Türkiye Cumhuriyeti 63. 64. ve 65'inci dönem Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Ankara'da düzenlenen bir konferansta gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Davutoğlu, 'Türkiye'de de gerek akademik camiaya, gerek devlet hayatındaki bürokrat arkadaşl
Yeniçağ yazarı Orhan Uğuroğlu, Türkiye Cumhuriyeti 63. 64. ve 65'inci dönem Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun Ankara'da düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmadan pasajlar aktardı.
'Ahmet Davutoğlu neler söylüyor?' başlıklı yazısında Uğuroğlu, Davutoğlu'nun şu ifadelerini aktardı, işte yazının tamamı:
'Parti kurma çalışmalarını yürüten eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun Ankara'daki konferansında yaptığı konuşmayı dinledim.
Hedefine ulaşmak için 3 yıldır çeşitli yerlerde konferanslar veren Davutoğlu Araştırma ve Kültür Vakfı'nın Ankara Hacı Bayramı Veli'de bulunan Ankara şubesinde müthiş bir kalabalık tarafından izlendi.
Davutoğlu'nun gelişini beklerken yaklaşık 35-40 dakika konferansı izlemeye gelenlerle sohbet ettim ki ortaya şu soru çıktı:
'Yeni parti ne zaman kurulur?'
Bu soruyu elbette fırsat bulursam Davutoğlu'na da soracağımı belirttim ve ben de onlara şu iki soruyu sordum.
Yeni parti gerekli mi? Ak Parti'de lider değişimi mi olur?
Bu soruların yanıtını yazımın sonunda vereceğim.
Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları vermeden önce şunu vurgulayayım.
Davutoğlu konuşmasında gerek çıkacak 'Durum' kitabında yer verdiği bölümlere gerekse Astana forumunda yaptığı konuşmaya atıfta bulundu.
Astana'da ütopik (hayali) iyimserler ve nihilist (hiççilik, yokçuluk) kötümserler olarak iki grubun ortaya çıktığını belirten Davutoğlu moderatörün sorusuna, 'benim yöntem olarak teklifim realist iyimserlik' dediğini açıkladı.
Davutoğlu, 'Realist iyimserlik'ten kastını şöyle açıkladı:
'Türkiye'de de gerek akademik camiaya, gerek devlet hayatındaki bürokrat arkadaşlara, gerek halk içine girdiğimde son derece yüksek bir karamsarlığın yaygınlaşmakta olduğunu görmek beni üzüyor.
Realist (gerçekçilik) iyimserlikten ne kastettim?
Kastettiğim şu, dünya sisteminin ve dünyadaki problemleri tanımlarken realist olmak, realist bir çerçeve çizmek. Çözüm üretirken iyimser olmak.
Bir kriz varsa o krizin ilk çözüm şartı o krizi kabul etmektir, bundan korkmamaktır. Realist olmak gerekiyor ama o realizmin kötü tablosu içine hapsolduğunuz zaman da vizyon üretemezsiniz.'
'Durum' kitabında jeopolitik depremin tesirlerini Türkiye açısından değerlendirmek için ele aldığını vurgulayan Davutoğlu, 'Ben bunu bir risk olarak değil bir fırsat olarak ve Türkiye'nin etki alanını genişleten yeni bir dönem olarak görmek gerektiğini söyledim' diye konuştu.
Türkiye'yi kendi sınırlarına hapsetmek isteyenler Türkiye'nin kendi iç meselelerine boğulup dünyadaki iddialarından soyutlamak isteyenlerin yeni değişimi anlamasının çok zor olduğunu vurgulayan Davutoğlu şöyle devam etti:
'İstanbul, Ankara'da oturanlara her şeyi yakıştırır ama zafiyeti yakıştıramaz. Güçlü olmak zorundayız. Kudret ile şefkat aynı anda yürür. Şefkatiniz var kudretiniz yoksa acziyet çıkar. Kudretiniz var şefkatiniz yoksa bu sefer de zaten ilgilenecek vicdanınız olmaz.
Özgürlük ise bir insan olma ayrıcalığını yaşamak için insanlık kimliğinin en ayrıcalıklı parçasıdır. Bir devlet kendi halkına dönüp derse ki 'ben sana güvenlik vereceğim ama benden özgürlük isteme' bu otoriterleşmeye gider.
Bir devlet 'ben sana özgürlüğü vereceğim' derse güvenliği sağlayamazsa bu sefer de kaosa gider.
Bu iki sarkacı dengeleyecek tek şey her bir insana insan olmaktan kaynaklanan onurunu yaşayabileceği özgürlükleri vermek ama güvenliğini ihmal etmemektir.
O zaman bir devletin en güçlü meşrutiyeti 'senin özgürlüklerini kısıtlamadan sana en geniş güvenliği sağlayacağım' ya da senin güvenliğini riske atmadan seni en geniş özgürlüklerle yaşatacağım diyen devlettir.
'Sistemik Deprem; Ulusal, Bölgesel ve Küresel Bunalım' başlıklı konferansında Davutoğlu Türkiye'nin sınır güvenliği konusunda şunları söyledi:
'Sistemik depremi analiz edecek olursak: Uluslararası sistemin yapı taşları olan ulus devletler tek tek ciddi sınamalarla karşı karşıya. Bir kısmı sınır bütünlüğünü sağlayamaz durumda. Türkiye'nin etrafındaki devletlerin büyük çoğunluğu kendi sınırları içerisindeki uluslararası egemenlik sınırlarıyla, ulusal güç kullanım alanları bütünleşememiş, özdeşleşememiş durumdadır.'
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump'ı eleştiren Davutoğlu şöyle konuştu:
'Trump'ın Tweet'lerini takip etmezseniz Amerikan Büyükelçiliği size ne derse desin Amerikan politikasını takip edemez durumuna düşüyorsunuz. Halbuki küresel bunalımları çözmesi gereken bir ülkede öyle bir liderlik var ki, sabah bir tweet atıyor kriz doğuyor, akşam krizi düzeltmek için başka bir tweet atıyor başka bir kriz doğuyor.
Bu devletlerin kurumsal yapılarının çözülmeye başlaması demektir. Hissi politikanın başlaması, egemen olması demektir. O andan itibaren yarın ne tür bir dünyayla karşı karşıya kalacağınızın garantisi yoktur. Birleşmiş Milletler ulus devletlerden oluşuyorsa, ulus devletler tek tek bu krizi yaşayınca Birleşmiş Milletler'in çözüm bulma kabiliyeti olabilir mi? Büyük ulusal sistemlerde, büyük çalkalanmalar içerisindeyiz.'
Değerli okurlarım izninizle Davutoğlu'nun çok önemsediğim sözlerinin ikinci bölümüne yarın devam edeceğim ve yukarıdaki soruların yanıtını da yarın vereceğim.
Yarın: Davutoğlu yeni parti soruma ne yanıt verdi?'
kaynak: yeniçağ