Pek çok insan gerçek yaşından daha genç veya daha yaşlı hisseder kendisini. Bu 'sübjektif yaş' algısının beden ve ruh sağlığı üzerinde büyük etkisi olduğu düşünülüyor.
Diyelim ki nüfus cüzdanınız yok; kendinizi ne yaşta hissediyorsanız o yaştasınız. Kaç yaşında olduğunuzu söylerdiniz?
Boyunuz ve ayak numaranız gibi dünyaya geldiğiniz günden beri geçen zaman değiştirilemeyecek bir olgudur. Ancak yaşlanma sürecini çoğu insan farklı yaşar; kimi olduğundan daha genç, kimi ise daha yaşlı hisseder kendisini.
Bu konu bilim insanlarının ilgisini giderek daha fazla çekiyor. Bu 'sübjektif yaş' algısı, bazı insanlar yaşlandıkça güzelleşirken bazılarının neden sararıp solduğunu anlamada önemli bir rol oynayabilir.
İnsanın kendisini olduğundan daha genç hissetme derecesi, geleceğe yönelik kararlarını etkiler.
Ayrıca birçok araştırmada, hissedilen yaşın, ölüm riski de dahil, sağlık açısından birçok önemli sonuçları öngörmede etkili olduğu görülmüştür. Aslında birçok yönüyle gerçekten de insan hissettiği yaştadır.
Araştırmacılar şimdi de insanın yaşlanma sürecini etkileyen biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörleri belirleyerek daha uzun ve sağlıklı yaşamın sırlarını çözmeye çalışıyor.
Bu konu uzun zamandır bilim insanlarının ilgisini çekmekle beraber son 10 yılda artarak, gerçek yaş ile hissedilen yaş arasındaki farkın psikolojik ve fizyolojik etkileri üzerinde yoğunlaştı.
Araştırmaların ilginç alanlarından biri de hissedilen yaşın insan kişiliğini nasıl etkilediğiydi. Yaşlandıkça insanların olgunlaşıp yumuşadığını, dışadönüklük ve yeni deneyimlere açık olma özelliğinin azaldığını biliyoruz.
Bu tür karakter değişimleri, kendisini olduğundan daha genç hisseden insanlarda daha az iken, daha yaşlı hissedenlerde daha fazla hissediliyor.
Ancak kendisini olduğundan daha genç hissedenler de normal yaşlanma sürecindeki bu olumlu değişimden geçerek olgunlaşıyor. Ancak onlarda bu enerjinin ve gençliğin tükenmesi pahasına olmuyor.
Kendisini olduğundan daha genç hisseden insanların yaşlanma sürecinde depresyon ve demans (bunama) riski, hastalıklar nedeniyle hastaneye yatma riski azalıyor, daha iyi bir ruhsal ve bedensel sağlık söz konusu oluyor.
Montpellier Üniversitesi'nden Yannick Stephen, 17 bin orta yaşlı ve yaşlı kişiyle ilgili uzun süre toplanan verileri incelediğinde çoğu kişinin gerçek yaşı ile hissettiği yaş arasında 8 yıllık bir fark olduğunu gördü. Bazıları ise kendisini olduğundan daha yaşlı hissediyor ve bu ciddi sonuçlar doğuruyordu.
İnsanın kendisini 8-13 yaş daha yaşlı hissetmesi, hem ölüm riskini (yüzde 18-25), hem de hastalık yükünü artırıyordu.
Hissedilen yaşın sağlıkla bu kadar bağlantılı olmasının birkaç nedeni olabilir. Yaşla gelen karakter değişikliğinin doğrudan sonucu olarak, kendini olduğundan daha genç hissetmek, yaşlılıkta da seyahat veya yeni bir hobi edinmek gibi çeşitli aktivitelerden yararlanma anlamına gelebilir.
Ancak fiziksel ve ruhsal esenlik ile hissedilen yaş arasındaki mekanizma iki yönlü işliyor. İnsan depresif, unutkan ve fiziksel olarak zayıf olduğunda kendisini daha yaşlı hissetme ihtimali artar. Bu tam bir kısır döngü haline gelebilir.
Stephan'ın Psikosomatik Tıp dergisinde yayınlanan analizi, hissedilen yaşın ölüm oranı üzerindeki etkisini inceleyen en kapsamlı çalışma. Bu etkilerin yakından incelenmesi gerekiyor. Zira insanın sağlığı ile ilgili öngörülerde, doğum tarihinden ziyade hissettiği yaşı daha büyük önem taşıyor.
Bu yüzden birçok araştırmacı bu karmaşık süreci biçimlendiren sosyal ve psikolojik etkenleri belirlemeye çalışıyor. Zihnimizle ve bedenimiz arasındaki zaman farkını ne zaman hissetmeye başlarız? Buna yol açan nedir?
Yapılan çalışmalar bunun yaşam boyu evrilen bir süreç olduğunu gösteriyor. Çocuklar ve gençler genelde gerçek yaşlarından daha büyük hisseder kendilerini.
Ancak 25 yaş civarında bu değişir; insan kendisini olduğundan daha genç hissetmeye başlar. 30 yaşa gelindiğinde bu duygu insanların yüzde 70'inde hakim hale gelir. Zaman geçtikçe gerçek yaş ile hissedilen yaş arasındaki fark giderek artar.
Savunma güdüsü
Bazı psikologlar olduğundan daha genç hissetmeyi, yaşlanma konusundaki negatif düşüncelerden korunma amacıyla geliştirilmiş savunma güdüsü olarak görüyor.
Bielefeld Üniversitesi'nden Anna Kornadt, insanların kendilerini gerçek yaşlarından farklı hissetme durumunun yaşamın farklı alanlarında değişip değişmediğini inceledi.
İş, sağlık, finans gibi alanlarda yaşla ilgili olumsuz yaklaşımların en yaygın olduğu alanlarda insanların kendisini bu olumsuzluklardan uzak tutmak için olduğundan daha genç hissettiği görüldü.
Toplumun yaşlanmaya karşı tutumundan kendimizi koruyarak gelecekle ilgili daha iyimser duygulara kapılmak mümkün olur. Bu savunmacı yaklaşım, kendini olduğundan daha genç hissetme duygusunun sağlık açısından neden yararlı olduğu sorusunu da cevaplıyor.
Bilim insanları, kimi müdahalelerle insanların sübjektif yaş algısını düşürerek bu yararlı sonuçları yaygınlaştırma olanakları üzerinde çalışıyor.
Stephen ise doktorların tüm hastalara hissettikleri yaşı sorarak gelecekte olası sağlık risklerinin erkenden belirlenebileceğine ve buna uygun bakım planları yapılabileceğine inanıyor.
kaynak: bbc