Müslümanlar için büyük öneme sahip üç aylardan ramazan ayının ilk orucu için 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece sahura kalkılacak. Köşe yazarımız Şakir Gözütok kaleme aldığı yazısında ?Gecenin çökmesiyle, çoğu zaman bizleri romantik bir ruh hali yakalar. Çünkü zamanın da bir ruhu vardır. Ramazan ayı da, böyle sırrî bir atmosfere ve bizleri içten yakalayan bir ruh iklimine sahiptir. Mübarek ayın feyzi ve bereketi bu ruhta saklıdır, onu yakalamak ve hissetmek ancak kalbî bir yolla yani içten bir imanla mümkündür? diyen Gözütok?un yazısı şu şekilde;
Allahu Teala, Duha Sûre?sine ?kuşluk vaktine ve karanlığa büründüğü geceye yemin?le başlar. Çünkü zamanın insan hayatında farklı vurgusu ve etkisi vardır. Bunu, en bariz bir şekilde gece ile gündüz esnasındaki ruh halimizin farklı oluşunda hisseder ve yaşarız. Gecenin çökmesiyle, çoğu zaman bizleri romantik bir ruh hali yakalar. Çünkü zamanın da bir ruhu vardır. Ramazan ayı da, böyle sırrî bir atmosfere ve bizleri içten yakalayan bir ruh iklimine sahiptir. Mübarek ayın feyzi ve bereketi bu ruhta saklıdır, onu yakalamak ve hissetmek ancak kalbî bir yolla yani içten bir imanla mümkündür. Kalbin manevi atmosferi teneffüsü, onun hassas duygu ve hasletlerle bezenmesin den sonra gerçekleşir. Buna işaret etmek üzere Allahu Teala: ?Kalpler, kazanç elde eder? (Bakara, 2/225) buyurmuştur.
İnsanların yaptığı bütün ibadetlerin, ferdin kendisi için, yalnızca orucun Allah için olduğunu bizlere Resulullah (s.a.v.) bildirmektedir(Buharî, Savm, 8). Çünkü her ibadete riya ve gösterişin karışma ve bulaşma ihtimali vardır. Ancak kişinin kendisi ifade etmedikçe oruçlu olduğu dışarında asla fark edilmez. Bu sebeple riyanın bulaşmadığı tek ibadet oruçtur. Bundan dolayı oruç, insanı Rabbine bağlayan gizli bir bağ mesabesindedir ve yalnızca Allah içindir.
Oruç, insanın yeme, içme ve cinsî arzularını terketmesiyle zahirî kayıtlarla ruhunu terbiye etmesidir. Şayet oruç yalnızca zahirîkayıtlardan/şartlardan ibaret olsaydı, bilmeden yiyip içen kimsenin orucunun da bozulmuş olması gerekirdi. Halbu ki Resulullah (s.a.v.) açıkça: Bir kişi, unutarak yer ve içerse orucunu tamamlasın, zira Allah ona yedirip içirmiştir(Buharî, Savm, 26) buyurmaktadır. Hz. Ömer?in vurgusu çok daha açıktır: ?Bir kişinin namazı ve orucu seni aldatmasın; dileyen namaz kılsın, dileyen oruç tutsun. Lakin emanete sahip olmayanan dini yoktur.? Bir başka ifadelerinde de Resulullah (s.a.v.): ?Size oruç, namaz ve sadakanın derecesinden daha üstün olan şeyi haber vereyim mi?? buyurdular. Oradakiler: ?Evet? dediler. Allah?ın son Peygamber?i sözlerini şöyle tamamladılar: ?İnsanların arasını düzeltmektir. Çünkü onların arasındaki bozukluk (dini) kazır.? (Ebu Davud, Edeb, 58). Tirmizî?deki rivayette şu ziyade vardır: ?Ben saçı kazır demiyorum, dini kazır (diyorum)? (Tirmizî, Kıyamet, 57).Elbette oruç sadece kişinin kendini dizginlenmesindan ibaret değildir, Hasan Hanefî?nin dediği gibi: Oruç, fakir ve muhtaç olan ?öteki?nin farkında olmak; bu ayda verilen Zekât da, mal konusunda insanlarla ortak olmaktır. Demek ki aslolan, iyi bir fert ve dosdoğru bir Müslüman olmaktır. Bu meyanda ibadetler, bizi doğruluğa götüren mihenk taşlarıdır.
O halde oruçta, manevi kayıtlarla bağlanmanın yani Allah?ın rizasını gözetmenin ve kişinin nefsini terbiye etmesinin asıl mesele olduğunun remzidir. Kişi nefsini, duygularını, duyularını, zihnini, gönlünü, kalbini kontrol altına almadıkça, orucun ruhunu yakaladığı söylenemez. Bu hakikate işaret etmek üzere Resulullah (s.a.v.), ?İnsanlar, kötü sözleri ve amelleri terketmedikçe, Allah?ın onun açlığına ve susuzluğuna ihtiyacı yoktur?(Buharî, Savm, 8)buyurmuştur.İnsanı içerden fethettiği ve nefsi her türlü çirkin ve kötü arzulardan koruduğu için Hakikat Peygamberi (s.a.v.): ?Oruç kalkandır? (Buharî, Savm, 2) buyrulmuştur. Oruç bir kalkandır, hem koruyan hem de kollayan.
Sahabeden Muaz b. Cebel?in (r.a.) kendi nefsine yaptığı şu nasihat, bütün ibadetlerin özünden süzülen sözlerdir: ?Ey Muaz! Muhakkak ki müminin, kulağı, gözü, dili, eli, ayağı, karnı ve avret yerleri için gözetleyiciler vardır, öyle ki bir anlık bakışını, parmaklarıyla tuttuğu ufak toprak parçasını, her göz atışını ve bütün gayretlerini bile gözetlerler. Öyleyse takva, kişinin gözeticisi; Kur?an, delili; endişe, doğru yolu; arzu, bineği; sakınma, yakın arkadaşı; korku, şiarı; namaz, sığınağı; oruç, kalkanı; sadaka, yol göstericisi; doğruluk, veziri; hayâ, yöneticisi ve Rabbi ise bütün bunların ötesinde gözetleyicisidir.?
Muaz b. Cebel?in işaret ettiği ulvî halleri yakalamak, Ramazan?ın feyzine gark olmak için orucu beklediğimiz şu bir kaç gün içinde kendimizi bir hazırlık sürecine sokmalıyız. Günah ve çirkinliklerden arınmış bir kaç günden sonra, pak ve temiz bir kalp ile orucu gönül huzuruyla misafir edelim. Rabbim gözlümüzü ve ibadetlerimizi rızasına muvaffık kılsın.