Yıllardır iç savaşla boğuşan ve dünyanın en büyük insani krizlerinden birini yaşayan Yemen'de yerel para birimi riyaldeki değer kaybı, milyonlarca kişinin yaşadığı açlık tehlikesini daha da şiddetli hale getiriyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Koordinatörü Lise Grande, BM'nin resmi internet sitesinde yer alan açıklamasında, 'Yemen, dünyanın en büyük insani krizlerinden birini yaşıyor. Yemen'de durum zaten dayanılmaz bir hal aldı. Ülke çapında sayısız kişi ölümün eşiğinde. Para biriminin düşüşüne çare bulunmaması durumunda geri dönülmeyecek bir noktaya ulaşacağız.' ifadelerini kullandı.
BM Dünya Gıda Programı (WFP) ve yardım ortaklarınca aylık yaklaşık 8 milyon Yemenliye gıda yardımı yapıldığını belirten Grande, Yemen riyalindeki değer kaybının sürmesi durumunda 3,5 ila 4 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı uyarında bulundu.
Grande, geçen bir ay içerisinde riyalin hızla değer kaybetmesi nedeniyle temel gıdaların fiyatlarında aşırı artış yaşandığını dile getirdi.
Yemen'de meşru yönetime darbe yapan Husiler, Eylül 2014'ten bu yana başkent Sana ve bazı bölgelerin denetimini elinde tutuyor. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri ise Mart 2015'ten beri Yemen hükümetine destek veriyor.
Birleşmiş Milletler'e göre iç savaşın devam ettiği Yemen'de ülke nüfusunun yüzde 75'i yani 22 milyondan fazla insan yardıma ve korumaya ihtiyaç duyuyor.
Sağlık başta olmak üzere pek çok alanda insani kriz yaşanan ülkede, temiz suya ulaşımın olmaması, yetersiz beslenme, ilaç ve tıbbi malzemelerdeki eksiklikler gibi nedenlerle kolera başta olmak üzere salgın hastalıklar her geçen gün daha da artıyor.
Neler yaşandı? Dünya gözünü kapatıyor...
Ortadoğu'da 1. Dünya Savaşı'ndan sonra çizilen suni sınırlar bölgeyi sürekli bir keşmekeşin içinde bıraktı. 100 yıl geçmesine rağmen bu coğrafyada istikrar neredeyse hiç sağlanmadı. İstikrar sağlansa bile adaletli yönetimler çok az görüldü. Sınırları çizmeye çalışan ya da kendi ekonomik çıkarlarını hep göz önünde tutan devletler burada istedikleri atı oynatmaya çalıştılar.
Arap baharından bu yana da çeşitli halk hareketleri oldu ama istenilen sonuçlar bir türlü alınamadı.
Son olarak Yemen'de seçilmiş hükümete karşı Husiler'in yaptığı darbe ardından Suudi Arabistan önderliğinde Körfez ülkelerinin operasyonuyla bölge bir kez daha karıştı.
Arap Yarımadası'nın en fakir ülkesi Yemen, 2015'e büyük bir siyasi krizle girdi. Ülkenin kuzeyindeki Şii Husi hareketi Eylül 2014'te başlayan ayaklanmasının sonucunda ülkeyi neredeyse tamamen ele geçirdi.
Uluslararası toplumun Cumhurbaşkanı olarak kabul ettiği Abdurabbu Mansur Hadi ise ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Yemen krizinde ismi geçen aktörler arasında Husiler ve Cumhurbaşkanı Hadi'nin yanı sıra, El Kaide'den İran'a Suudi Arabistan'a ve eski devrik lider Ali Abdullah Salih'e kadar çok sayıda isim var.
2015'ten bu yana süren iç savaş, binlerce çocuk ve sivilin ölümü ile sürerken, dünya Yemen'de yaşananlara gözünü kulağını kapatmış durumda.
Hüseyin Çelikkol son durumu anlatıyor
Hürriyet yazarı Hüseyin Çelikkol, 28 Haziran 2018'de kaleme aldığı 'Yemen'de neler oluyor?' başlıklı makalesinde bölgede yaşananları ayrıntılı şekilde şöyle anlatıyor:
'Yemen?de iç savaş 2015 yılından bu yana devam ediyor. Yemen?deki bu iç savaşa Suudi Arabistan ve müttefikleri doğrudan müdahale etmiş durumdalar. Yemen üzerindeki mücadelenin temelde Suudi Arabistan ile İran arasında yaşandığı, bu iki ülkenin de, yerel güçleri (müttefiklerini) kullanarak, stratejik önemi büyük Yemen üzerinde kontrol sağlamaya çalıştıkları izleniyor. Yemen?deki iç savaşın kökleri Arap Baharının bu ülkeyi etkilemesine ve Yemen?de Ali Abdullah Salih rejimine karşı ayaklanmaların başlamasına kadar uzanıyor. Yemen?de Arap Baharının etkileri (Suriye ve Libya gibi) diğer Arap ülkelerinden farklı değildir. Salih, Yemeni 22 sene (katı bir rejimle) yönettikten sonra ülkedeki şiddet hareketlerine dönüşen gösteriler sonucu 2012 yılı başında istifa etmek zorunda bırakılmıştır. Cumhurbaşkanı Sarayı?na yapılan silahlı bir saldırıda yaralanan Salih, istifa etmiş ve (tedavi için) Suudi Arabistan?a gitmek zorunda kalmış, yerine yardımcısı Abdurabbu Mansur Hadi geçmiştir.
Yemen iç savaşının başlaması ise ülkede en büyük azınlığı oluşturan İslam dininin (Şiiliğin bir kolu sayılan) Zeydi mezhebine bağlı Hutsilerin ülkenin kuzeyinde ayaklanmaları, Sunni kabilelerle çatışmaları, daha sonra başkent Yemen?i ele geçirmeleri ve ülkenin önemli bir bölümünde hakimiyeti sağlamalarıyla başlamıştır. Hutsilerin Sana?yı ele geçirmelerinden sonra Cumhurbaşkanı Mansur Hadi ilk önce ev hapsine sokulmuş, daha sonra (ülkenin güneyindeki önemli bir liman olan) Aden şehrine kaçmak zorunda kalmıştır. Hutsilerin (başkent) Sana?dan sonra Aden?i ele geçirmeye çalışmaları, Hutsi güçleriyle Cumhurbaşkanı Mansur Hadi?ye bağlı güçlerin Aden çevresinde çarpışmaya başlamaları üzerine Suudi Arabistan Yemen?deki iç savaşa doğrudan müdahale etmiştir. Suudi Arabistan?ın (müttefikleriyle birlikte) havadan yaptığı geniş müdahale Yemen?in tamamının Hutsilerin kontrolüne girmesini önlemiş, ancak ülkede Hutsilerle Cumhurbaşkanı Mansur Hadi güçleri arasındaki iç savaş şiddetlenerek sürmüştür.
Bugün Yemen?de Hutsilerin ve Cumhurbaşkanı Mansur Hadi?nin iki hükümeti bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Mansur Hadi hükümeti uluslararası toplumca tanınmakta ve Yemen?i Birleşmiş Milletler?de temsil etmektedir. Mansur Hadi Suudi Arabistan ve müttefiklerince doğrudan desteklenmekte, Hutsilerin arkasında ise İran?ın bulunduğu bilinmektedir. Suudi Arabistan uzun bir zamandan beri İran?ın Hutsilere (siyasi ve mali destek yanında) silah ve mühimmat yardımında bulunduğunu, Hutsi bölgelerinden Suudi Arabistan?a atılan füzelerin de Hutsilere İran tarafından sağlandığını ileri sürmektedir.
Yemen?in Suudi Arabistan ile İran arasındaki bütün Orta Doğu?ya yayılan mücadelede önemli bir çatışma alanı haline dönüştüğü açıktır. Suudi Arabistan?ın Yemen iç savaşına doğrudan müdahale amacıyla oluşturduğu hava gücüne (Mısır, Fas, Sudan, Bahreyn gibi) birçok Arap ülkesi doğrudan katkı sağlamaktadır.
Birleşik Arap Emirlikleri Yemen savaşına (Suudi Arabistan yanında) en fazla (doğrudan) müdahale eden bölge ülkesi durumuna gelmiştir. ABD de Suudi Arabistan?a Yemen savaşında lojistik destek sağlamaktadır. Yemen 528 bin km2 alanı olan 27 milyon nüfuslu bir Arap ülkesidir. Petrol ve doğal gaz kaynakları olmaması nedeniyle fakir bir ülkedir. Ancak Yemen?in Hint Okyanusu?ndan Kızıldeniz?e (Süveyş Kanalı?na) girişindeki coğrafi konumu ülkeye (uluslararası deniz yollarının kontrolü açısından) büyük bir stratejik önem kazandırmaktadır.
Suudi Arabistan açısından (uzun bir sınırı paylaştığı güney komşusu) Yemen?in önemi daha da büyüktür. Riyad?in İran?ın etkinlik ve kontrolünü (Suudi Arabistan?ın hemen güneyindeki oldukça dağlık bir bölge olan) Yemen?e uzatmasını ciddi bir güvenlik sorunu olarak algıladığı açıktır. Kısa bir süre önce Birleşik Arap Emirlikleri kuvvetlerinin Yemen?e ait (Hint Okyanusundan Kızıldeniz?e girişte yer alan) Sokotra adasını (hem de Suudi Arabistan?ın desteklediği Cumhurbaşkanı Mansur Hadi güçlerinden) ele geçirmeye çalışması Yemen?in ( özellikle Körfez Arap Ülkeleri için) stratejik önemini ortaya koymakta, bugün Yemen üzerinde meydana gelen mücadelenin (çatışmanın) nedenlerini de anlamayı kolaylaştırmaktadır. Diğer birçok Arap ülkesi gibi Yemen de bölünmüş bir nüfusa sahiptir. Ülkenin kabile yapısı da Yemen sosyal ve siyasi hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Ülkenin geçmişte Kuzey ve Güney Yemen olarak bölünmesinde bu kabile yapısının önemli bir etken olduğu bilinmektedir.
Yemen 1990 yılına kadar bölünmüş bir şekilde kalmış, 1990 yılında birleşen ülkeyi 2012 yılına kadar Ali Abdullah Salih rejimi yönetmiştir. Yemen?in bu bölünmüş, karmaşık mezhep ve kabile yapısı bugün ülkedeki iç savaşın da (temel) nedenidir. Nüfusun önemli bir bölümü Sunni olup, Zeydi (Şii) Hutsilerin ülke nüfusu içindeki oranının % 25 civarında olduğu tahmin edilmektedir. İran tarafından desteklenen Hutsiler ile Suudi Arabistan (ve müttefikleri) tarafından desteklenen (Sünni) Cumhurbaşkanı Hadi güçleri arasındaki savaş yanında (bir de) ülkenin Güney?inde güç kazanan ayrılıkçı bir hareket başlamıştır. Ülkenin Güney?ini (Kuzey?den) tekrar ayırmayı hedefleyen bu ayrılıkçı (kabile) güçlerin Birleşik Arap Emirlikleri tarafından desteklendiği ifade edilmektedir.
Yemen iç savaşı başından itibaren (ülkedeki Sünni-Şii bölünmesi yanında) Yemen iç politikasından kaynaklanan karmaşık ittifakların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Arap Baharının Yemen?de doğurduğu çalkantı sonucu Cumhurbaşkanlığından ayrılmak zorunda bırakılan (Sünni) Ali Abdullah Salih (Suudi Arabistan?da tedavi gördükten ve Yemen?e döndükten sonra) Hutsilerle işbirliği yapmaya başlamış, Salih güçleri Yemen iç savaşında Hutsilerin yanında yer almıştır. Suudi Arabistan (ve ABD?ye) yakın olduğu düşünülen (eski Cumhurbaşkanı) Ali Abdullah Salih?in (İran tarafından desteklenen) Hutsilerin yanında yer alması Yemen iç politikasından kaynaklanan bir durum olarak yorumlanmış, bu yıl içinde Salih (tekrar) taraf değiştirmek ve (başkent) Sana?yı terk etmek istediği gerekçesiyle Hutsiler tarafından öldürülmüştür. Yemen iç savaşına daha sonraki dönemde El Kaide yanlısı gruplar da karışmış, ülkedeki bölünme ve çatışmalar (mezhep bölünmesi dışında) genişleyerek, şiddetlenmiştir. Esasen El Kaide bağlantılı grupların Yemen?de geçmişte de (iç savaştan önce de) aktif oldukları bilinmektedir. Yemen iç savaşı ve dış güçleri ülkedeki savaşa doğrudan karışmaları ülkede büyük bir insani krize neden olmuştur. Ülkede kolera dahil olmak üzere salgın hastalıklar hızla yayılmış, Yemen?deki insani krizinden en fazla ülkedeki ?kırılgan? gruplar ve çocuklar etkilenmiştir.
Birleşmiş Milletler kaynakları Yemen?deki savaş nedeniyle büyüme eğilimindeki ?insani krizin? Yemen halkı üzerindeki etkileri konusunda ciddi uyarılar yapmaktadır. Yemen iç savaşının kısa sürede sona ereceği yönünde işaretler görülmemektedir. Son olarak Cumhurbaşkanı Hadi güçlerinin (Hutsileri elindeki) Hüdeyde limanını ele geçirmek üzere (Suudi Arabistan?ın yoğun hava desteğiyle) başlattığı askeri operasyonlar iç savaşın şiddetlenmesine neden olduğu gibi, Yemen?de sivil halkın savaştan daha da fazla etkilenmesine yol açabilecek gelişmeleri körüklemektedir. Kızıldeniz kıyısındaki Hüdeyde şehri, Hutsilerin elinde bulunan en önemli liman olup, Hutsilere gelen silah ve mühimmatın çok önemli bir bölümünün ülkeye buradan girdiği tahmin edilmektedir. Hüdeyde şehri ve limanının Cumhurbaşkanı Hadi güçlerinin eline geçmesi Hutsiler için önemli bir sorun yaratacağı gibi, (Hutsilerin elinde bulunan) başkent Sana üzerindeki baskıyı da büyük ölçüde arttıracaktır. Öte yandan BM ve uluslararası yardım kuruluşları Hüdeyde limanının ülkeye gıda, ilaç gibi gerekli yardım maddelerinin de giriş noktası olduğuna, halen şehrin havaalanı bölgesinde şiddetlenen çarpışmaların yayılmasının kaçınılmaz olarak Yemen?deki insani yardım çalışmalarını olumsuz şekilde etkileyebileceğine işaret etmektedir.
Uluslararası toplumun Yemen?deki (zaten yetersiz olan) yardım çalışmalarının (Hüdeyde çevresindeki çarpışmalardan) etkilenebileceği ve sivil halkın durumunun (daha da) kötüleşebileceği uyarıları giderek artmaktadır. Hüdeyde liman bölgesinin BM yönetimine ve kontrolüne bırakılması ve ülkeye yardım malzemelerinin girişinin devamı gibi önerilerin uygulamaya konulması mevcut şartlarda çok zor görülmektedir. Suudi Arabistan?ın Yemen iç savaşına doğrudan müdahalesine karşılık Hutsiler de (Yemen?de) kontrolleri altındaki bölgelerden Suudi Arabistan?a füze saldırıları düzenlemekte, Suudi Arabistan başkenti Riyad bile bu füze saldırılarından etkilenmektedir. Daha bu hafta başında Suudi yetkililer Riyad üzerinde iki füzenin imha edildiğini açıklamışlardır.
Suudi Arabistanlı yetkililer Hutsilerin attığı füzelerin çoğunluğunun havada imha edildiğini bildirmektedir. Bununla birlikte bu füze saldırılarının Suudi Arabistan için ciddi bir rahatsızlık ve sıkıntı yarattığı da açıktır. Suudi Arabistan topraklarına atılan bu füzeleri Hutsilere İran tarafından verildiğini ifade ederek, füze saldırılarından İran?ı sorumlu tutmaktadır. Bugün Yemen?i kontrol altına almak amacıyla sürdürülen iç savaşın tüm Orta Doğu bölgesinde yaşanan Suudi Arabistan-İran çatışmasının önemli bir parçası olduğu çok açıktır. Riyad ile Tahran arasındaki çatışma bugün Orta Doğu?da birçok ülkeye yayılmıştır. Suriye, Irak, Bahreyn ve Lübnan (Yemen?den sonra) Riyad-Tahran çatışmasının en yoğun olarak görüldüğü Arap ülkeleridir. Bu dört ülkede de (aynen Yemen?deki gibi) ülke nüfusunun önemli bir bölümü (Irak ve Bahreyn?de çoğunluğu) Şii?dir. Bu durum hem Tahran hem de Riyad?ın dış politikalarında bölgedeki mezhep ve etnik bölünmelerini kendi amaçları doğrultusunda kullandıkları suçlamalarına hız kazandırmaktadır. Öte yandan Orta Doğu?da hızlanan Suudi Arabistan-İran çatışmasına (diğer bölgesel bir güç olan) İsrail ile (küresel bir güç olan) ABD?nin aktif bir şekilde katıldıkları, (Trump yönetimindeki) ABD?nin İran?ı doğrudan hedef alabileceği, Rusya?nın ise (ilişkilerdeki bazı sorunlara karşın) İran?ı desteklemeye devam edeceği, (Vaşington tarafından zorlanmasına ve üzerindeki baskıya rağmen, konuya daha çok ekonomik açıdan bakan) AB?nin Tahran-Riyad çatışmasında (ön plana çıkan açık) bir tutum almaya çok da fazla istekli olmadığı görülmektedir.
kaynak: dunyabulteni.net/haber7.com/hurriyet.com
haber: enpolitik.com