Kılıçdaroğlu, Uşak mitingi dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Hürriyet'ten Rifat Başaran'ın haberine göre, 'Beklediği sonuçlar gelmediği için Erdoğan anketlerden rahatsız. 17 yıl ülkeyi yönetip sonra vatandaşları soğan kuyruğuna mecbur eden bir anlayış herhalde anketlerden olumlu bir sonuç beklemiyordur' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
'Anketlerde eridiğini, oy kaybettiğini görüyor. Vatandaşın artık beylik laflara ihtiyacı olmadığını görüyor. Vatandaşın karnı aç. Vatandaş işsiz. Çaresizlik görüyorsun vatandaşta. Sorun var, sorun çok derin. Anketlerin önüne olumsuz gitmesine Erdoğan'ın şaşırmaması lazım. Kendisi de büyük bir ihtimalle fark ediyordur çevresi de. Biz de görüyoruz zaten. MHP'ye de, İYİ Parti'ye de, bize de bir kayış var. Oy verenler, Türkiye'nin iyi yönetilmediğinden endişe duyanlar diğer partilere yöneliyorlar.'
'KENTLİ MUHAFAZAKÂRLAR AKP'DEN KOPTU'
Kılıçdaroğlu,'?Kentli muhafazakârlar' dediğimiz bir grup var. Bunlar kentte, huzur içinde yaşamak istiyorlar. Bu kentli muhafazakâr grup büyük ölçüde AKP'den kopmuş vaziyette. Onlar da bunu hissediyorlar, görüyorlar. Erdoğan da bu kesimi yanında tutmak istiyor. Ama bu kesim hem entelektüel birikim itibarıyla hem dünyayı sorgulama dünyaya bakma itibarıyla Erdoğan'dan çok farklı düşünüyor. En azından bu kentli muhafazakâr grubun bir güçlü demokrasi anlayışı var. Düşüncelerinin bir şekliyle ifade edilmesini istiyor. Şu anda kentli muhafazakâr demokrat diye tanımladığımız bu kesim bize yakın bir kesim. CHP'nin en azından samimi olarak demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü savunduğunu görüyor, kabul ediyorlar.' ifadelerini kullandı.
'SİYASETTEN DIŞLANMIŞLAR'
Muhafazakâr kent yoksullarından da CHP'ye yönelim var. Biz muhafazakâr kent yoksulları ile değişik platformlarda yakın ilişki kurmaya çalıştık referandum sürecinden başlayarak.' diyen Kılıdaroğlu, 'Bu insanlar aslında sahipsiz insanlar. Kendilerini bir politik kurumun sahiplendiği düşüncesinde değiller. ?Siyaset bizi tümüyle dışlamış' diyorlar. Biz onları yanımıza almaya, onların sorunlarıyla ilgilenmeye, bir şekliyle onları da daha görünür kılmaya çalıştık. Bu yoksul kesimden de bize doğru bir sempati var' diye konuştu.
'ERDOĞAN DA VAZGEÇİLMEZ DEĞİL'
Oysa bir devletin yönetimi insanların ömrüyle sınırlı değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana pek çok başbakan pek çok cumhurbaşkanı geldi geçti. Hiçbir kişi vazgeçilmez değildir. Erdoğan da vazgeçilmez değildir. Kaldı ki alttan daha eğitimli daha birikimli daha sağ duyulu pek çok insan siyasete atılıyor. Bu insanlar Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan insanlardır. Siyaset kurumu da bu insanların önünü açmak zorundadır.
'MİLLETİN YARISINA ZİLLET DİYOR'
Devletin her türlü imkânını kullanıyor. Sonra kalkıp ?cumhurbaşkanıyım' diyor. Böyle cumhurbaşkanı olur mu? ?Sen benim cumhurbaşkanım değilsin' dediğim zaman da kızıyor.
Cumhurun başı kalkıp milletin yarısını zillet diye tanımlar mı? Bu ne ahlaka ne siyaset anlayışına ne inanca hiçbir kültüre sığmaz. Bir toplumun yarısını düşman ilan edeceksin, kendi geleceğini kurtarmak için. Ya da kendi geleceğini kendi düşündüğün şekilde inşa etmek için.
'YADIRGAMAMAK LAZIM'
AK Parti'nin içinde gelişmelerden ciddi rahatsızlık duyan bir kesim var. Milletvekillerinde de var, AK Parti'ye oy veren vatandaşlarda da var. Geniş bir kitle aldatıldığını düşünüyor: Oy verdik yoksullaştık. Bu milleti getirip soğan kuyruğuna muhtaç ettik.
Birisinin bunun hesabını vermesi lazım. Bu hesap verilmeden siz vatandaşa ne diyeceksiniz. Doğal olarak bazı arayışlar olabilir. Gidişattan rahatsız olanlar daha farklı bir arayışı gerçekleştirmek için siyasal parti kurabilirler. Demokrasilerde bunu yadırgamamak lazım.
Türkiye Cumhuriyeti bir beka sorunu yaşamıyor. Kişilerin kendi geleceklerine yönelik endişeler taşındığını gayet iyi biliyoruz. Kişilerin gelecek endişesi var. Türkiye Cumhuriyeti hem bölgesinde hem dünyada saygınlığı olan güçlü bir devlettir.
Ne beka sorunu. Türkiye Cumhuriyeti devleti o kadar zayıf bir devlet mi? Ordusu var, kurumları var, üniversiteleri var. Her şeye rağmen bölgesinin en dinamik en canlı ülkesi. Bütün sorunlarına rağmen. Dolayısıyla birilerinin beka sorunu olabilir ama Türkiye'nin öyle bir beka sorunu yoktur.'
Şöyle bir açmazla da karşı karşıyayız: Erdoğan'ın partisiyle diğer siyasal partiler arasında fark var. Erdoğan her türlü hakareti yapabilir ama siz eleştirirseniz Cumhurbaşkanı'na hakaretten hakkınızda dava açılıyor. Erdoğan uçağa biner para vermez; her türlü imkândan yararlanır, devletin valisi, kaymakamı jandarması polisi askeri herkes ona yardım eder.
Bütün bu artılarla propaganda yapar. Bizim yapacağımız propagandayı engellemek için de elinden gelen her şeyi yapar. Örneğin salı toplantılarımız 13.30'da oluyor. Gider zorla 13.30'a denk getirip benim konuşacağım saatte miting düzenler. Niçin? Kılıçdaroğlu'nu kimse dinlemesin diye. Ahlaki değil şartlar eşit değil.'
kaynak: hürriyet