Türk edebiyatının hafızalardan silinmeyen yazarı Cemil Meriç kimdir merak edildi. Türk yazar, çevirmen ve düşünür Cemil Meriç 32.ölüm yıl dönümümde anılıyor. Birçok alanda eserler veren Cemil Meriç sözleri ve şiirleriyle dikkat ç
Kitap okumayı en fazla ne kadar sevebilirdiniz? Ya da belki şöyle sormalıyım, herhangi bir şeyi en fazla neyinizi feda edecek kadar sevebilirdiniz?
Cemil Meriç, kitapları, görme yetisini yitirmeyi umursamayacak kadar çok seviyordu. Onun ki öğrenmeye karşı duyduğu sonsuz açlık gibiydi. Sonunda görme yetisini tamamen yitirdiğinde ise, kalp gözünü açtı ve eserlerini verdi. Belki de fiziksel olarak değil, bir nesnenin duygusunu görebildiği için bunca sevildi?
Balkan savaşları sırasında 1912?de Meriç nehri yakınlarındaki Dimetoka?dan Antakya?ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak Reyhaniye (şimdi Reyhanlı) ilçesinde doğdu (12 Aralık 1916). Tam adı Hüseyin Cemil?dir. Banka müdürlüğü de yapmış olan babası hâkim Mahmud Niyazi Bey?in görevi münasebetiyle yedi yaşına kadar Antakya?da kaldı. 1923?te Reyhaniye Rüşdiyesi?nde başladığı eğitimine 1928?de Antakya Sultânîsi?nde (Lycée d?Antioche) devam etti. 1935?te liseyi bitirmesi gerekirken Fransız mandası altındaki Antakya?da o yıl liseler on bir yıldan on iki yıla çıkarıldığı için mezun olamadı. Milliyetçi eğilimlerinin ağır bastığı lise son sınıfta hocalarına yönelttiği eleştirileri yüzünden bitirme imtihanlarına on beş gün kala okulu terketmek zorunda kaldı. 1936?da İstanbul?a gitti ve on ikinci sınıfa Pertevniyal Lisesi?nde devam etti. Bu sırada Nazım Hikmet ve Kerim Sadi başta olmak üzere dönemin solcu aydınlarıyla tanıştı.
İDAMLA YARGILANDI
Geçim sıkıntısı yüzünden 1936 Mayısında Antakya?ya döndü ve lise öğrenimini Fransız liselerine özgü programı uygulayan Antakya Sultânîsi?nde tamamladı. Dokuz ay kadar İskenderun?a bağlı bir köy okulunda öğretmenlik yaptıktan sonra İskenderun Tercüme Bürosu?nda başkan yardımcısı oldu. Kısa sürelerle Nahiye müdürlüğü, Türk Hava Kurumu?nda sekreterlik ve belediyede kâtiplik gibi görevlerde bulundu. Nisan 1939?da göz altına alınarak Antakya?ya götürüldü. 1938?de kurulan ve 1939?da Türkiye?ye iltihak eden bağımsız Hatay hükümetini devirmekle suçlandı; idam talebiyle yargılandı, ancak beraat etti.
1940?ta tekrar İstanbul?a gitti ve iki yıl Yabancı Diller Yüksek Okulu?na devam ederek 1942 Haziranında mezun oldu. Fransızca öğretmeni olarak tayin edildiği Elazığ Lisesi?nde iki yılı aşkın bir süre görev yaptıysa da özel hayatında ve işindeki çeşitli sıkıntılar yüzünden İstanbul?a dönmek zorunda kaldı (1945). Aralık 1946?da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi?nde Fransızca okutmanı oldu. 1974?te emekli oluncaya kadar bu görevini sürdürdü. Bu arada Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü?ne doktora öğrencisi olarak kaydoldu (1951), Işık Lisesi?nde Fransızca hocalığı yaptı (1952-1954) ve Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü?nde dersler verdi.
GÖZLERİNİ KAYBETTİ
Küçüklüğünden beri problemli olan görme duyusunun giderek zayıflaması üzerine 1954?te birkaç başarısız göz ameliyatı geçirdi. 1955?te gittiği Paris?te Quinze-Vingts Hastahanesi?nde geçirdiği bir dizi ameliyat da başarısızlıkla sonuçlanınca hayatının geri kalan kısmını gözlerini kaybetmiş olarak sürdürdü. Fikir hayatı ailesi, dostları ve sevenlerinin okuma ve söylediklerini dikte etme konusundaki yardımlarıyla devam etti. 1984?te beyin kanaması ve ona bağlı olarak felç geçirdi; ağır bir hastalık döneminin ardından 13 Haziran 1987?de İstanbul?da öldü ve Karacaahmet Mezarlığı?na defnedildi.
İçine kapalı bir çocukluk dönemi geçiren Cemil Meriç?in kitapların dünyasına yönelmesi erken yaşlarda olmuştur. Antakya?da çıkan Yeni Gün gazetesindeki ?Geç Kalmış Bir Muhasebe? başlıklı yazısıyla (23 Eylül 1933) yayın hayatına atılmış, Tarık Mümtaz?ın (Göztepe) çıkardığı Karagöz?de yazıları ve ?Fırsat Yoksulu? mahlasıyla şiirleri yayımlanmıştır. İstanbul?a geldikten sonra ?Honoré de Balzac? başlıklı ilk yazısı İnsan dergisinde neşredilmiş (1941), Ayın Bibliyografyası dergisinde tercüme tenkitleri yapmış (1942-1943), başında uzun bir Balzac incelemesinin de yer aldığı Altın Gözlü Kız çevirisi yayımlanan ilk eseri olmuştur (1943). 1944-1947 yılları arasında Yurt ve Dünya, Yücel, Gün, Amaç dergilerinde tercüme tenkitleri, Fransız edebiyat ve düşüncesi üzerine incelemeler neşretmiş, Balzac çevirilerini de sürdürmüştür. Maarif Vekâleti?nden tercüme teklifleri almış, yarım kalan Emile (J. J. Rousseau) çevirisinin ardından Hernani (V. Hugo) çevirisi ?klasikler? dizisi arasında çıkmıştır (1956). 1955 yılında günlük tutmaya ve ?Quinze-Vingts Geceleri? adlı bir roman yazmaya başlamışsa da devam etmemiştir. Aralıklarla yirmi yıl sürdüreceği günlüklere (jurnal) ise 1963?te başlayacaktır. 1960-1964 yıllarında mesaisinin neredeyse tamamını Hint edebiyatına vermiştir.
1953?ten sonra ara verdiği yazılarına Dönem ve Çığır dergilerinde yeniden başlayan Cemil Meriç (1965) bir yandan tercüme çalışmalarına devam ederken bir yandan da Yeni İnsan ve Hisar dergilerinde yazılarını sürdürür; bu arada Saint-Simon İlk Sosyolog-İlk Sosyalist kitabı neşredilir (1967). Emekli olduktan sonraki on yıllık süre içinde kendisini daha geniş okuyucu kesimlerine tanıtacak olan olgunluk dönemi eserleri Bu Ülke?yle (1974) başlamak üzere yayımlanır. Türk Edebiyatı, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Pınar, Köprü, Gerçek, Hareket, Millî Eğitim ve Kültür gibi dergilere, Orta Doğu, Yeni Devir gazetelerine yazılar, Tanzimat?tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi ve Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi?ne maddeler yazar. Türkiye Millî Kültür Vakfı (1974, 1980), Türkiye Yazarlar Birliği (1981), Kayseri Sanatçılar Derneği (1982) gibi kuruluşlar tarafından kendisine fikir ve inceleme dallarında ödül verilen Cemil Meriç?in Üsküdar Belediyesi?nin açtığı kültür merkezine de adı konmuştur (2004).
Eserlerinde Türkçe?nin hızla kan kaybetmesi ve mâzi ile aradaki çatlağın her geçen gün biraz daha büyümesi, bunun Türk toplumunun bugünü ve yarını üzerinde icra edeceği yıkıcı tesirler üzerinde durmuştur. Bir düşünce geleneğinden mahrum olmaları yüzünden Eflâtun?un ünlü istiaresinde geçtiği gibi ?mağara?ya kapatılmış olan Türk aydınlarının kısa zaman aralıklarında hızla burçtan burca savrulmalarına işaret etmiştir.
Gerçeğin kimsenin tekelinde bulunmadığını, dolayısıyla ona ancak ortak bir gayret ve açık bir zihinle ulaşılabileceğini, sağ-sol çatışması gibi Avrupa?dan ithal edilen suni kamplaşmaların Türk insanı ve aydınının zaten zayıf ve mecalsiz bırakılmış dinamiğini iyice körelteceğini, aydınların kendi kültür köklerini olduğu kadar dünya kültürünü, içine girmek için Tanzimat?tan beri çırpındığımız Avrupa?yı bile son derece yetersiz ve sığ bir şekilde tanıdığını belirtmiştir.
Türk aydınının Batı karşısında içerisine düştüğü aşağılık kompleksinin zararlı neticelerini, insan beyninin iki yarım küresi olan Doğu ve Batı?nın gerçekte bir bütün oluşturduğunu, dar ve ön yargılı düşünmeyi bir kenara bırakmanın fikir hayatımıza zenginlik kazandıracağını ifade etmiştir.
Avrupa medeniyetine istihalenin ham bir hayal olduğu ve bir medeniyetin diğerine istihale edemeyeceği, ancak malzeme alabileceği, Türkiye?de kendi köklerine sahip yeni bir neslin yetişmesinin Osmanlıca, Arapça ve Farsça öğrenerek irfan hazinelerini, öte yandan bir Avrupa dili öğrenerek hür bir şekilde Batı?yı tanımakla mümkün olacağı vurgu yaptığı diğer görüşleri arasındadır.
Başlıca Eserleri
İnceleme
Hint Edebiyatı (1964),
Saint Simon İlk Sosyolog, İlk Sosyalist (1967),
Bir Dünyanın Eşiğinde (1976),
Işık Doğudan Gelir (1984),
Kültürden İrfana (1985)
Deneme
Mağaradakiler (1978),
Bu Ülke (1974, 1985)
Umrandan Uygarlığa (1974)
Günlük
Jurnal I (1992)
Jurnal II (1994)
Diğer Kitapları
Kırk Ambar (1980),
Bir Facianın Hikayesi (1981),
Sosyoloji Notları ve Konferanslar (1993)
Ödülleri
1974- Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülü
1983- Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneği'nin Yılın Yazarı ödülü
1981- Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Fikir Eserleri ödülü
CEMİL MERİÇ SÖZLERİ NELERDİR?
Neredesin, yanan alnımı müşfik avuçlarında dinlendirecek meçhul dost?
Zulmün olduğu yerde tarafsızlık, namussuzluktur.
Hayır' diyebilmek bir fazilettir.
Yaprak ağaçtan düşünce, rüzgarın oyuncağı olurmuş.
Yürümesini bilmeyenler, koşanlara kızarlar.
Akıl doğruyu gösterir, iyi ve kötüyü ayıran gönüldür.
Düşman, hepimizin ortak düşmanı: Yalancı Avrupa ve şuursuz Orta Doğu insanı.
İnsanlara değil, Tanrı'ya itaat edeceksin.
Çığlıkta ahenk aranmaz.
Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun! Göreceksiniz çok kalabalık olacaksınız!
CEMİL MERİÇ ŞİİRLERİ
YOLCU
Bugün son sinek de soğuktan öldü
Son gül soldu,son yaprak döküldü
Ay bulutların içine gömüldü
Son ahbap da diyar-ı ahirete göçtü
Bir bu heyhula kaldı buracıkta
O da ölümünü bekliyor küçük bir odacıkta
Bir damla su misali küçük bir kovacıkta
Bir mezardır istediği kdüz bir ovacıkta
Halini soran yok mu bu kimsesize
Sorarlar bir gün bunun hesabını size
Muhtaç bu garip bir çift söze
Basar bağrını küçük bir köze
Cemil MERİÇ
HÜZÜNLÜ GURBET
Güz mevsiminin ortasındayız
Dağların tepelerinde kar var
Kar bir yük gibi binmiş dağlara
Benim hüzünle yüklendiğim gibi adeta
Dağ nice yükler kaldırır daha
Oysa ben
Diyar-ı gürbette
Küçük bir han odasında
Mum ışığının altında
Bilmem daha ne kadar yük kaldırabilirim
Bilmem daha ne kadar dayanabilirim gurbete
HÜZÜNLÜ GURBETE
Karlar eridiğinde mi kavuşurum acaba
Geride bıraktığım ahbaba
Kader güldürür benim de yüzümü elbet
Biter elbet bu HÜZÜNLÜ GURBET
kaynak: islamveihsan/timeturk