D. Mehmet Doğan, bugün kaleme aldığı ??Maarif ıslahı? beklerken farenin doğurduğu dağ!? adlı yazısında Türkiye?deki eğitim sistemini yazdı.
Karar köşe yazarlarından D. Mehmet Doğan, bugünkü köşe yazısında eğitim sistemini eleştirdi. Doğan; ?Ben bildiğimden beri hükümetler ?eğitim reformu? yaparlar. Büyük büyük lâflar ederler, fakat küçük ve ekseriya yanlış uygulamalardan öteye gidemezler. Yapılanlara ?havanda su dövmek? bile denemez. Çünkü havan küçük, dövülmek istenen suyu almıyor!? dedi.
İşte Doğan'ın ?Maarif ıslahı? beklerken farenin doğurduğu dağ! başlıklı yazısının tamamı:
?Eğitim reformu? deyimini bilerek kullanmadım; çünkü haddinden fazla kullanıldı ve yıprandı. Ben bildiğimden beri hükümetler ?eğitim reformu? yaparlar. Büyük büyük lâflar ederler, fakat küçük ve ekseriya yanlış uygulamalardan öteye gidemezler. Yapılanlara ?havanda su dövmek? bile denemez. Çünkü havan küçük, dövülmek istenen suyu almıyor!
Bu ?eğitim sistemi? reformla düzelmez! Bu sisteme vurulacak yamalar tutmaz, çünkü delik çok büyük. Köklü bir ıslahat lâzım! Bu iş Milli Eğitim?de bir sebeple bulunan beş-on bürokratın kafasıyla olmaz. Bu beş on kerameti kendinden menkul Millî eğitim bürokratına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. Ancak geniş kapsamlı istişarelerle bir yere varılabilir.
Saha ile ilgili her anlamı karşılayacak şekilde kullanılan, yani gerçek anlamı belirsizleşmiş olan ?eğitim? kelimesi ile de olmaz.
Eğitim, ?terbiye? karşılığı uydurulmuştur, Dil Kurumu sözlündeki karşılığı halen budur. Şimdi Millî Eğitim Bakanlığı, ?Milli Terbiye Bakanlığı? mıdır?
Hadi ordan, terbiyesiz!
Peki bakanlığın adında geçen ?eğitim?in mânası ne? Bilen beri gelsin! Alnından öpelim.
Bakanlığın adında 1940?a kadar ?maarif? vardı. Bu kelimenin mânasını bilmeyenler şimdilerde ?eğitimci?likten geçiniyor, maalesef. Derdimiz insan yetiştirmek, bu da ?dil?le olur. Yabancı dille asla olmaz, kendi dilimizle olur.
Yeni programı hazırlayanlar hangi dille konuşuyor?
Siz buna sahiden Türkçe mi diyorsunuz? Kelimelerin sonuna yerli yersiz -sel, -sal ekleyerek Türkçeye hizmet etmiş mi oluyorsunuz?
Hadi ?varsayalım?!
?Akademik? demekle ?akademi?yi lise seviyesine mi indirmiş oluyorsunuz? Yüksek öğretim liseleşirken bunu yapıyorsunuz hem de! Üniversite liseye öykünüyor, lise üniversiteleşmek istiyor!
Siz aslında liseleri iptidai seviyesini indiriyorsunuz! (Hadi ?ilk okul? diyelim.)
Lisede ?akademik gelişime erişen? gençlerimiz üniversitede ne halt edecekler? Bırakın, üniversite akademik bir kurum olduğunu hatırlasın.
Gelelim ?kariyer?e!
Siz bu kelimenin mânasını gerçekten biliyor musunuz? Kariyerin aslı ?araba yolu? demek. Tabii bu anlamı bizi ilgilendirmiyor. Kariyerin Türkçesi: Meslek!
Gençlerimizin meslek seçimi ile ilgili yönlendirmeler orta öğretimde yapılabilir mi? Bu doğru olur. Fakat buna ?kariyer? denilmez, ?yönlendirme? denilir!
Bakın hele reforma: Liselerde bir de ?kariyer ofisi? açalım! Bu zırvalamaktan başka bir şey değil. Her kariyer ofisine bir ?şef? yahut ?direktör? tayin edelim, yanına sekreterler filan koyalım. Bürokrasi içinde bürokrasi icad edelim.
Gelsin ?tasarım beceri atölyeleri?, ?Sertifika programları? ve ille de ?potfolyo çalışmaları?!
Tebrik ederim: Henüz Türkçe sözlüklere girmemiş bir kelimeyi gümrüksüz ithal etmişsiniz: Portfolyo! Gerçi bankacılık alanında kullananlar var. Fakat, sizin bu kelimeden kast ettiğiniz nedir?
Bu kelimenin Türkçesi yok mu? Var: Cüzdan! Bu kelimeyi hem de öğretim sözlüğüne sokmak cüzdanla mı ilgili vicdanla mı?
Bu ülkenin Millî Eğitim Bakanlığı?nda Türkçe hassasiyeti olmayacaksa, nerede olacak? Fizik-sel aktiviteler! Sanat-sal aktiviteler! Yesinler Türkçenizi.
Büyük yenilik: ?Bilgi kuramı dersi!?
Bu dersi müfredata zorunlu olarak ekleyenleri ?bilgikuramı?nı açıklamaya davet ediyorum. Hem de felsefe ve mantığı seçimlik yaparak ?bilgikuramı? dersi yapılabilir mi, bu konuda da parlak fikirlerini öğrenmek istiyorum.
Bu kelime epistemoloji kelimesinin tercümelerinden biri. Bilgukuramı, bilgiteorisi yahut bilginazariyesi?Bilginin kaynağı, metodu, sınırları gibi konularla uğraşan felsefe dalı, marifet nazariyesi, ilmiyat, ilmiyat-ı mebhas-ı marifet. İbn-i Sîna bir nevi bilginazariyesi mahiyetinde bu girişten sonra ampirik bir ruhiyat yapmaya başlıyor (H. Ziya Ülken).
Felsefeye girmeden epistomoloji okumak. Binanın temelini atmadan çatısını çatmak!
(Hani tarihi seçmeli yaparak inkılâp tarihi okutmak gibi bir şey.)
Üniversiteleri üniversite yapamadık, liseler üniversite imiş gibi yapalım bari!
Biz dağdan dağ doğurmasını bekliyorduk, yıllar geçti fare bile doğurmadı. Birileri kalktı, fareye dağ doğurttu! Dağ ki ne dağ!