İznikli çini ustası Adilcan Güven, geçen hafta Londra?da 5,4 milyon pounda satılan İznik çinisinin neden bu kadar değerli olduğunu açıkladı.
Geçen hafta Christie?s müzayede evinde 15. yüzyıla ait 8.3 santimetre derinliği ve 44.5 santimetre kalınlığı olan İznik işi bir tabak 5,4 milyon pounda (39,3 milyon TL?ye) satılmıştı. İznik çinisini bu kadar değerli üç unsur olduğunu söyleyen çini ustası Adilcan Güven, 'Birincisi 500 yıllık olması, ikincisi düşük derece de pişirilmesi, üçüncüsü de renklerin sır altına konulması. Bunlardan en önemlisi kırmızı renktir. O dönemde kırmızı sadece sır üstüne konulan bir renkti. İznikli çini ustaları ise kırmızı rengi kabarık bir şekilde sır altına da işleyebilmişlerdi' dedi.
'İznik çinisinin diğer bir hususiyetin de dünya üzerinde nadir seramik türü olmasıdır' diyen Adilcan Güven, sözlerine şöyle devam etti:
'İznik çinisi bugün müzelerde ve özel koleksiyonlarda var, ama 3-5 bin taneyi geçmez. Kâşîlere yani duvar kaplamalarına gelince, onları da zaten Osmanlı devrinde yapılan saraylar, camiler ve türbelerde bol miktarda görüyoruz. Ama evânî dediğimiz kap, kaçak cinsi tabak, çanak, vazo seramikler daha nadirdir. Kırılır olmaları açısından azalmışlardır. İznik çinisini değerli kılan bir husus da budur.'
Hamuru özel
Güven, 'İznik çinisini değerli kılan başka bir husus da hamurun içinde firit dediğimiz o devirde yapılan bir cam türüdür. Bu, kuvarsla ve İznik?ten çıkan çok özel bir kil ile beraber harmanlanır. Camlı, yani firitli çiniler Selçuklular da mevcuttur. Orta Asya geleneğinde ise tuğla üzerine sırlama yapılarak bir nevi çini addedilmiştir. İznik çinisini herkes sahiplenmek istiyor. Bütün İznik çinilerinin yapıldığı yer İznik?tir. Bunun sebebi de buradaki malzeme ve ustalardır. Çok nadir olan 400-500 yıllık çinilerin tabii ki bu fiyatlara satılması normaldir. İznik?te şu an geleneksel tarzda yapılan evânî türü çiniler yok desek yeri var. Bunun sebebi de hem yetkililerin, hem idarecilerin, hem Kültür Bakanlığı?nın dünya markası olan İznik çinisini pek kâle almamalarıdır. 22 senedir İznik?teyim, araştırmalarım var, denemelerim var, uygulamalarım var. Ortaya çıkardığım eserler var. Bu sadece benim yapmamla olmaz. Bir araştırma merkezi ile üretim atölyesi kurulması şart. Onun haricinde en az 2 yıllık usta-çırak geleneği ile usta yetiştirmek lazım' dedi.
Güven, 'Osmanlı?nın ehl-i hiref (sanat erbabı) diye bir takımı vardı. Bu ehil insanların hat üzerine, ebru üzerine, seramik üzerine çalışmaları vardı. Devirler geçtikçe, birkaç yüzyıl sonra bunlar antika oluyor. Avrupa?da Osmanlı hevesi var. İznik çinisi de baş tacı oluyor. İznik çinisinin form özelliği var. Hiç bir zaman düz duvar tabağı olarak yapılmamış. Saraya sadece yemek takımı olarak sunulmuş. Onun için tabaklar derindir. Dipleri de çok geniş ve incedir. Üç kere pişirilir. Birinci pişim bisküvidir. İkinci pişim astarlamadır. Üçüncü pişim de dekorlama ve sırlamadır. 900 küsur derecede pişiriyoruz ve gördüğünüz gibi de başarıya ulaşıyoruz' diye konuştu.