Şiirlere 'ıhlamur çiçeği' açtıran şair: Bahaeddin Karakoç özlemle anılacak...

Türk edebiyatının ve şiir dünyasının muteber kalemi Bahaeddin Karakoç, bugün 88 yaşında hayata gözlerini yumarken, arkasında sayısız mısra, duygu, aşk, acı, güzellik bıraktı...

Takvim Yaprağı 17.10.2018 17:20:00 0
Şiirlere

Türk edebiyatının ve şiir dünyasının muteber kalemi Bahaeddin Karakoç, bugün hayata gözlerini yumarken, arkasında sayısız mısra, duygu, aşk, acı, güzellik bıraktı...

Henüz hayattayken yeterince tanınmayan şair Karakoç, şair bir aileden geliyor küçük kardeşi Abdurrahim Karakoç ise Türk şiirine ve halk müziğine 'mihriban' eserini kazandıran bir isim olarak edebiyat tarihimizde çok özel bir yer tutuyor...

'Bekleyişi' onun kadar güzel anlatan olmamış, 'Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman' eseri ile adeta bir anlam şöleni yaşatmış dimağlara Karakoç...  Bekleyişin, beklenenin veya bekletilenin anatomisi niteliği taşıyan kadim 'Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman' eseri üç bölümden oluşuyor, beklenene özlemi eşsiz tarif ediyor... 

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman -I-

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana 
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de 
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende 
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde 
Hangi ses yürekten çağırır beni sana 
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi? 
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana 
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana 
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden 
Gemileri yaksalar da geleceğim sana 
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana 
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif 
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız 
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan 
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana 
Takvim sorup hudut çizdirme bana 
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

'Kabrimi taşsız koyma gel' sözleri ile aşk kadar sitemi ve isyanı da derinden hisseden şair, 
hem bekleyen olmuş  hem de 'gelme' diyerek sitem eden... Karakoç'un yaşadığı böylesi büyük bir sevdadan bizlere ise bu satırlar kalmış:

Adresim Bellidir ve Kapım Açık

Bir imlâ hatası çoğa mâl olur, 
Düşlerde yaşarım, düşsüz koyma gel! 
Dağların da kara ihtiyacı var, 
Kar yağdır, dağları kışsız koyma gel! 

Elime demir ver, eğer-bükerim, 
Dilime kuş kondur, ne dil dökerim; 
Belime dağ bindir, sanma çökerim, 
İşim bu, garibi işsiz koyma gel! 

Dün gece uzakta bir kuş ağladı, 
Bütün beyaz güller kara bağladı. 
Sevgiymiş her şeyin kokusu, tadı, 
Kuş dillim, gönlümü kuşsuz koyma, gel! 

Yüreğimden azat ettim korkuyu, 
İsteyene mezat ettim uykuyu, 
Diriliktir her ağacın özsuyu, 
Gözyaşım özsudur, yaşsız koyma gel! 

Kapımı rüzgârlar kapar ve açar, 
Bir tüfek patlasa rahatım kaçar, 
Kuşlar hep çift konar, hep çift çift uçar, 
Eşim ol, sen beni eşsiz koyma, gel! 

Zaman mı kısaldı, ben mi yoruldum? 
Eski havam yoktur, söndüm, duruldum; 
Seni duyduğumda candan vuruldum, 
Ölürsem kabrimi taşsız koyma, gel! 


Karakoç, bir yerde şiiri tanımlarken de ?kalbin bir zikir aracı olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.? der ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek 'Mutlak Gerçeğe, Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve Kalbin Dirilişidir? hükmüyle bu tanımı noktalar...


Edebi kişiliği ve hayatı

Soyca şair bir ailenin ilk erkek çocuğu olan Bahattin Karakoç, Kahramanmaraş?ın Elbistan ilçesi doğumludur. 

Askerliğini yedek subay olarak İstanbul?da 3.Bağımsız Korugan Taburunda yaptı. 4?ü kız,5?i erkek olmak üzere 9 çocuk babasıdır. İlk şiiri 1942 yılında ?Yurt Gazetesi?nde yayınlandı ve böylece 63 yıllık sanat macerası başladı. 1960?lara kadar yazıp çeşitli dergilerde yayınlattığı şiirlerinin hiç birini kitaplarına almadı. Esas sanat dönemi 1973?de yayınlanan Seyran kitabıyla başlar ve üslûbu netleşir. 1962?de Akşam Gazetesiyle Türk Kadınlar Birliği?nin ortaklaşa düzenledikleri Türkiye çapındaki bir edebiyat yarışmasında hikâye dalında ?İsa ile İshak? adlı hikâyesiyle ikincilik ödülü aldı.

Akşam Olur

Akşam olur mesafeler daralır
Yollar kilitlenir, sesler aydınlık
Bir rüzgâr eser ki türküyle ıslık
Dağlar geçit vermez yolcuya
Burası Anadolu'dur
Mektup yaz
Gün doğar, gün batar balam
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
Ağlar da avutulmaz

Akşam olur dağlar göbeğime oturur, 
İp boğazıma... sesim çıkmaz
Karanlıklar katleder kanım akmaz
Derim, şimdi biri kapımı vurur
Vurmaz
Burası Anadolu'dur
Sen uzaksın
Sen uzaksın, gönül ister
Ağlar da avutulmaz

Yıldızlar kınalı keklikler gibi suya iner
Korkarım ürkütmekten
Zayıfım, gidecek yeri bilmem
Saçların, gözlerin davet eder
Durulmaz
Burası Anadolu'dur
Zaman yorulur gönül yorulmaz
Ama sen
Sen uzaksın
Sen uzaksın balam, gönül özler
Beklerim, beklerim sabah olmaz.


1983 yılında KASD (Kayseri Sanatçılar Derneği) tarafından yılın şairi seçildi. 1986 yılında ?Bir Çift Beyaz Kartal? adlı kitabıyla şiir dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü aldı. 1986 yılında çıkarmaya başlayıp 37 sayı çıkardıktan sonra ekonomik sebeplerden dolayı kapatmak zorunda kaldığı ?Dolunay Sanat ve Edebiyat Dergisi? ve ülkenin dört bir yanında kendisini ispatlamış şairlerin katılımıyla 16 yıldır aralıksız gerçekleştirilen ?Geleneksel Dolunay Şiir Şölenleri?yle şiiri ayağa kaldırmaya soyundu ve vermek istediği mesaj Türkiye genelinde yayıldı. Kurmuş olduğu Dolunay Yayınları ile de yazarlık ve şairlik damarı olan gençleri edebiyat dünyasına kazandırmayı amaçladı.

Kepez

Ansızın bir karasu iner
Deniz fenerinin gözlerine
Fener kör olur. 
Ve ağır ağır uyanmaya başlar
Deniz dibinin devleri
Koç sürüsü dalgalar toslaşır gerine gerine
Ötede yıkkın bir balıkçı köyünün çiçeksiz evleri
Evler ki denizlerde olup bitenleri bilmez
Bense bu kaderi iyi bilirim
Benim adım Kepez?

Yıldızlar olmadı mı, dolunay olmadı mı 
Gökyüzü de kördür.
Yüreğindeki kara bulutlar
Durmadan yıldırımlar kusar
Yorgun bir gemi oturur kayalara
Karışır birbirine dua ve küfür
Korkuysa şapkasını her zaman
Kapkara bir dala asar
Bir yosun tarlasında dinlenirken
Gördüm ölümü kaç kez
Selâm verip geçti gülümseyerek
Ben korkusuz Kepez?

Kaç sünger ve inci avcısının
Kanına girdi bu denizler
Kaç taze gelin ihtiyarladı 
Bu ufuklara baka baka
Her sabah
Neşeli bir ıslık aydınlığına
Evden çıkıp gidenler
Ya döndüler ya da hiç dönmediler
Yaralı akşamlara
Yalnız kalmayınca aç kalmayınca
Oğlak, kuzu melemez
Ben ne dramlar yaşamışımdır bu kıyıda
Ben Kepez?

Mutlu insanlar da gördüm
Gelip kollarımın arasında sevişen
Ama uzun sürmedi
Şıngır mıngır kristal ömürleri
Ne çığlıklar işittim rüzgârlardan
Mevsim mevsim değişen
Hele de yitik ekmekler gibi ayrılık türküleri
Tedirgin martıların
Kanatları vururken gez
Ben dilsiz bir görgü tanığıyım
Benim adım Kepez?

Gün kısalır,
Bir gece de değişir renk renk haritam
Gün uzar,
Sızlayan süslü bir göğüstür Tarih-i Kadim
Sırdır, ayıptır
Gördüklerimin hepsini anlatamam
Gemiler gelip geçerken
Kaç dilden hüzünlü şarkılar dinledim
Gül yanaklı, lâle dudaklı
Ne güzeller gördüm gitti gelmez
Ben hep aynı yerde beklerim
Benim adım Kepez?

Bazen denize küser de
Gökteki yıldızlarla konuşurum
Bazen gidemediğim yerleri okşamak isterim 
Bulamam ellerimi
Ay doğarken başlar
En uzun süren sarhoşluğum
Asırlar kemirse de
Koparamazlar zincirlerimi
Kimse kirli ayaklarıyla
Üzerimi tepeleyemez
Ben beş vakit
Sabrın gül suyuyla yıkanırım
Benim adım Kepez?

1989 yılında Kültür Bakanlığı?nın tercihi ile Türkiye?yi temsilen Strugua Uluslar Arası Şiir Akşamları Festivali'ne katıldı ve burada bir de tebliği sundu. 1991 yılında Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen münacaat yarışmasında ?Beyaz Dilekçe? isimli şiiriyle birincilik kazandı. 1993?de Türkçenin Uluslararası 2.Şiir Şöleni?için gittiği Kazakistan Başkalası Almaatı?da ?Büyük Abay Ödülü?yle ödüllendirildi. Ayrıca ?Uzunağaç Kolhozu?nda kendisine at hediye edildi ve Çapan giydirildi.


1997?de Malatya Büyükşehir Belediyesinin açmış olduğu Malatya konulu şiir yarışmasında birincilik ödülü aldı. 1998?de iki aylık ?Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Seviye? (Mart-Nisan 1998) 6.sayısını ?Yaşayan Türk Şiirinin Dede Korkutu Bahattin Karakoç? üst başlığı ile; 2003?de ?Mefkûre? Dergisi 11.sayısını ?Türk Şiirinin Yaşayan Aksakalı? üst başlığı ile Bahattin Karakoç özel sayıları olarak çıkardı. Aylık fikir ve sanat dergisi Türk Edebiyatı ise Temmuz 2003 tarihli 357.sayısında kapağına şairin fotoğrafını koyarak ?Şiirimizin Yüz Akı Bahattin Karakoç? spotuyla açtığı dosyada ona geniş sayfalar ayırmıştır.

2003?de Türkiye Yazarlar Birliği 25.yıl faaliyetleri yaşayan yazarlara saygı kapsamında 'Şehrin Kapılarındaki Şair Bahattin Karakoç ve Türk Şiirinin Çeyrek Asrı? 2 gün süren (17 Mayıs 2003-18.Mayıs 2003) bir program gerçekleştirdi.

Çeşitli üniversitelerde şair ve sanatıyla ilgili çok sayıda bitirme ve yüksek lisans tezleri yapıldı. Onlarca şiiri yabancı dillere de çevrilmiştir. 2004?de sponsorluğunu başından beri Tarsus Belediyesinin yaptığı ?Karacaoğlan Şelâle Şiir Akşamları? etkinlikleri içerisinde her yıl bir şaire verilen ?Karacaoğlan Onur Ödülü?nü aldı.

Şiir, hikâye ve yazıları Hisar, Varlık Yıllığı, Türk Edebiyatı, Dolunay, Doğuş Edebiyat, Milli Kültür, Kültür ve Sanat gibi yüzlerce sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı. Önceleri halk şiirine daha yakın olan şiir anlayışını son dönemlerinde modern tarzla birleştirip kendine özgü yeni bir çizgi ortaya koymayı başardı.

'Şiir kalbin bir zikir aracıdır'

Birebir yaşadıklarını yazan yazarken de yeniden yaşayan Bahattin Karakoç, gölgesi, çiçeği, meyvesi ve kendine özgü bir aroması olan şairlerdendir. Şiirde biçimi bir enstrümana benzetir, bunu da sesin belirleyeceğine özellikle vurgu yapar. 

'Yarar yönünden ister meyve versin, ister gölge, ister yaş olsun ister kuru, ister bir tenhada dikili dursun ister bir eşya olarak evimizin bir yerinde otursun, ağaç hep aynı ağaçtır, muhakkak bir yerde ihtiyacımızı karşılar. Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik ve helâl ölçekli bir yarar sarmalında şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu üç ana arterdir? diyen Karakoç bir yerde şiiri tanımlarken de ?kalbin bir zikir aracı olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.? der ve bu tanımlamanın sınırlarını daha da genişleterek 'Mutlak Gerçeğe, Mutlak Güzele Yönelmenin dillenişi ve Kalbin Dirilişidir? hükmüyle noktalar.

Bahattin Karakoç?un sanatı hakkında Prof. Dr. Sadık Kemal Tural ?Bahattin Karakoç kırk yıllık şiir maceramızın dünyasında kendi şiir tekkesinin şeyhi olanlardan. Üslubu, hassasiyeti ve form kullanmasıyla adeta bir şiir şeyhi ?derken?, Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun, ?Karakoç şiir altın arayıcısıdır ve fakat yalnız altın arayıcısı değil, o bir dil kuyumcusudur da. Ay?ı, güneşi dağı, düzü, geceyi, gündüzü bir mücevher halinde bize sunar ve müthiş bir söz virtüözüdür. Kelimeyle şiirle bizi büyüler ve kendinide bizi de uçsuz bucaksız hayal alemlerinde uçurur? demektedir. Velûttur.? Mola yok, yola revân? diyor ve sımsıcak şiirleri hala okuyanı kucaklıyor. 


kaynak: antoloji

haber: enpolitik/ Melek S. Tunç


Cuma 15.6 ° / 10 °
Cumartesi 16.1 ° / 9.6 °
Pazar 13.7 ° / 2.7 °