Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Rusya?nın Suriye?de sergilediği tutumu tarihsel açıdan değerlendirdi. Rusya?nın kuşatılmışlık sendromu yaşadığını belirten Karasar, Suriye?yi bu sendromun ilacı olarak gördü
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Rusya?nın Suriye?de sergilediği tutumu tarihsel açıdan değerlendirdi. Rusya?nın kuşatılmışlık sendromu yaşadığını belirten Karasar, Suriye?yi bu sendromun ilacı olarak gördüğünü söyledi.
Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Rusya?nın Suriye politikalarını değerlendirirken Rusların son 25 yıldır sahip olduğu dünya görüşünü iyi anlamak gerektiğini belirtti.
'Rusya yaşadığı kuşatılmışlık sendromunu Suriye hamlesiyle iyileştirmeye çalışıyor' diyen Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, kuşatılmışlık sendromu tabirini 'Batıda özellikle 2012 sonrasında Malatya Kürecik radarının açılmasının ardından Avrupa Birliği ve NATO tarafından, güneyde Türkiye tarafından ve Orta Asya?da da Afganistan?a yerleşmiş olan müttefikler aracılığıyla ABD tarafından yaşatılan kuşatılmışlık hissiydi' sözleriyle açıkladı.
Rusya?nın Orta Doğu politikalarını tarihsel süreçte değerlendiren Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, '1991?de Sovyetler Birliği tarihe karıştıktan sonra Rusya Federasyonu büyük, çok etnikli bir devlet olarak varlığını devam ettirdi. Sovyetler Birliği?nden 15 ayrı devlet ortaya çıktı ancak Ruslar artık bir süper güç olma vasıflarını yitirmişlerdi ve bundan hiç memnun değillerdi' diye konuştu.
'RUSLARLA TÜRKLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ İMPARATORLUK BAKİYESİ OLMALARI'
'Ruslarla Türkleri ortak kılan özelliklerden biri İmparatorluk bakiyesi olduklarını düşünmeleridir' diyen Prof. Dr. Karasar, 'Rusya, eski hinterlandı üzerinde yeniden güç tesis etme görüşündeydi ancak 1990?lar boyunca çok büyük ekonomik güçlükler içinden geçti ve politik olarak tecrit edilmişti. Ancak bu tecrit 2000 yılı başlarında Putin?in Rusya?nın başına gelmesi ve 2004 yılı itibariyle petrol fiyatlarındaki yükselişle Rusya?ya büyük bir zenginlik sağlayana kadar sürdü' diye konuştu.
1999 yılından sonra Rusya?yı rahatsız eden konulara değinen Prof. Dr. Karasar, 'Birkaç dalga halinde gelen NATO genişlemeleri, ardından Doğu Avrupa?da, Avrupa Birliği?nin (AB) genişleme dalgaları Rusya?yı rahatsız etti. Belki daha önemlisi 2001?de ABD ve müttefiklerinin Afganistan?a yerleşmesi terörle mücadele adına oldu' açıklamalarında bulundu.
'Daha sonra 2003 yılında Irak?taki müttefik operasyonu ve Saddam?ın devrilmesiyle birlikte Irak?ın fiili olarak 3 parçaya bölünmesiyle büyük bir rahatsızlık oldu. Bütün bunlarda neredeyse Rusya kenarda marjinal bir güç gibiydi ve küresel gelişmelerde söyleyeceği çok fazla bir şeyi olmayan ancak sonsuz kaynakları özellikle doğalgaz ve petrol sebebiyle büyük paralara hükmeden bir güç olarak kenarda kaldı' diye konuşan Karasar, açıklamalarına şöyle devam etti:
'Ancak bu durum 2008 yılında Osetya?da başlayan Gürcistan-Rusya çatışmasına kadar sürebildi. Abhazya ve Osetya?nın sadece Rusya ve birkaç ülke tarafından tanınan bağımsızlığıyla sona ermişti. Rusya bölgesel anlamda yeniden jeopolitik bir satranç oyununa başladı. 2008?de Gürcistan?ın iki kuzey bölgesi olan Abhazya ve Osetya?yı Gürcistan?dan ayırdıktan sonra 2014?e kadar özellikle silahlı kuvvetler modernizasyonuna çok büyük yatırım yaptı. Ve 2014?te ikinci satranç hamlesi olan Kırım?ın Rusya?ya ilhakını sağladı. 2015?te ise Suriye rejimine destek amacıyla Rusya?nın silahlı kuvvetlerinin özellikle hava unsurlarının Suriye?ye yerleşmesi ve balistik roket unsurlarıyla da Suriye hükümetine destek olması sonucunda Suriye?deki iç savaş ve olan biten hadiseler tamamıyla yön değiştirdi.'