Sitemiz enpolitik yazarlarından Ahmet Rauf Akay, bugünkü köşe yazısında dün gerçekleştirilen ve tarihi kabul edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayları Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım'ın oturumunu değerlendirdi.
İnternet gazetemiz Enpolitik köşe yazarı Ahmet Rauf Akay, dün akşam canlı yayında son kozlarını paylaşan İstanbul Büyükşehir adaylarının tarihi televizyon programını kaleme aldı. Akay, kazanan kaybeden ayrımını doğru bulmadığının altını çizerek, 'Türkiye'nin her şeyden çok kucaklaşmaya ihtiyacı var. Bırakın bu millet kucaklaşsın, şu kamplaştırma, düşmanlaştırma siyaseti bitsin. Her partilisiyle biz Türkiye'yiz, Türk milletiyiz' dedi.
İşte Akay'ın 'Büyük Buluşma' başlığı ile yayınlanan bugünkü yazısının tamamı:
Merakla beklenen TV yayını gerçekleşti. Adaylar son kozlarını paylaştılar.
Öncelikle 31 Mart seçimlerine çok takıldılar, İmamoğlu ilk soruların neredeyse tamamını buna ayırdı. Arada grafik kullanması biraz insicamını bozdu. Seçimin iptali ile ilgili Yıldırım'ın verdiği cevap tatmin edici değildi. Tüm söylediği aradaki 29 bin oy farkının 13.800'e inmesi idi. Buna dayanarak, Yıldırım tüm sandıkların sayılması halinde aradaki farkın kapanacağını durumun kendi lehine döneceğini iddia etti.
İki adayın birbirine soru sormaları oturumun herhalde en büyük sürpriziydi. İmamoğlu, Anadolu Ajansının seçim gecesi yaptığı manipülasyonu sordu. Yıldırım, Belediye veri tabanını niçin yedeklediğini sordu. Aslında bu soru İmamoğlu'na verilmiş gollük bir pastı. Anlaşılan bazıları o veri tabanının İmamoğlu ve ekibi tarafından öğrenilmesinden çok korkmuş, İmamoğlu soruya soru ile cevap verse siz bu veri tabanını öğrenmemden niçin bu kadar korkuyorsunuz deseydi tartışmayı orada bitirmiş olurdu. Biraz kenarından ucundan dokundu ama on ikiden vuracak girişi yapmadı veya yapamadı.
Yıldırım, yolsuzluk iddialarının algı operasyonu olduğunu, Belediyelerin vakıflara nakdi yardım yapma yetkisinin bulunmadığını, Sayıştay'a dayandırılarak verilen rakamların yalan olduğunu belirtti. Yıldırım, bir çok defa İmamoğlu'nu yalancılıkla suçladı. İmamoğlu, elindeki Sayıştay raporunu göstererek vakıflara yapılan yardımları, 760 milyon civarındaki israf ve usulsüz harcamayı belgeledi.
Bu soruda İmamoğlu daha inandırıcı göründü. Yıldırım'ın FETÖ ile mücadele konusunda yaptığı dolaylı imayı da İmamoğlu rahatlıkla savdı. İsteseydi Yıldırım'a dönüp FETÖ ile 12 yıl koalisyon kuran, iş birliği yapan, devletin kurumların teslim eden sizdiniz diyebilirdi, nezaket gösterip demedi.
Siz bir Kürt olsaydınız kime oy verirdiniz sorusu her iki adaya da soruldu. Bu tip soruları doğru bulmadığımı belirtmeliyim. Türk'e başka, Kürde başka bir uygulama yok ki Kürdü Türk'ten ayırarak Kürtlere ne vereceksiniz anlamında bir soru olsun. Böyle sorular farklılıkları derinleştirmekten başka işe yaramaz.
Bir belediyenin Kürde ayrı Türk'e ayrı bir hizmeti veya vaadi olamaz. Adaylar da zaten meseleye Kürt-Türk ayırımı üzerinden yaklaşmadılar, hizmetin bütün vatandaşlara eşit olarak götürüldüğünü ve götürüleceğini söylediler.
Tartışmada Suriyeli sorunu da konuşuldu, her iki aday da böyle bir sorunun varlığını kabul etti, İmamoğlu insani görevimizi yapacağız, ama tehdit altında olan ilçelerimizi sokaklarımızı kurtaracağız dedi.
Yıldırım da bunların geçici olduğunu, 500 bin kişiyi gönderdiklerini Fırat'ın doğusunun temizlenmesi ile kalanların da gideceğini ifade etti. Bu cevap çok tatmin edici değildi, çünkü Fırat'ın doğusuna müdahale etmeye şu anki dengeler müsait değil. Bu aslında Suriyeliler kalacak demenin başka bir şekliydi.
Medya'nın tarihi buluşma olarak takdim ettiği programda daha bir çok şey konuşuldu. Çarpık şehirleşme bunlardan biriydi. İmamoğlu bu noktada CB Erdoğan'ın İstanbul'a ihanet ettik sözlerini hatırlattı. İstanbul'un bir yönünün olmadığını, nüfusunun ne kadar olacağı, daha hangi bölgelerin imara açılacağının belirlenmediğini ifade etti. Bu anlamlı bir belirlemeydi. İstanbul'daki yapılaşma ile nüfus yoğunlaşmasının nerede duracağı belli değil. Büyümenin bu hızla devam etmesi halinde İstanbul'un giderek yaşanmaz bir şehir olması mümkün.
Adaylar son bölümde gençlerle, kadınlarla,engellilerle ilgili taahhütlerini açıkladılar. İstanbul'da ulaşım sorununun nasıl çözüleceğini anlattılar. Her iki aday da rahattı. Şu kazandı bu kaybetti şeklinde bir tespiti doğru bulmuyorum. Çünkü her adayın beğenilen yanları yanında beğenilmeyen yanları vardı. Ayrıca bu tip programlarda insanlar TV karşısına çoğunlukla taraf olarak oturuyor. Desteklediği adayın her sözünü herhangi bir süzgeçten geçirmeden mutlak doğru olarak görüyor. İstanbul'da iyi işler de yapıldı, kötü işler de yapıldı. Türkiye gibi İstanbul'da son zamanlarda iyi yönetilmedi. Özellikle ulaşım sorunu, orman katliamı, yolsuzluk iddiaları, çarpık şehirleşme İstanbul'un en önemli sorunları.
Adayların ikisi de iyiydi, ikisi de güler yüzlüydü, programı çirkinleştirmediler. Finalde ortak fotoğraf çekme, yan yana gelme talebi programın en güzel yanıydı, evet Türkiye'nin her şeyden çok kucaklaşmaya ihtiyacı var. Bırakın bu millet kucaklaşsın, şu kamplaştırma, düşmanlaştırma siyaseti bitsin. Her partilisiyle biz Türkiye'yiz, Türk milletiyiz.