MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümüyle ilişkilendirilen Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed Uteybi'nin Türkiye'yi terk etmesine izin verilmesine tepki gösterdi. ABD'li rahip Andrew Brunson'ın ABD'ye gidişini örnek gösteren Bahçeli, Başkonsolos tıpkı papaz gibi elini kolunu sallayarak nasıl ülkesine dönebilmiştir? Kaçması ve bunun da seyredilmesi yanlıştır, skandaldır' dedi.
Partisinin TBMM'deki grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin açıklamalarının öne çıkan bölümleri şöyle:
-İçinden geçtiğimiz belki de içinde kontrolsüzce sürüklendiğimiz bugünkü zamanlarda, insanlık 4. endüstri dönemini yaşamaktadır.
-Süper akıllı toplum aşamasına geçilse de muhatap kalınan sorunlar azalmamış bilakis artmıştır.
-İhanet taltif görürken sadakat telin edilmektedir.
-Bugün İslam toplumları akıl, ahlak ve merhametten uzaklaşarak kahredici bir yozlaşmanın pençesine düşmüşlerdir. Empati ve erdem damarları kurumuştur.
-Günlerdir Cemal Kaşıkçı'yı konuşuyoruz. Dünya gündemine oturan bu meseleyle ilgili yorumları, spekülatif haberleri duyuyoruz. Başkonsolosluğa giren ve kendisinden haber alınamayan Kaşıkçı, uluslararası krize dönüşmüştür. S. A. yönetimi 18 gün sonra dikkat çeken bir açıklama yapmıştır. Kaşıkçı, bir arbede sonucu hayatını kaybetmiştir. Kaşıkçı'nın başkonsoloslukta boğulduğu, Riyad'dan gelen adli tıp uzmanı tarafından parçalara ayrıldığı güçlü şekilde ileri sürülmüştür. Karşımızda bir cinayet vardır. Oklari veliaht prensi işaret etmektedir. Cinayetin tüm yönleri açıklığa kavuşturulacaktır, temennimiz de budur. Cumhurbaşkanı'nın bugünkü açıklaması da kafa karışıklıklarını telafi edecektir.
-Bizim için muamma ilişki ağları ve cevaplanması gereken sorular vardır. Evlilik belgesi için Kaşıkçı'nın İstanbul'a yönlendirilmesi hangi karanlık akla hizmet etmektedir. Suç mahali olarak neden İstanbul seçilmiştir? Bu şahıs gerçekte kimdir? Veliaht Prens Selman cinayetin neresindedir? Başkonsolos tıpkı papaz gibi elini kolunu sallayarak nasıl ülkesine dönebilmiştir? Kaçması ve bunun da seyredilmesi yanlıştır, skandaldır.
-Katillerin, azmettiricilerin, Türkiye üzerindeki hesapların netlik kazanması mecburiyettir. Kim dost, kim düşman bilelim. Kim kiminle düşüp kalkıyor berrak şekilde öğrenelim.
'Ne söylediysek arkasında dururuz, neyi teklif ettiysek arkasında dururuz'-Verdiğimiz sözü unutmayız, umutları yeşertip sonradan da solmasına göz yumamayız; tutarlıyız. Ne söylediysek arkasında dururuz, neyi teklif ettiysek arkasında dururuz. Başımızı öne eğecek, yüzümüzü kara çıkaracak, kimyamızı bozacak hiçbir ilişki ağının içinde olmadık, olmaya da merakımız yoktur.
-TBMM'ye sunduğumuz kanun teklifi mana ve muhtevası olarak af değildir. Bazı suçlardan indirimle ilgili kanun teklifidir. Toplam 7 maddeden oluşmaktadır. Şartlı indirim yapılmasını, cezası kalmayan hükümlü ve tutukluların salıverilmesini teklif ettik. Kanunn teklifimizin 3. maddesinde hangi suçları istisna tuttuğumuz gayet açık ve aşikardır. Yanındayız, arkasındayız. Seçim beyannamemizde ne dediysek onu seslendiriyoruz. Gevşeme yok, vazgeçme yok, geri dönüş yok.
-Bu teklifi cezaevleri boşalsın diye vermedik. Kanayan, kangrene dönmesi an meselesi olan bir yaraya parmak bastık. Cezaevi şartlarını gündeme taşıdık. Muhtemel kalkışma ve çatışmalara dikkat çektik. Risk ve tehlikelere vurgu yaptık. Çok şey mi istedik? Konuşmayalım mı, düşünmeyelim mi, kaygılanmayalım mı, görüşlerimizi dile getirmeyelim mi?
-Ne diyor vatan şairimiz:
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
-Ya ne dediğimizi anlamıyorlar, ya da safa yatıp havayı bulandırıyorlar. Sürekli itiraz ve tepki gösterenler; KHK ile 1 Temmuz 2016'da denetimli serbestlik ve infaz sisteminin kanunlaştığından haberdarlar mıdır?
-671 sayılı KHK cezaevlerini boşaltmak için mi yayınlandı? Bizim teklifimizi sulandırıp, cezaevlerini boşaltmaya çalıştığımızı doğrudan değilse bile dolaylı ima etmek haksızlıktır, günahımıza girmektir.
-Diyorlar ki uyuşturucu kullananlar salıverilecek. Bu temele indirmek, bu eksene sabitlemek tamiri olmayan vicdansızlıktır. Samanlıkta iğne aramaya gerek yoktur. Uyuşturucudan içeri olanlar ıslah olduysa, merhamet istiyorsa duymayalım mı? Bunlar insan değil mi, fırınlara atıp yakalım mı, katarlara doldurup sürgüne mi yollayalım?
-Uyuşturucu en hassas olduğumuz sorunlardan birisidir. Ülkücü hareketi bu konuda tartışmaya açmak kimsenin harcı değildir.