Dünya gözüyle göremediklerini gönül gözüyle gören güzel insan 124 yaşında...

Dünya gözüyle göremediklerini gönül gözüyle gören güzel insan 124 yaşında...

Türk Halk Müziği?nin mihenk taşı Aşık Veysel Şatıroğlu 124. yaş gününde, birbirinden değerli mirası ezgiler, türküler, sesler ve sözlerle yad ediliyor...

Türk Halk Müziği?nin mihenk taşı Aşık Veysel Şatıroğlu 124. yaş gününde, birbirinden değerli mirası ezgiler, türküler, sesler ve sözlerle yad ediliyor...

'Beş günlük dünyada, ey Ademoğlu, incitme canı' diyen  gözleri bu dünyayı görmeyen ancak gönlü ile deryaları kucaklayan büyük ozan, güzel insan Aşık Veysel Şatıroğlu 25 Ekim 1894 Şarkışla, Sivas'ta doğmuştur ve 21 Mart 1973 Sivrialan, Sivas'ta hayatını kaybetmiştir. Aşık Veysel Türk halk ozanıdır. Avşar boyunun Şatırlı obasına mensuptur.


Veysel?in dünyaya geliş öyküsü, Anadolu köylerinde hemen birçok çocuğun yaşadığı olağan bir doğum biçimidir. Ama, bugün özellikle dışarıdan bakanlar için ilginçti ve  olağan dışıdır.

Aşık Veysel'in bu dünyaya doğumu, annesi Gülizar Hanım'ın, Sivrialan dolaylarındaki Ayıpınar merasında koyun sağmaya giderken sancısı tutması ile oracıkta başlar... Anne Gülizar hanım Veysel'in göbeğini keser, bebeği Veysel'i bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye döner.

Veysellere yörede ?Şatıroğulları? derler. Babası ?Karaca? lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel?in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır. Veysel?den önce, iki kız kardeşi çiçek yüzünden yaşamlarını yitirmiştir.

'Karanlık dünyasında renkleri ve aşkı işledi'

Yedi yaşına girdiği 1901?de Sivas?ta çiçek salgını yeniden yaygınlaşır; o da yakalanır bu hastalığa. Aşık Veysel o günleri şöyle anlatmış:

 ?Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan.?

Bu düşmeden sonra Veysel?in belleğine bir de renk işler: Kırmızı...Düşerken büyük bir olasılıkla elinde sıyrık oluyor, kanıyor. Bunu Gülizar Ana şöyle anlatıyor: ?Bilinmez değilsin, renklerden yalnız kırmızıyı hatırladı. Gözleri gönlüne çevrilmeden önce, yani çiçek hastalığına yakalanmadan önce düşmüştü. Kan görmüştü. Kanın rengini hatırlardı yalnız. Kırmızıyı... Yeşili de elleriyle bulur ve severdi.?

'Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sâdık yârim kara topraktır'

Aşık Veysel o gün bugün, karanlık dünyasında şiirlerinde üç temayı işlemiş, toprak, aşk, zengin ve renkli bir doğa sevgisiyle eserlerini oluşturmuştur.

Kırmızı dışında her şey onun için hayaldir, sadece kırmızının net olarak neye benzediğini bilir. Körlüğünün ardından babasının verdiği sazı çalmaya başlar ve gençliğinde bir komşu kızı ile evlendirilir. 

Kadın eve alınan bir yardımcı ile birlikte kaçar. Veysel'i kucağında altı aylık çocukla yalnız bırakır. Daha sonra Gülizar adlı bir kadınla evlenir ve ömrünün sonuna kadar Gülizar hep yanında olacaktır.


Üstad öldüğünde tek bir heykelinin var olmadığı fark edilince, yüzünün maskının alınması kararlaştırılır. Yüzün maskını çıkaracak olan kişi kötü niyeti olmamakla birlikte bir takım hatalar yapmış yüzü korkunç hale getirmiştir. 

Sürdüğü mavi boya ile yüzü mosmor hale getirmiş ve karışımın kıvamını tutturamadığından, odaya biri girer paniğiyle de korktuğundan maskı çekip çıkarırken Veysel'in kaşlarını koparmıştır. maskın yüze yapışmaması için araya konan çorap da maska yapışınca alın kısmında kalın bir çizgi oluşmuştur. Yolda maskın burnu kırılıp da düzeltmeye çalışınca burnu yamulmuştur. İyi niyetle başlayan bu hareket Veysel'in yapılan heykellerinin gerçek yüzde var olmadığı halde alnı da kalın bir damar ve yamuk bir burunla yapılmasına neden olmuştur.



?Mecnunum, Leyla?mı gördüm
Bir kerece baktı geçti.
Ne söyledi ne de sordum
Kaşlarını yıktı geçti

Soramadım bir çift sözü
Ay mıydı gün müydü, yüzü
Sandım ki zühre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti.

Ateşinden duramadım
Ben bu sırra eremedim
Seher vakti göremedim
Yıldız gibi aktı geçti.

Bilmem hangi burç yıldızı
Bu dertler yareler bizi
Gamzen oku bazı bazı
Yar sineme çaktı geçti..

İzzetî, bu ne hikmet iş
Uyur iken gördüm bir düş
Zülüflerin kement etmiş, 
Yar bonuma taktı geçti.?


Köy Enstitüleri?nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer?in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri?nde saz öğretmenliği yapıyor. Bu okullarda Türkiye?nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buluyor, şiirini iyiden iyiye geliştiriyor.

1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel?e, ?Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü? 500 lira aylık bağlanmıştır.

21 Mart 1973 günü, sabaha karşı saat 3.30?da doğduğu köy olan Sivrialan?da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu.

'Yaşam öyküsü Kızılırmak gibidir'

Âşık Veysel?in yaşamını özetlemek gerekirse, Erdoğan Alkan?ın şu betimlemesi en güzel cümleleri oluşturur: 

?Kızılırmak soru işaretine benzer, Zara?dan doğar, Hafik ve Şarkışla?dan sonra Sivas topraklarını terkeder. Bir yay çizip Kayseri?yi, Nevşehir?i, Kırşehir?i, Ankara?yı ve Çorum?u sular, Samsun?un Bafra ilçesinde denize dökülür, Âşık Veysel?in yaşam öyküsü Kızılırmak gibidir. Bir ucu Bafra?dadır, bir ucu da Zara?da. Bafra?ya dek uzanan acılı bir yaşam Zara?nın doğusundaki Kızıldağ?ın gür sularıyla beslenip sona erer.?

En güzel şiirlerinden bazılarını ölümünden hemen önce yazdı. Şimdi Şarkışla?da her yıl adına bir şenlik yapılır. Türkçesi yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Tekniği gösterişsiz ve nerdeyse kusursuzdur. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içedir. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de var. 

kaynak: antoloji.com

haber: enpolitik.com / Melek S. Tunç