülke bir saldırıya uğradığında, terör ve bölücülük karşısında kenetlenmek mücadelenin bir boyutudur ve kesinlikle gereklidir. Ancak bu bir ekonomik krizdir, vatandaşın tavrı ile değil, doğru veya yanlış ekonomi yönetimi ile ilgilidir. Şimdi hepimiz hükümetin arkasında dursak dövizin yükselişi duracak mı? Bu çok ucuz, çok banal bir çağrıdır. Bir yönetim yanlışlarını düzeltmeden dünyayı bile arkasına alsa hiçbir şey değişmez. Önce bu yönetim anlayışının değişmesi lazım.Bir ülke kapasitesini aşan işlere girerse sonunda mutlaka kaybeder. Bir iş ehline verilmezse sonu mutlaka hüsran olur. Çok akılla yapılacak işler, tek akılla yapılırsa ülke meseleleri içinden çıkılmaz hale gelir. İktidarda kalma hırsı millete hizmetin önüne geçerse atılan her adım geri teper.
Trump?ın gerilimi tırmandırmak için attığı adımların elbette krizde etkisi olmuştur,ama zaten kriz kapıda olduğu için erken seçime gitmedik mi? Trump, sadece krizi çabuklaştırmış, yarın olacak olanın bugün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Ciddi bir krizle karşı karşıyayız. Hala elle tutulur bir adım atılmadı. Türkiye, çok geç kalmadan ortak aklı harekete geçirmeli, somut, ikna edici çıkış yolları bulmalıdır.